- 8308 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"TRABZON"
Kuşkusuz ilk göze çarptığında tarihinden tutun da yemeğine kadar insanın içine öğrenme merağı getirir bu güzel kent. Karadeniz bölgesinin en gözde şehirlerinden biri olmasının yanında,pek çok medeniyete de beşiklik etmiştir Trabzon.
Kent merkezi kuzeyde denizden,güneyde Boztepe’nin üzerine kadar düzgün olmayan teraslar halinde yükselir.Önce Trapezos sonra Trapez olan ve şimdi Trabzon diye isimlendirilen kentin büyük ve acı bir geçmişi var aslında.Onca yabancı uygarlıklar,imparator ve imparatorluklar Trabzon için savaşmış ve bu görkemli kenti elde etmeye çalışmıştır.İpek yolunun üstünde bulunması da bu kentin paylaşılmaz bir durumda olduğunun en açık kanıtıdır.
Roma İmparatorluğu Doğu Roma ve Bizans diye ikiye ayrılınca Trabzon Bizans sınırları içerisinde kalmıştır.Ancak 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek yine osmanlı toraklarına katılmıştır.
Tarihi kadar da ticaret,eğitim,ekonomi,kültür,turizm ve sağlık açısından da önemli bir merkez olarak ön plana çıkmıştır.Eşsiz doğal güzellikleriyle donanmış doğu karadenizin incisi ,mavi ve yeşilin kucaklaştığı yerde bulunan Trabzon doğası,turizmi yönünden de zengin bir geçmişe sahiptir.
Dünyaca ünlü gezginlerden"Marco Polo" ile"Evliya Çelebi" nin uğradığı Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği ,Yavuz Sultan Selim’in şehzadeliği sırasında valilik yaptığı,Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu,Atatük’ün üç kez ziyaret ettiği ve vasiyetinin bir bölümünü yazdığı ve bu kentte günümüze kadar pek çok tarihi eser mevcuttur.
Şehrin içine aktığınızda kentin bir noktada birleşen o kıvılcımın parlayan ışıklarını tek tek görürsünüz.Akşam saatlerinde Tanjant Caddesi gece ışıklarını yansıtırken akıp giden bir lav sesini andırıyor adeta.Gündüzleri ise tatlı bir telaş içinde başlıyor.Şehrin Atatürk alanı olarak adlandırılan Atatürk Heykeli Onlarca Tabzonlu’yu selamlıyor.Yolunuzu değiştirdikçe hayalinizde kuramadığınız kadar büyük güzellikler çarpıyor gözlerinize.Her ne kadar küçük bir kent olsa da gece gündüz demeden caddelerin hareketliliğini hissedebiliyorsunuz.Neredeyse her köşe başında seyyar balıkçılar bulunmakta.Buranın Trabzon olduğunu işte en açık kanıtıyla anlıyorsunuz.Birşey canlandırıyorsunuzdur mutlaka hafızanızda.Kırsal kesimlere doğru inildikçe Karadeniz’e özgü yiyecek ambarlarının kullanıldığını görürsünüz.Hele tarihi bir çarşı olan Bedesten alışveriş yapma zevkini hiç bir şeye değişmezsiniz.
Trabzonlu çok şikayetli değildir aslında halinden.Gelin görün ki İzmir’de Ankara’da yaşayan birine sorduğunuzda trafikten ,yol karışıklığından şikayet eder dururlar.Oysa burası bambaşkadır.Her caddesi bir meydanda birleşir.O meydandan ayrılan herkesin döndüğünde yine o meydanda karşılaşması olanaksız değildir.Trazonda halk bir yere gideceği zaman otobüslere binmeye pek ihtiyaç duymaz.Küçük bir kent burası.Nereye gidersen git bir saattinden fazlasını almaz.En gelişmiş ulaşım yolu dolmuşlardır.Dolmuş derken insanlarının bazılarının ayakta bazılarının da oturduğu o dolmuşlardan söz etmiyorum.Benim dediğim dolmuşlar en fazla 15 kişinin binebileceği ,aktarmasız ulaşım araçları.Hem rahat hem de güvenilir.İnsanı ne kadar sinirli olursa olsun birbirlerinin dilini çok iyi anlayabiliyorlar.
