- 834 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AŞIK HAYDAR SAZLI
1956 Sivas doğumlu. İlkokulu ve ortaokulu Sivas’ta, öğretmen okulunu Gaziantep’te bitirdi.
Sivas aşık geleneğinin bir sürdürümcüsü olarak şiirlerini kaleme alıyor. “ Sazlı “ soyadının aksine sazı sırtında yollara düşen bir aşık değil. Halk şiirinde terim olarak geçen “ kalem şuarası “ türünden bir ozan. Sazı yok, yalnızca söz gücüyle bu köklü geleneğe katkıda bulunmakta.
Şiirlerinde memleket havasının solunduğu dizeler dile gelir. Anadolu’nun geleneklerine, törelerine, ve halk işi iğne oyası söylemlerine rastlarsınız dizelerinde. Anaların sevgiyle söyleşen dili, bebelerin özlemleri, babaların alınteriyle yıkanmış, emeğin en hasıyla sarmalanmış umutları kendi sesleriyle dile gelir. Bir Türkmen kilimi gibi rengarenktir, benzetmeler, mecazlar... Binlerce yıl ötelerden süzülüp imbiklerden damıtılmış halk kültüründen inci taneleri serpilmiştir şiirlerine.
Kaygusuz Abdal’ın, Kazak Abdal’ın, Aşık Veysel’in torunu olduğunu unutmamış, onların ötelerden duyulan seslerini günümüze taşımayı görev bilmiştir.
Turnaları vuran avcı korunmaz
Yüreğinde kiri olan arınmaz
Dertlerim dolaştı ucu görünmez
Aşkın gergefinde al eyir beni
…….
Çalıyı, çırpıyı saklıyor gürgen
Sarar mı herkesi sevdalı yorgan
Bazı da iplikten olur ya urgan
Pişkin gergefinde al eyir beni
Turnalar, halk şiirinde sevgiyle, saygıyla sarmalanan en dokunulmaz kuşlardandır. Sevdalı yüreklerin arasında aştan köprüler kuran gerçek gönül dostlarıdır onlar.
Kim ki sevdaya düşmüşse, üstüne üstlük bir de özlemlerle yoğrulup, ateşlerle kaynayan katran kazanları yüreğinde yurt tutmuşsa gözleri hemen turnaları arar. Turnalar her zaman yolu beklenen gönül sevdalarıyla özdeşleştirilmiştir. Onlar sevgiliye aşkın özlemini taşır, sevgiliden de aşkın kokusuyla sarmalanmış haberler getirir.
Aşık Haydari de aynı kaynaktan beslenmiş, özünden kopmamış; yaşadığı doğanın üzerinde yaşayanların ve binlerce yıl öteden günümüze kadar taşınan değeri ölçülemez bu zengin kültürün sesi, sözü ve sürdürümcüsü olabilmiştir.
Şiirlerindeki özgün betimlemeler, derin bir zekanın ürünü olan yergiler ve söyleyişindeki incelik Pir Sultan’da, Veysel’de, Aşık Ali İzzet’te en üst noktasına varmış Türk gelenek ve kültürünün kendi ruhunda olgunlaştırdığı bize özgü seslenişlerdir.
“Öğretmenim “ adlı şiirinde ince yergiler yanında yine yöresel yaşamla ilgili söylemleri ve izleri buluruz.
Bellidir görevin topla mitili
Kurutma bahçende fidan çitili
Bakıp da yozlara kısma fitili
Bekleme soğusun kışta, güzde gel.
……
Kolay mı cahillik sana direne
Bazı yaya, bazı atla tirene
Hızını ayarla basma firene
Sağlamdır potinin koşup tezde gel.
Şiirde geçen “ mitil” sözcüğü yoksul minderi anlamındadır ve yöresel bir sözcüktür. Ama halk ona farklı anlamlar yüklemeyi de becerebilmiştir. Mitil, sözcüğü aynı zamanda mala mülke tapanlara karşı “ Ne varlığa sevinirim /Ne yokluğa yerinirim..” biçiminde Yunus’ça bir söylemdir aynı zamanda. “ Bir hırka bir post “ felsefesinin başka bir dışa vurumudur. “Yoz, çitil “ sözcükleri de yine Halk söyleminin işlek sözcüklerindendir. Çitil sözcüğü körpe fidan anlamındadır ki şiirde aydınlıklara özlem duyan öğrencileri ifade eder.
Aşık Haydari’nin bir şiirinde geçen “ gövde sakızını atar budaktan…” dizesi doğanın bir paçası olup onunla iç içe olmanın, onu yeterince tanıyabilmenin güzel bir örneği olarak çıkar karşımıza çıkar.
Gövdeyi bilen bilir, sakızı bilen bilir…Yüce dağ tepelerinde mekan tutmuş sakız ağaçlarından çam sakızı kazıyıp da çiğnemeyen ne bilecek budaktan akan sakızı. O billurlaşmış sızma sakızı armağan almayan kıza ne demeli…Çobanın yüreğinden geçenlere yaban kalanlara ne demeli…
Aşık Haydari’nin şiirlerinde, bu köy havasının, insanlarının duygu, düşünce ve yaşam koşullarıyla harmanlanmış samimi, özgün bir anlatımını görürüz.
Atakum şiir akşamlarında tanıdığım bu öğretmen kökenli şairimizin sizlerle buluşmasını istedim. İstedim ki sizler de bu değerimizin farkına varasınız, hiç yoktan merak edip peşine düşesiniz. Kim bilir belki de bir gün her Cuma saat 19.00’da Atakum Nikah Salonu’nda yapılan şiir dinletilerinden birine yolunuz düşer onunla birlikte diğer sanatçılarımızla tanışır, sohbet edersiniz.
Sözümüzü yine Aşık Haydari’den bir şiirle noktalayalım.
OLSUN TAMAMI
Yıkılsın duvarlar şen olsun yayla
Çözdüm karanlığı gökteki ayla
Yiğit arşa çıkar isterse tayla
Yeter ki nalının olsun tamamı
Var ise yürekte doğru anane
Ufakmış cılızmış bulma bahane
Bir fidan gölgesi değer cihana
Yeter ki dalının olsun tamamı
Huylanmazsa arı olmaz haşarı
Yemezsen iğneyi büyük başarı
Sana bana yeter taşar dışarı
Yeter ki balının olsun tamamı
İkrarına uy ki kalmasın lafta
Doğrular doğrudur hep aynı safta
Arama Cenneti öte tarafta
Yeter ki gülünün olsun tamamı
Yiğit şaha kalkar vatansa mamur
Nimeti bilirsen atılmaz hamur
Gözün kapatırsan bulaşır çamur
Yeter ki çulunun olsun tamamı
Yaşar iken ısmarlama kabirin
Taşmasın eşikten çöpün gübürün
Biri kısa ise dola öbürün
Yeter ki kolunun olsun tamamı
HAYDARİ aç gözün yoksa düşecen
İğneyi bekleme kendin koşacan
Zamanı gelende esip coşacan
Yeter ki dilinin olsun tamamı