Adı Gül-i Zar (6)
Ertesi sabah kahvaltıyı hazırlayıp Şeref’ in kalkmasını bekledim. Bir süre sonra kalkıp mutfağa geldiğinde soran gözlerle ona baktım. Sıkıntılıydı, sanki tatsız şeyler söylecekte bundan çekiniyor gibiydi.
_Bak Gülizar sen orada sadece şarkı söylemeyeceksin deyince irkildim. Kekeleyerek " Başka ne yapacağım ki?" dedim. "Şarkını söyledikten sonra Konsomasyona çıkacaksın" diye cevap verdi.
_Konsomasyon mu? O ne demek Şeref ?
_Hemen telaşlanma Gülizar kötü bir şey değil merak etme! Sadece müşterilerin masasında oturup onlarla sohbet edip içki içeceksin. Duyduklarıma inanamıyordum "Sen neler söylüyorsun ben nasıl böyle bir şey yapabilirim Şeref! Kesinlikle olmaz bunu yapamam, kimsenin masasına filan oturup içki içmem ben! "
_Canım sende içki içmezsin meyve suyu koyarız senin kadehine.
_Ne olursa olsun asla kabul etmiyorum. Sahneye filanda çıkmayacağım!
_O halde sen bilirsin Gülizar ama benim yapabilecek başka bir şeyim yok. Madem öyle topla eşyalarını nereye gitmek istiyorsan git burada kalmanı istemiyorum.
Bu sözler üzerine yenilgiyi kabullenmek zorunda kalmıştım. Gerçekler çok açıktı, ne gidecek bir yerim ne de param vardı. Şeref’ in gerçek yüzünü şimdi görebiliyordum. Bana iyilik ettiğini düşündürerek kendine güvendirmiş ve şu an beni en zayıf olduğum yerimden vurmuştu işte. İçimden çaresizliğime beddualar edip kırık bir sesle tamam dedim. " Kabul ediyorum"
Ondan sonraki 1 haftayı sahne provaları ile geçirdim. Diğer Üvertür kızlardan şarkılar ezberleyerek sazlarla bunları geçtik. Hilmi Bey ismimi sahneye uygun olmadığını söyleyerek Lale Hoşses olarak değiştirmiş ve afişler bastırtmıştı. Ve nihayet beklenen gün geldi. O gece artık bir pavyon olduğunu öğrendiğim o yerde ilk kez sahneye çıkıp, aldıkları alkolün etkisiyle kafaları bir dünya olmuş kişilere şarkımı söylemeye başladım. Bitirdiğimde alkışlar ve ıslık sesleri mekanı doldurdu. Başımı kaldırıp biraz ileride sahneye ve bana bakan Hilmi Bey ile Şeref’ i gördüm. Hilmi Bey beğeni ile kafasını sallayıp biraz ileride oturan kızları işaret etti, onların yanına gidip oturmamı istiyordu. Şeref tereddüt ettiğimi görüp kızgınlıkla yüzüme bakınca çaresiz gittim oturdum.
Kızlar bir masada oturup kendi aralarında konuşuyor arada şuh kahkahalar atarak gülüyorlardı. Garson getirip elime bir kadeh tutuşturunca hemen Şeref’ e baktım merak etme der gibi kafasını salladı. Korkarak kadehi dudaklarıma götürdüğümde içindekinin vişne suyu olduğunu hissedince içim rahatladı. Bir süre sonra aynı garson gelip " Abla seni ve Ayla ablayı 5 numaralı masadan çağırıyorlar" dediğinde çaresizce ve içimden bildiğim ne kadar dua varsa ederek kalkıp masalarına gittik.
Ayla gayet rahat bir biçimde " Hoşgeldiniz beyzadem" diyerek sandalyeye oturdu. Sanki yanına oturduğu 40 yıllık tanıdığıymış gibi hemen sohbete başlamıştı. Bense hiç konuşmuyor sandalyeme büzüşmüş bir halde oturuyordum. " Arkadaş yeni herhalde baksanıza ürkek bir güvercin gibi titriyor" diyen ve sanki söylediği de çok komikmiş gibi arkasından kaba bir kahkaha atan diğer adam bir yandan da elini kalçalarıma koymuştu hemen. Ben adamın elini itip ayağa kalkarken olanca kuvvetimle bir tokatıda yerleştirivermiştim suratına. Sonrasında ise ortalık karışmıştı çünkü adam da bana vurmuş bir anda garsonlar ve diğer fedailer gelivermişti tabi Şeref’te.
Beni apar topar soyunma odalarına götürken kolumu kopartırcasına sıkıyordu Şeref. "Ah be Gülizar ne diyeyim ben sana akılsız kız! " diyerek odaya soktu ve içeri girer girmez bir köşeye fırlattı beni.
_ Bak kızım sen hala anlayamıyorsun değil mi! Burda işler böyle yürüyor artık o akılsız kafana sok bunu.Ya bu deveyi bu şekilde güdeceksin ya da defolup gideceksin! Ha gidersen de şunu söyleyeyim sana 3 gün sürmez bir Geneleve düşmen harcanır gidersin, ondan sonra burayı mumla ararsın ama ne fayda. Şimdi aklını başına topla ve senden ne isteniyorsa onu yap yoksa çok fena olur!
Kolum kanadım kırık bir halde geriye dönmüştüm. Kızgın bir suratla bana bakan Hilmi bey’in yanına giden Şeref durumu anlatmaya başlamıştı bir süre sonra yüzü düzeldi ve odasına gitti. Kızlar bana o dünyaya ait değilmişim gibi bakıyorlardı, sanki biraz da alay eder gibi...
Aradan aylar geçmişti artık bende o hayatın içinden biri olup çıkmıştım. Artık bardağımdaki meyve suyu değildi en azından. Bu arada sesim ve güzelliğim o kadar iş yapıyordu ki pavyon her gece ağzına kadar müşteri doluyordu. Fütursuzlaşmış, sanki benden zorla alınanlara misilleme yapmak istermiş gibi hayata karşı bir boşvermişlik içine girmiştim. Ağzıma kaba sözler gelmiş çöreklenmişti ama içimdeki Gülizar’ ı bundan hep uzak tutuyordum. Sabaha karşı eve geliyor saatlerce banyoda kalıyor ve dışımdaki kirleri içimdeki o küçük, masum kıza bulaştırmamaya çalışıyordum...
YORUMLAR
Kutluyorum değerli yazarım. Hayatın karanlık duvarları arkasındaki kadınlardan birini izliyoruz perde perde.
Takipteyim.
Sevgiler.
Hamuş-71
Teşekkür ediyorum Engindenizim.
Öykümü takip ediyor olmanız beni nasıl mutlu ediyor ve ilerisi için ne denli umutlandırıyor farkında mısınız?
Daim sevgim dost yüreğinizin yanındadır...
Aynur Engindeniz
Ama öykü takip ettiriyor kendini inan...
Su gibi bir anlatım, hayatın içinden bir konu...
Bana da okuyup hayran hayran kutlamak düşüyor...
Sevgiler.
Hamuş-71
Teşekkür ediyorum Sn. Karan hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Yeniden hoşgeldiniz sayfama, öyküme. Takip etmeniz ziyadesiyle mutlu etmekte beni sağolasınız.
Sevgiyle...