Şehrin küçük ve kaçamak yerlerinde kurulan rus pazarları eski cazibesini kaybetse de müdavimleri için hala uğrak bir yer.Şöyle bir Akçabat’a yolunuz düşerse sokaklarını dolaşırken gözlerinizi sakın ola ki sokak köşelerinde kurulmuş olan dükkanlardan ayırmayın.Geleneksel temizlik aracı olan süpürgeyi nakış gibi işleyen yaşlı amcaları göreceksiniz karşınızda.
Trabzon tarihiyle,doğa güzelliğiyle olduğu kadar da yemek kültürüyle de gelişmiştir.Yaklaşık 200 çeşit yemek türüne sahip olan bu kent damağının tadını da biliyor aslında.
Porselen, el yapması tabakların içine yapılıp sıcak sıcak servis edilen lahana çorbası,bol yağlı kuymak,hamsili pilav,hamsi kuşu,Akçabat köftesi,turşu kavurma,karalahana sarması bu kültürün sadece bir parçası.
Trabzonun meşhur bir uzun sokağı vardır.Oraya girdiğinizde dükkanlara bir bakın.Lokanta menülerine şöyle bir göz atın.Belki sayamadığım onlarca yemeğin adı ve sizin görüp te tatmadığınız türlü lezzetlerin adı yazılı.
Yaz aylarının sıcak ve nemli havasına karşın Trabzon yaylaları,çok çeşitli flora ve faunları, zengin ormanları,krater gölleri,ırmakları,coşkun dereleri,peyzaj göüntüleri,dağ ve doğa yürüyüşleri,rafting,kano ve kış sporları,av ve olta balıkçılığı,çim kayağı,şifalı suları,halkın kültürel yaşantısı gibi değerleri önemli bir potansiyel oluşturur.
Yaylaya göç etmek çok farklı bir heyecandır karadenizlinin yüreğinde.Yiyecek hazırlığı,büyükbaş hayvancılığı ile ilgili çalışmalar ve türlü hazırlıklar ne kadar yorucu olsa da bi başka mutluluktur karadeniz insanında.Yüzlerine baktığınızda yüz çizgilerinin vermiş olduğu o yorgun olgunluğu görürsünüz zaten.Şikayetçi değildir,isyan etmez hayatından.Ağırbaşlılığının yanı sıra dik başlı ve inatçıdır da.
Kadını tarlalarda,otlaklarda çalışır durur,erkek çalışanı ise çok azdır.Bu kentte özellikle de kırsal kesimlerde erkek nüfusunun çoğu gurbet için oralardan ayrılmıştır.
Maçka,Çakırgöl,Sazalan,Sisdağı,Çaykara-Sultanmurat yaylaları bu kentin en görkemli ve turist çeken yaylalarıdır.
Bu kentin geleneklerini de unutmayalım.Kına geceleri,düğünleri bambaşka bir güzelliktir.Hele kına gecelerinde söylenen türküleri gelinleri ağlatırken ağlamamak elde değil.Çok içten söylüyorlar ve ağlamasını da biliyorlar.Bir anlamda sevda şehridir Trabzon.Herşeyi ile bir bütündür.Bunu ancak gezdiğinizde , gördüğünüzde hissedebilirsiniz.
Yaylalarından köylerine,köylerinden ilçelerine,ilçelerinden Trabzon merkeze girdiğinizde selamladığınız şehrin tam kıyısında vedalaşır ve Giresun’un ilk ışıklarıyla karşılaşırsınız.
-Trabzon Günlüğü’nden-
NURAY KAÇAN
YORUMLAR
Bir Trabzonlu olarak yalnızca şu bilginin doğru olmadığını ya da arık geçerliliğini kaybettiğini söylemeden geçemeyeceğim.
"Kadını tarlalarda,otlaklarda çalışır durur,erkek çalışanı ise çok azdır." Eskiden böyle ise de artık kadınların daha bilinçli olması nedeniyle durum değişti.
Trabzon'u çok güzel tasvir etmişsiniz. Saydığınız yerler bir bir geçti gözümün önünden. Ama Sümala Manastırını, Ayasoyfa Klisesini saymayı unuttunuz. Trabzon yaylaları dünyanın en güzel köşeleridir diyebilirim. Yoksa şehir merkezi diğer kentlerden pek de farklı değil. Köyler ve yaylalar yöre insanının otantik havasını yansıtmakta.
Neyseki pek yakında Trabzon'a yolculuk var:)
Kutluyorum, ve bu güzel gezi yazısı için teşekkür ederim.
Sevgiler.