- 777 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Zeynep
1980 de Ben kendimde yaşadığım bir anımı anlatmak istiyorum ama içim burkularak. Hayatım boyunca çok pişman olduğum bir anı ve beni acıtan bir konu. Keşke elimde olsa bir çare bulunsa da mümkün olsa geriye dönüş yapsam şu azabımdan kutula/bilsem mümkün/mü değil gibi hatırladıkça yüreğim daralıyor beklide kim bilir kaç kişi benim yaptığım yanlışı yanlışları yaptı… Yapıyor…
Ben henüz on yaşlarındayım şu an bulunduğumuz semt Rumlar tarafında terk edilmiş bir köydü eski adı Eşkinoz çok güzel doğası olan bir köydü. İnsanların korkusu yoktu hiç bi şeyden öyle büyük geçim sıkıntıları tasa kederleri/de yoktu. Günümüzde ki gibi maddi manevi sıkıntıları da yoktu hani derler ya azıcık aşım ağrısız başım öyle işte çocukların dışarıda rahat/ rahat oynadıkları bir köydü Eşkinoz neyse bizimde küçük bi evimiz vardı ama bize misafirlerimize yetiyordu neyse o yıl Ağrıdan bi misafirimiz geldi İsmi Zeynep
Çok güzel çok tatlı bir insandı sevgiyle bakıyordu her şeye on yedi yaşlarında bir genç kız ama çocuksu yüreği vardı galiba ben onunla çok fazla ilgilenmiş olacağım ki ayrılırken ağlamıştı ve köyüne döndü gidiş o gidiş oldu ama
Sürekli bana mektuplar yazıyordu hani günümüzde unutulmaya yüz tutmuş kıymetli mektuplar var ya işte onlardan yazıyordu ama zarfı nedense çiçeklerle süslüyor boyuyor öyle gönderiyor aslında çocukça gelse de ben beğeniyordum taki bi gün annem bana
‘’kızım mektubun var yine ’’diyene kadar ve akabinde annem sözlerine şöyle devam...
‘’ne bu kızım ya böyle çocuk /çocuk yazıyor gönderiyor hele bak şu zarfa’’
Demesi beni üzdü biraz, nedense mahcup mu olmuştum ama ben anneme…
‘’ya neden anne, ne güzel yazmış bak selam söylemiş sana bana hepimize
Ve dahası anne o bizi özlemiş şimdi sen ne diyorsun neden kızıyorsun…
Annem sözlerine yine devam etti aslında annem neden öyle yaptı onu da anlamış değildim ki. Annem çok anlayışlı sevecen bir insandı nurlar içinde yatsın işte o gün ‘’’söyle ona şöyle yaz deki bir daha böyle çocuk /çocuk şeyler yazacaksan bana mektup yazma ben utanıyorum de, dedi annem bende harfiyen yazdım ve bi gün mektubun karşılığı geldi ve şöyle yazıyordu
‘’haklısın canım çok haklısın sen İstanbul da bir yerde oturuyorsun bir bakıma şehirli sayılırsın sana bu mektuplar yaraşmaz ki sana layık değil ki sen daha iyilerini hak ediyorsun canım söz veriyorum bir daha sana böylesi bir mektup yazmayacağım seni hiç utandırmayacağım ve yoluna hiç çıkmayacağım, ama unutmayacağım da’’
İnanın bana nasıl pişmandım henüz on yaşındaydım ve bi kalp kırdım hem ne güzel bir kalpti o! hala dehşet bir şekilde utanıyorum acı çekiyorum aslında dostluk bu olmamalıydı ki ben annem dese de gizliden kendim gibi yazacaktım ama anneme sen ne dediysen öyle yazdım diyecektim ancak çocukluk olsa gerek. İdrak edemedim Bir kalp kıracağımız. Yapmadım yapamadım ve hala çok üzgünüm o gün yemin ettim asla kalp kırmayacağım kaç yaşında olursa olsun kırmak yok! Ve yıllar sonra annem bi gün şöyle dedi
‘’söyle bakalım kızım en büyük zengin kim?
‘’Vehbi koç
‘’yok değil
‘’banker kastelli
‘’hayır, hayır
‘’peki, kim sen söyle
‘’en büyük zengin kalp alandır yapandır büyüklük gösterip alçak yürekli olandır. Sen gördün mü hiç parayla satılan kalbi… Evet, hiç görmedim satılık kalp. Eğer satılık olsa ölür bir daha yaşam için tık-tık diye çıkan saat tınısını yaşatmazdı bizlere neyse o güzel beste gelmezdi kulaklarımıza
Zeynep e nemi oldu hep takip ettim ama yakından değil uzaktan izledim. Evlendi çocukları var ve şimdi torunları da olmuş, tekrar görüşür/müyüz bilemem ama hala çok ama çok pişmanım… ALLAH şahidim olsun pişmanım…
27 Ekim 2011 Perşembe
12:18:50
YORUMLAR
büyük bir şair derki dizelerinde ''bak şu çeşmeye bak su içecek tası yok, kırma insan gönlünü yapacak ustası yok'' bir daha kalp kırıcı olmadıysan ne mutlu sana. Tebrik ederim güzel bi anlatımdı saygılarımla