- 1241 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
NE OLURSAN OL,ÖLECEK'sin !
Kabristandan geciyordum,
Dedim burda,kimler yatar.
Etrafına şanlar sacan,
Kim bilir ne erler,yatar.
Kimi yiğit,kimi koca
Kimi vekil,kimi paşa.
Kimi docent,kimi hoca,
Zengin nice beyler yatar.
Sırma gibiydi sacları,
Her gün yıkanır başları.
Renkli,parlak kumaşları,
Dantel dantel, duakları,
Devşiren gelinler yatar.
Liseyi,tıpbiyeyi bitiren
Okuyup yıllarca dirsek çürüten
Çok hastaya şifa veren,
professör hekimler yatar.
Bir dilim ekmek için,
Konteynırdan rızık seçen,
Hamalı olmuş hayatın,
Nice hamallar yatar.
Allah,Resulullah için,
İmanı korumak için,
Namuş,şeref,bayrak için,
Kahbe düşmana saldıran,
Aslan MEHMET’cikler yatar.
Nasıl,ne şekil yaşarsak yaşayalım görülüyor ki, kara toprak kacınılmaz.Kacamadığımız bu gerçekten neden uzak oluruz?
Uzak olmak şöyle bir kenara, gün geçtikce ona her nefesde yaklaştığımızı bilir ve bile bile nefsin peşinden zevk ile koşarız.
Adem ile Havva ; Dünyaya ilk bırakıldıkları 40 yıl ,dünyanın iğrenç kokusu nedeniyle baygın yattılar.Cennetin miski amber kokusundan çıkıp, yalan dünyanın yalan insanı olacakları bu balçık kokulu mekanda yaşamak kolay değildi elbet.
Ama zamanla alıştılar bu kokuya.Ve kokuyla yaşamayı öğrendiler.İlk beşer-i insan olma adımını bu alışılmışlık ile atmış bulundular.
Balıkçının önünden gecerken burunlarımızı tıkıyoruz.Beş saniye dayanamıyoruz değil mi o kokuya? Oysaki balıkçı o kokuyla haşır neşirdir gün boyu.Ve bizim kadar tahammülsüz değildir kokuya.
Tıpkı bizlerde işte,O balıkçı gibi alışmış olduğumuz dünyanın, alışmış olduğumuz kokusundan ne rahatsız oluyoruz,nede bu kokuyu alabiliyoruz.
Kamil-i insan makamına eren nefs-i mutmainne makamına vasıl olmuş her veli kul, işte bu kokuyu alarak,yaşamak zorunda taki ecel kapıyı kendiliğinden çalana kadar.
O zaman bizim bu durumda halimizi oturup iyi bir analiz etmemiz gerekmiyor mu ?
"KUM Bİ İZNİ ALLAH" (Allah’ın izniyle diril eyy ADEMOĞLU)
Kız kulasinde yaşamaktadır, bir prenses.Ve buna sebeb ise,prensesin babasına"çok değerli kızınız yılan sokması nedeniyle ölecektir" denilmiştir.
Baba bunun üzerine denizin ortasındaki kayalıklara kuleyi yaptırır ve kızını orada yaşatır.
Kendince kızını garantiye almıştır cüzz-i akıl sahibi baba.
Yakışıklı bir subay, kulede yaşayan prensese aşık olur.
Hergün gül sepeti gönderir,babadan gizli kuleye.Ve gül sepetinden çıkan yılan prensesi zehirleyerek ölümüne sebeb olur.
İnsan nerede olursa olsun,ne olursa olsun,nasıl olursa olsun ÖLÜM’Den kaçış yoktur.
Ne olursan ol,ama önce ADEM ol,ADAM ol,KUL ol.
İnsan namazda kıyâma durunca elif olur.
Rüküya eğilince dal olur.
Secdeye varınca mim olur.
Bu şekilde namazı tamamlayınca
elif- dal ve mim den oluşan âdem olur.
Yani adam olur!
"İyi olana iyilik HER KİŞİ işi,asıl kötü olana iyilik ER KİŞİ işi"
Saygılarımla £deb-i
YORUMLAR
Edeb-i Şiirsel
tşkler,varolun..
Bazıları genç ölmenin talihsizlik olduğunu düşünür, bazıları mezarlıkları kasvetli bulur, cenazelerden kaçar. Belki de kendi sonumuzla yüzleşmekten korkuyoruz diye. Oysa bunun sürüp giden bir yolculuk olduğunu düşünsek ölümün bitiş olmadığını anlasak hayat da çok rahatlayacak. Kim demişti hatılayamadım "insandan başka hayatın sonunu düşünebilen bir valık var mı?" diye.
Yine önemli bir konu seçmişsiniz, ellerinize sağlık.
ve der ki Üstad;
Öleceğiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
Necip Fazıl.
ve der ki Hz. Mevlana
Yaşamak için ölmek gerek… Mesnevi-i şerif
Ve...der ki kainatın en şerefli insanı Allahın Resulü;
herşeyden öte ve en güzel beşer sözlerden yüce;
"Ölmeden önce ölünüz"
hadis-i şerif
varlığa sevinmeyip, yokluğa üzülmeyiniz,
kulluğun erdemini bilip hakkını veriniz...
hak yemeyiniz, hakkınızı yedirmeyiniz,
zulme de, küfre de rıza göstermeyiniz...
o kadar da zor değil insan olmak vesselam,
her dem saygılarımla...
Edeb-i Şiirsel
ne mutlu yaşarken,ölmeden önce ölenlere
değer ve anlam kattınız değerli kalem..
vesselam, sonsuz hürmetler
Edeb-i Şiirsel
saygılarımla,saygıyla..