Dilbeste
hayrettin taylan
Bağımsız sıralı cümleleri bağlamak için maviyi ararken bağlasın bizi noktalı virgül. Nokta sen, boynu bükük, yüreği kırık virgül ben olayım.
Virgül konmuş sıralı cümleleri arasında da olalım.
Bir tılsım gibi içime akmalısın, sözlerimde büyümelisin;
her susuşta sevginin ustası yapıp gözlerimde susmalısın.
Virgüllerle ayrılmış söz öbeklerini ayırmada kolaylık sağlamalıyız farklı kavramlara, aslında bağlaç gibiyiz .Bağlayalım farklı anlamları, farklı sözcük öbeklerini.
-Aşki sevgi, tutku; ayrılık, hüzün, hasret gibi değişik hislerin harmanı olalım.
-Ben ama,hatta ama sende ancak, fakat, lakin, yalnız bağlaçlarını taşı yüreğinde.Sakın unutma bu bağlaçlardan önce ; gelir.
Sözsüz bakışlarında infaz ettiğim anlamlarım var; yalnız sen şiir, sen tutku, sen aşk, sen vazgeçilmez, sen imkansız manalar ekledin.Oysa toplamıydım sadece seni sevmenin.
?????????????????????????????????????????????
Hangi gitmenin zahirisin? Hangi kaçışın içinde ışınsın çözemedim. Bak işte kendim sorup cevapladım sonuna soru işaretinden kurtulmak için.
Birleştik mi ?Ayrıldık mı ? Yeniden geldik mi? Sorulara sığdık mı?
-Bütün soru işaretlerin eğik yapısında sanki biz vardık. Sorun , soru işaretindeydi sanki. Bütün sorunlarımızın sonunda boynu bükük bekliyordu. Bu imden sakınmak lazım.Boynu bükük gibi, yetmezmiş altında bir nokta sevda var .
Kesin olmayan bilgilerde çıktın karşıma.Sorular sordun.
Bana gelişin 2004- gidiş? Belirsizliğin iminde susup kaldın. Hala benden misin?
-Neden ben gidemedim sana? Neden hala her dem içimde yaşıyorsun çözemedim.
- Alay,küçümseme,uyum,şüphe mayınları düşüp ruhumla oynaşma.
Cevabı olan soru cümlesinde sevdim. Bir şey sordum Mecnun gibi?
Beni seviyor musun?
-Evet, seviyorum ,dedin.
Vay be o da seviyormuş? Cümlelerinden sürgün süreğen yapan sensin.
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Sevinme,acı,öfke gibi duyguları anlatan işaretin diliyim. Seni buldum , seni yaşadım.
-Hele ünlemlere ne demeli. !!!!!!!!!!!!!!!!!!
Her ünlem damlaya benziyor. Her damlan bende bir ünlem, her ünlem bende unutulmaz yaralar oluştu.
Damla damla yazıldın vicdanımın defterinde.
Eyvah! Damlan yağmurdan gebe kalmışken ıslanan bahtsız toprağım.
Hey ! Gözbebeklerine kadar ihtiyaç duyduğum ihraç fazlası duygu şelalem .Neden akmıyor önce cemalinin sonra meşhur gözlerin ?
*Sola dön! Sert komutlarda da varsın. Sola dönüşünde can kırıklarıma basma. Yolun yol olan yolumun tozlarını alır mısın?
*Vay be benim için şiirler yazıyor ! deyip küçümseme, alay etme uğruna binler yazan bu aşk muharririni.
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’
Özelsin Afrika dahil her yerde.Senden sonra gelen çekim ekleri ayrılmalı kesme işaretiyle. Kesme şeker gibi erimelisin özel olduğumuz demlerin çayında.
-Ruhunun kurumları kısaltılmışsa yine kesmeliyiz seni .
Dilbeste TDK’nın sözlüğünde yeni bir anlamla anlatılmıştı.
Oysa seni sayılara sığdıramadım. Kesinleşmiş rakamlardan sonra küçük damlan kesme işaretin gelir.
1975’te Elaziz ‘de doğan şairin yüreği şimdi sana meftun. El azizken şimdi yalnız sana aziz , yalnız sana aziz sevgiler besler.
-Anlam karışıklığını gidermek için arada akar işvelerin.
*Bilgi’nin , kadı’nın Osmanlıdaki önemi büyüktü.
Bazen aşktan ,heceden düşüşünü gösterir işaretlerin.
Karac’oğlan der ki bu yardan sana pınar akmaz. N’olacak senin hali?
Yüz’ündan okunmuyorsun. Hangi yüzün aşkına okundun.Hangi yüzsüzlüğümü örtecek aşk?
