- 924 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
FARE
Daha dün dü sanki göreve başlayalı, seneler su misali akıp gidiyordu.
Tayinim karadenizin bir köyüne çıkmıştı.(Daha sonra ilçe olduya )Müstakil iki odalıbir köy evine kiracı olarak girmiştim.Dört senem bu evde geçmişti. Odanın birini mutfak diğerini de yatak odası olarak kullanıyordum. Küçük bir teneke sobam vardı odanın ortasında,masam.Cam önünde tahtadan divan, divanın ucunda tahta kapaklı banyom vardı. Kapağını kaldırdığım zaman banyom hazırdı.Ben ona gömme banyo derdim.Sobam ısınınca bir kova su ılıştırarak banyomu orada yapardım.
İdealist bir öğretmendim.
Yeni hayatım da gurbete ilk çıkışımdı tabii zor olmuştu.Alışmıştım hazıra sağolsun annem memlekette iken yediğim içtiğimden bir sıkıntım yoktu.Kopan düğme dert olmuyordu.Burada herşeyi kendim yapmam zor oluyordu.
Hele o ilk çamaşır yıkamam:Kirlilerin hepsini bir kaba koyup kaynatmıştım.Ne bileyim beyazlar,renkliler ayrı ayrı yıkanırmış öğrendim ama,renkli renkli çamaşırlarım olmuştu.
Cep telefonların,bilgisayarlar daha çıkmamıştı.Haberleşme mektupla oluyordu.Gurbette çocukları,asker babalarıyla postahanenin devamlı müşterileriydik öğretmen arkadaşlarla.Mektupların geldiği günler diğer günlerden farklı oluyordu.
MEKTUPLA
Bugün mektup geldi memleketten,
Çocuklar beni soruyormuş.
Anam öğretmen oldu gitti demiş,
Arkadaşlarım arıyormuş.
Bugün mektup geldi memleketten,
Satırları orası kokuyordu.
Okudukça..
Burası içime sığmıyordu.
Bugün mektup geldi memleketten,
Okudum birdaha okudum.
Bitmesin diye çocuklar gibi,
Heceleye heceleye okudum.
Bugün mektup geldi memleketten
Başım bulutlara değiyordu.
Neşeme deyme gitsin,
Sobam bile kızgın değil...
Evde benden başka birisi var gibi geliyordu,hissediyordum.Bazen tıkırtılar oluyordu, umursamıyordum.Birgün gece tıkırtı olunca ışığı yakınca yanlız olmadığımı anladım.
Hemen ertesi gün Ali bakkaldanbir fare kapanı aldım.Peyniri koyup yayı gerdim.Yatalı bir saat oldu olmadı sesle uyandım benim küçük hırsız yakalanmıştı.
Işığı yaktım ilk defa göz göze geldik.Ondaki göz ifadesini unutamam.Ne var ağabey millet malı götürüyor, senin bir lokmana ortak olduysak bu reva mı bana diyotdu sanki.Hemen kalktım elime bir çubuk la onu dışarıya saldım ,can havliyle kaçtı.
Daha sonraki günlerimde akrabalarımıydı onun ailesimiydi ayırt edemediğim bir sürü arkadaşım oldu.
O zaman yazmıştım fare şiirimi,en sevdiğim oradaki hayatımı anlatan bir şiirdi benim için
FARE
Çık artık ortaya ebe sende,
Gündüz ben bekledim evi gece sıra sende.
Artık onlar vardı hayatımda,beni bekleyen .Rahatsız eden,yiyeceklerime ortak olan.
Tatil dönüşlerimi dört gözle beklerlerdi.Annemin oğlum yesin diye yaptığı börekleri, kurabiyeleri yanlız yediğimi sanırdı..
Uzun kış günlerinde uyandırırlardı.Işığı yakar kaçmazdı.Bakışırdık sonra başını suçlu gibi çevirir kusura bakma ağabey yarın okulun vardı değilmi dercesine sesizce kaybolurdu.
Dıştan bakınca bekar adamdım,ama bakmakla sorumlu olduğum,yükümlü olduğum bir ailem vardı...
YORUMLAR
Ya ne çok fare seven varmış.
Benim aklım çıkar.
Arada kalsam,gözümü kırpmadan atlarım balkondan.
Okurken bile fenalık geçiriyordum...
Fakat anlatımınız çok güzeldi...
Sevgiler sunuyorum...
Hasan Özaydın
güzel biryazıydı ben bu eve taşınıncada öyle bir ailemiz vardı koltukta oturken kapının oraya gelir iki ayağının üstünde şaklabanlıklar yapardı ama benim çocuklarım vardı daha bebektiler kapanla hepsini katettim meğer kalerifer borusunun ordan delik açmışlar bütün binayı geziyorlarmış
yazınızı okurken aklıma o geldi güzel bir yazıydı tebrikler
Hasan Özaydın
çok güldüm... o kadar güzeldiki şimdi ne yazsam yarım kalacak.ama bi gerçeğede kayıtsız kalamam,saklayamam .keşke farelerle yaşasaydım.aç kalsaydım,düğmelerim kopsaydıda okusaydım...
kutlarım dizelerinizi tekrardan..
Hasan Özaydın
Teşekkür ederim saygılarımla.
Hocan sizin fareleriniz varmış,benin kaldığım yer doğumun ücra köşelerinden biriydi,önce ayılarla,sonra kurtlarla tanıştık,ben hep romanlarda,filmlerde olur sanırdım ama tek katlı köy evinde korkudan tek başıma beklerdim,zaman zaman köylüler eline silah alıp yakalamaya çalışırlardı.Ama onlardan da kötüsü iki ayaklı farelerdi,eşref-i mahlukat dediğimiz.İnsanı görev aşkından soğutan farelerle uğraşmak daha da beterdi,çok mücadele ettim ,sorunlar yaşadım.Yazınızı okuyunca keşke her şey fareyle uğraşmak kadar basit olsaydı diyorum artık.
Değerli Dost...Sevgili Meslektaş. Sanki bana ait bir anıyı sen anlatmışsın gibi geldi. Farklı tarafları: Ben tamamen yalnızdım. Aynen senin gibi ben de fareciklerimi ellerimle besliyor, onların deliği önüne yiyecekler koyup seyrediyordum. Fakat bana ihanet ettiler. Bir gün yataken biri kafamdan, biri de parmak ucumdan ısırınca dostluk sona erdi. Mutlu ve huzurlu yuvamız dağıldı gitti. Tekir adlı yeni bir dost tuttum kendime. Üzerlerine kuma gelince hepsi yok oldu birden.
sami biberoğulları tarafından 10/30/2011 2:31:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ben ne yazık ki öğretmen olup gurbet elde iki göz odada oturmadım ama sizinkine benzer fare denneyimlerim oldu.
Evliyken ,iki katlı ahşap bir evde otururduk..Eşim Fransa'daydı .Ben yeni doğmuş kızımla üst katta otururdum..
Ev fare kaynardı..Tavandan duyulan tıkırtılar mı istersiniz ,yoksa halının üstünde bana gözlerini dikerek hiç umur-
samadan halıyı kemiren mi ? Çoğu insan korkar, ben korkmazdım..Bir fare kapanı kurmayı da akıl etmezdim.
Yazınızı okuyunca aklıma geldi..
İlginç bir anı olmuş. Güzeldi..Selâmlarımla kutluyorum..
Yazınızda yer yer yazım ve anlatım bozuklukları olsa da zevkle okunan bir yazıydı. İçtendi.
Saygılarımla.