- 622 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmur Ertesi
Ne zaman başladı bu yağmurlar… Anne rahminde tanıştığım amnios sıvısı yağmurlara yabancı kalmamak adına mı sarmıştı bedenimi…
Peki, söyler misin bulutsuz bir günde adımlarımla kaldırımları değil de acı hatıraları ne zaman karışlayacağım…
Kırılma ve dahi yanlış anlama…
Elini uzattığında ki tedirgin tutuk hallerimi
Ben sözcüklere alışkınım teselli babından söylenen… İçi doldurulamayan hep bir başkalarından duyulmuş ve zamanı gelince kullanılmak üzere dilin pasında saklanan cümlelere… Hissedilmeyen ama pervasızca savrulan sözcüklere…
Oysa ellerim nicedir boşluğa uzanıyor… Bir bilinmeze… En fazla iki avucum buluşuyorken birbiriyle biri bir diğerinden destek almak istercesine ellerini uzatıyorsun tüm içtenliğinle
Uzatılanın aslında yürek olduğunu fark edince anlaşılmışlığın şaşkınlığı şaşkınlaştırıyor iyiden iyiye…
İlk kez karşılaştığınız bir durumun yarattığı panik beklide…
Ne yapacağınızı bilememe hali işte…
Gözüme bir perde inmişçesine görmez oluyorum cemalini iliklerime kadar hissederken önemsendiğimi…
Nedenini niçin ini sorgulamak bile geçmiyor içimden…
Sence sorgusuz sualsiz bu kabulleniş ihtiyacım olanın karşımda dimdik bana bakıyor ve orda öylece adım atmamı bekliyor olmasından mı yoksa…
Yoksa gerçekten hissedildiğimden mi… beklide…
Bana kızıp kızmadığını bile bilmiyorum ama kırılmanı da istemiyorum… Dedim ya alışık değilim ben…
Üstelik ilk değil tökezleyişim ayağım ha kaydı ha kayacak diye bataklıkta yol almak isteyişim…
Biliyor musun?
Nerden bileceksin ki…
Ben her yağmurda nasihatten öteye ne bir tebessüm ne de bir kabulleniş bilmedim…
Oysa bende biliyordum nefsin doyumsuzluklarını… Kaderin cilvelerini… Sabrın erdemini…
Sahi sabırsız mıyım ben___
Gecenin uyumak için var olduğunu ve sıla-i rahim in şiddetle tavsiye edildiğini biliyordum bilmesine de kimse algılayamadı elimi eteğimi neden çektiğimi, yargısız infazdı tek bildikleri…
Yoruldum tevekkülden uzak mı kaldım diye kendimi sorgulamaktan…
Gözetildiğim kadar sevildiğimi işleselerdi keşke ruhuma…
Sınandığım kadar inayete mazhar olduğumu…
Günahla sevabın aynı terazide tartıldığını ve her duygunun insanlar için olduğunu biliyorum şimdi… Bunu bilmek işe yarar mı sence, yarasın istiyorum… Dünümde canımı yakanlarında insan olduklarını düşünerek tek, tek affetmek istiyorum hepsini… Başarıyorum da galiba…
Şu var ki bütün bunları bilmek sıfırlamıyor bazı duyguları… Derin bir hüzün taşıyorum
Benliğimde, günahlarımla büyümüş sevaplarımla pembeye boyanmış köklü bir hüzün bu…
İçim kadar dışıma sinen bakışlarımı derinleştirip omuzlarımı gereğinde fazla dik tutmaya zorlayan bir hüzün…
Yağmurlu havaları kollayıp bulutlara ihanet etmeyen saklı kentim
Kalemimle uzanırken sana avcısını affetmiş bir ceylanın hafifliği içerisindeyim…
Ben ne sevgi arsızı şımarık bir kız çocuğum ne de cesaretini bir kriz anına saklayan neferim…
Bilmeni isterim, sevdiğinin ya da gerçekte sevmediğinin hiç önemi yoktu benim için ama sevildiğimi hissettirdin…
Oysa sadece anlaşılmaktı benim derdim…
İki yanına indirirken ellerini bilmiyordun... sımsıkı sarılmaktı istediğim…
Dedim ya ben alışık değilim…
30.10.11
Zühal ÜNLÜ.