-Kesme beni aşk sütünden .Henüz seni seven bir bebeğim.
Dün doğmuş bir bebek gibiyim
Kimse sevmeden, kimse dokunmadan
Haydi ! Gel sev beni, gel dokun bana Dilbeste
() (((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((( )))))))))))))))))))))))
Bir kelime veya cümleyle ilgili açıklamanın başına veya sonuna alma beni.Kapatma gözlerini ayraçlar gibi.
Senistan’a en son (2010 )’de gitmiştim.
*Eş anlamlı sözcükler gibi eşsiz uzaklara bırakma.
Ati( gelecek), mazi ( geçmiş) , ben( aşkına meftun akıllı) , sen( gitmelerin türküsünü çalan algısız) uzar gider eş anlamlı anlatamadıklarım.
Seni sevdiğim (2003- 2103 ) yıllarını düşle. Yüz yıl sensin artık.
“””””””””””””””””””””””” “ “
Tırnak içine alınmamış sözlerim var. Başkasına ait sözlerle seni anlatmak istesem yeter mi ki?
“Yolu şaşmış aşk acısı sineme sığdı nezaketen
Yanmam tez günde geri gitse veda etmeden
Çok oyalandı ne tür kuytu buldu bende bilmem
Bir daha mı davet? Bir gün misafir etmem
Sahih haber mi bellesem
Tek bıraksın beni bu aşk acısı” İsmet Özel
Mevlana:” Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
Hüzün olgunlaştırır.
Kaybetmek sabrı öğretir”
Oysa sen aşk cümlemde özelliklere vurgulanandın bu yüzden hep tırnak arasında hep kaldın.
Kendini bilmek; kendinden geçmek, asıl olan asil olan duygudan sonra “aşkı” bulmaksa bırak ben kendimi bilip seveyim.
Kendimi kaybettiğinde “olasıl “ mecrada kendinde arama. Çünkü
sen Ruh kütüphanemde okunan en güzel kitap “Nariçe “ sin.
Damlalarını sur eyledik , ıslanmış hayallerde vicdanımı siper kıldım, gerisi aşk.
- ----
- Satır sonlarına sığmayan kelimelerin minik sevgisisin bu yüzden sığ –mazsın en güzel sözcüklerime.
Leyla-Mecnun, Aslı-Kerem, Ferhat-Şirin gibi değildi büyülü sevdamız.
Onlar hep imkansız, hep hayalin ininde, acılarda, türkülerde, romanlarda, filmlerde, yaşanmamışlıktaydı. Bizse satır aralarına sığmayan ;ama büyük aşkın ta kendisiydik. Sonu yoktu, üç noktalar yetmiyordu. Soru sormak yoktu biz severken. Ünlemlerinle ünlenmiştin damla damla bana erirken. Açıklayamıyordu hiçbir şey ,o yüzden iki nokta üst üste olmanın hayali peşinde peşinatı olmayan hasretlerimiz vardı.
-Bir nokta kadardık.Minik ;ancak virgüllerle yüzlerce sevgi anlamına gelen eş görevli sözcüklerin ruhu gibiydik.
Masallarda uyutulan peri gibi değildin.Tırnak içine alacak cadılığın yoktu. Ya da seninle bin bir gecemizi anlatacak “Şehrazat “ yoktu.
-Rüyalar uykuya ninni kardeşliği yapıp dururken sen gittikten sonra parantez aralarında kollarının arasına alınmamış bir bebek gibi ağlıyordum.
Uyandığımda ağzımda -seni seviyorum - emziği vardı.
-Uçurum kenarına kadar kederinin leğeninde yıkanmış bir bebek sen’den aşka düşmemesi büyük düşlere ihanet sayılırdı.
-Ben gerçek olduğum için, ben doğruların güneşi, atası olduğum için “Pinokyo “ öldü.
Kaçırdığın aşk artık senden kaçamak dünyalar boyamıştı.
-Çoğu zamanın zamansızlığı olmuştım.Noktalamalar yetmiyordu meramlarımı anlatmaya.
-Sükûtun bağrı yırtılmıştı. Dilimle dilin arasında arılar girmiş gibiydi.
Dilini arı sokmuş olmalı ki her şeye rağmen seni seviyorum diyemiyordun Dilbeste.
-Bu işaretler yeniden sende dirilişin habercisi.Sen aşk, sen üç nokta, sen sorusuz soruların işareti, sen hüznün ünlemi, sen açıklanamaz ancak yaşanırlılığın iki noktası, sen aşk, sen ben, sen benden bir ömürsün Dilbeste.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.