- 1113 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mutluluğun Sırrı
Gökten düşen birkaç kar parçası, zaten ak düşmüş saçlarını bir kat daha yorgun gösteriyordu.Baskılara dayanamayıp haykırmak istercesine çatık kaşları, yüreğinde kalan son şefkat parıltısının da buz kestiğini gösteriyordu.Siyah paltosu ve kasketiyle adeta gizlediği vücudu, Soğuğunda etkisiyle, gergin ve emin bir şekilde ağır adımlarla yoluna
devam ediyordu. Sanki daha önce duymadığı bir sesi anlama çabasındaki bir bebek gibi şaşkın bir tavırla kafasını ,sokağın başından gelen kahkakalara çevirdi. İki tane sokak çocuğu... Üstlerinde ipleri sökülmüş paltolar, ellerinde yırtık eldivenleriyle bir varilin içine yaktıkları ateşin çevresinde gülüşüyorlar, eğleniyorlardı. ’’Bu da neyin nesi?!’’ dedi adam. Yolunu değiştirerek seri adımlarla çocukların yanına gitti .Çocuklar, kırmızıyı görmüş boğa gibi üzerlerine gelen bu adamdan irkilerek geriye doğu bir kaç adım tökezlediler. Adam, burnundan dumanlar çıkararak çocukların yanında durdu. Alnındaki bir kaç damla ter ve burnundan çıkan dumanlarla adeta su kaynatmış bir arabaya benziyordu. Adam selam vermeden direk sorgular bir ses tonuyla:
-’’Nerede yaşıyorsunuz siz?’’.Çocuklar, doğal olarak hiç beklemedikleri bu soruyla karşılaşınca bir an için duraksadılar. Kısa bir süre sonra ürkek kelimelerle cevap verdiler:
-’’Bizim evimiz yok.’’ Adam tam bir dedektif havasıyla ağzını aralamıştı ki diğer çocuk, arkadaşının sözlerini tamamladı:
-’’Ama çok güzel bir varil bulduk ilerideki çöpte. Birkaç tane de tahta parçası... Bizimle birlikte ısınmak ister misin?’’ Adam diğer çocuğu yok sayarak sözlerine devam etti:
-’’Karnınız aç değil mi sizin?’’ Çocuk biraz etrafında dolandıktan sonra yerden kuru bir ekmek parçası aldı ve sallayarak:
-’’Bak! Ekmek bulduk. Hem de küfsüz, mis gibi. Bizimle yemek ister misin?’’ Çocuğun sesindeki bu mutlu ton artık sinirine dokunmaya başlamıştı. Kendini tutamayarak adeta böğürerek:
-’’Kes sesini artık! Ben fabrikatörüm. Senin sayamayacağın rakamlarla para kazanıyorum. Yüzlerce insan emrimde çalışıyor. Ama siz iki lanet olası veledin donunuz dışında bir şeyiniz yok. Ne karnınız doyuyor. Ne de kıçınız ısınıyor. Ama kahkahalarla gülüyorsunuz, eğleniyorsunuz. Her zaman böyle bir mutluluk istedim. Elimde onca imkan varken hayatım boyunca zerre kadar mutlu olmadım. Bana bunun sırrını anlatın sizi paralar içinde yüzdüreyim!’’ Hiç beklemediği bu sert tepki ve ardından gelen garip soru, çocuğu epey şaşırtmıştı. Dudağında kendinden emin bir gülümseme ile başını yavaşça kaldırıp ,heybetli adamın aslında içinde nasıl bir belayla yıllarca azap çektiğini anladığını belli eden dolu dolu gözleriyle, adamın ta kalbine bakıyordu. Ses tonunu hiç bozmadan konuşmaya başladı:
-’’Mutluluk nedir? Bazı insanlar para diyor. Bazıları ise aşk...Ne yani seçmece usulü aldığın mutluluğu elindeki yüzlük ile mi ödeyecektin? Veya sevdiğin kadın ile evlenince ömür boyu mutlu mu olacaksın?..Bana sorarsan mutluluk: arzularındır. Başka bir deyişle okunu attığın hedeftir. Seninki de öyle değil mi? Ama senin hedefin tam on ikiden vurmaktı. Benimki ise sadece hedefi vurmak. O gün çöpten bir parça ekmek bulabilmek. Sen büyük paraların
peşinden koşarken ben de bulduğum bir parça ekmeğin verdiği mutlulukla ısınıyordum. Benim arzum buydu ve onu gerçekleştirdim. Eğer o akşam aç kalırsam yine mutlu oluyordum. Çünkü dostumla beraber aç kalıyordum. Bir diğer arzum ise dostlarımdı.Sen hep ne dedin:PARA. Paraya ve zenginliğe o kadar kendini kaptırmıştın ki gözüne inen perde yüzünden çevreni göremedin. İnsan, gerçekten de o kadar çok arzusuna sahip ki... Şimdi açarmısın cüzdanını? Muhtemelen paralar yüzünden patlayacak kadar şişkindir ve herkesin olduğu gibi senin de cüzdanında fotoğraf vardır. Annenin, babanın ya da evlatlarından birinin fotoğrafını eline alır mısın? Diğerinde de paralar olsun. Sana, hangisini seçersin dediklerinde gözünü bile kırmadan paraları şuradaki ateşe fırlatmaz mısın? Çünkü senin gerçek arzun para değil, canını yok saydığın ailendir.
Kısacası arzularınız: hem sizin mutluluğunuz, hem de ömrünüzü harcayan kayıplarınızdır. Eğer onları doğru seçerseniz Üç elmayı da havada kapabilirsiniz. Ama eğer arzularınızın dikenli tellerine dolanırsanız, zaman girdabında ezilmeye mahkum olursunuz!..
YORUMLAR
İnsanın içini ısıtan güzel bir yazıdı. Her ne kadar bir sokak çocuğundan '' Ferrarisini satan bilge '' yaratmışsanız olsanız da oldukça güzel ve anlamlıydı. Üstteki resim ise yazıyı çok güzel tamamlamış. En azından Mutluluğun sırrının ''bir sen, bir ben, bir de bebek '' ten ibaret olmadığını açıklamışsınız. Kutlarım.