- 1404 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Rüzgara Tutunanlar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kızıla çalmış sarı yapraklar üçer beşer savruluyordu.Ağaç diplerinde yığınlar oluşturan yaprakların alt kısmındakiler çürümeye yüz tutmuştu.Yeni bir zamanın müjdesini veren çimenler topraktan başlarını uzatmışlardı.Çürüyen yaprakları aşıp güneşe baş uzatmaya çalışıyorlardı.
Masmavi gözlü,göz kenarları siyah hareli bir kedi günışığının tadını çıkarıyordu.Havanın serin ışıltısı tüylerinde parlıyordu.Umursamaz bir tavırla etrafında olan bitenlere göz gezdiriyordu.Uzun zaman kaldırım taşlarının aralarında yiyecek birşeyler arayan kumruyu izledi.Bir hamlede yakalayabilirdi oysa.Kılını bile kıpırdatmadı.
Genç kadın perdeyi iyice aralayınca sokaktaki elektrik direğine yaslanmış birini gördü.Sırtını görebiliyordu ancak.Birini beklemekten usanmış bir tavırla elindeki şemsiyeyi bir sağa bir sola sallıyordu.Sabırsızlandığı belliydi.Vücudu adeta beklediği kişiyi sorguluyor gibiydi.
_Nerde kaldın?
_Neden bu kadar geciktin?
_Seninle ne konuşmuştuk,anımsamıyor musun?
Sorular devam edip gidiyordu birbiri ardınca.Karşısında dikili duran yüzü henüz netleşmemiş olan bu kişi boynunu büküyor,sessizliğin içine gömülüyordu giderek.Ayakları sabit duruyor lakin pantolonunun dalgalanmasından bacaklarının titrediği anlaşılabiliyordu.Korkuyor muydu?.Muhtemelen evet.Korkuyordu.Korkmaması için ne neden olabilirdi ki..
Adamın elindeki şemsiyenin hızı giderek artıyordu.
Direğe yaslanmış adam efendiden birine benziyordu.Saçları düzgün kesilmişti.Üstü başı temiz ve bakımlı görünüyordu.
Genç kadın
_Ah! dedi.Keşke şu adamın yüzünü görebilseydim.O zaman nasıl biri olduğunu ne beklediği konusunda bir fikrim olurdu.
Sokaktaki adam bir iki adım öne çıktı.Sanki bir ses duymuş gibi başını çevirdi.Tam pencereye doğru dönüyordu ki..Kadın yüreğinin ağzına geldiğini sandı.
_Aman Allahım,dedi.Aman Allahım!.
Kadını saran heyecan dalgası perde perde vücuduna yayılırken adam sağa dönmekten vazgeçmiş direğin dibine tekrar dönüp yere çömelmişti.Kadındaki heyecan bir anda yerini düşkırıklığına bıraktı.
Bekleyiş..Küçük bir anı yıllara eşitleyen bir ağırlığa sahiptir her zaman.
Aylar peşine anıları takmış sürüklüyordu.Her bir an koskocaman bir zaman dilimine dönüşüyor; bir gözyaşıyla yanaklarına yuvarlanıyordu.
Mutsuz muydu?Bilmiyordu.Canı mı yanıyordu.Bunu da bilmiyordu.Belki de tükenmek üzereydi..Bir öğle vakti sahilde dolanırken gözleri suya düşecek ve belki bir kaç saat sonrasında kendinden eser bile kalmayacaktı..
Durup mutluluk nedir, diye sormalıydı belki.
Canım mı yanıyor demeliydi..
Herşeyden uzakta olabilmek kendinden bile ancak aşkla mümkün olabilirdi.Sadece aşkla.
Sokaktaki adam hala direğin dibinde beklemeye devam ediyordu.Bu ne kararlılık, dedi kendi kendine.İnsan bunca saat beklemekten sıkılmaz mı..
Sıkılmıştı belki de..Ancak elinden bir şey gelmiyordu.
Bir türkü gibi akıverdi dudaklarından..
Vefayı unutmuş bir yürek ..
Öylesine sıcak öylesine dingin ve tok bir aralık bakıştı karşısındaki.Bencillikten uzak..
’Zülf-ü kaküllerin amber misali
Mısrın hazinesi değer gözlerin..’
Yutkundu.
Tüm hüznü kederi dudaklarının ucundaydı.Dudaklarından dökülüverecekti sanki herşey..Tüm yakıcılığı ile sözler etrafını saracaktı.Duman duman uzaklaşacaktı.
İçinde bulunduğu an kördüğüm olmuş bir ip yumağı gibiydi.Ne başı belliydi ne sonu.
Sahi hikaye nerde başlamıştı.Bu adam da kimdi güpegündüz bir hayal gibi her yerde inatla ve sessizce varlığını devam ettiren.
Bunca soru bunca merak neyin kaygısıydı.
Genç kadın birden birşey anımsamışcasına irkildi.Koşarak merdivenleri indi.Bir solukta bahçe kapısına varmıştı..
Sokaktaki elektrik direğinin dibinde birkaç köpek toplanmıştı.İçlerinde irice olanı ağzındaki eski bir deriyi hırıltılar çıkararak geveliyordu..
28/10/2011
ödemiş
YORUMLAR
Mükemmel diyorum kediyi tariflediğiniz bölümü okurken, ne kadar da özgün. Bir çırpıda bitirdiğim yazıyı bırakmak kolay değil elbet. Güzel cümleleriniz, zekice gözlemlerinizi serpiştirdiğiniz yerlerinde doruk yapıyor. Bu diyorum, bir profesyonel öykücü ve üşenmiyor "Bekleyiş..Küçük bir anı yıllara eşitleyen bir ağırlığa sahiptir her zaman." cümlesini nette arıyorum. Çünkü o kadar kavramış ki bekleyişi ve o kadar da güzel ifade etmiş ki, sanki bende başka birinden duymuşum hissi uyandırıyor. Sonuçta sizin öykünüzü gözüme sokuyor net, utanıyorum.
Sonra yorumları okuyorum. Aysel hanımın, sanki yazılan bir edebi eser değil de sınavda öykü nedir sorusuna cevap isteyen yorumu saçımı başımı yolduruyor. Ardından verdiğiniz cevabı okuyup biraz rahatlıyorum. Sizin öyküleri bitirip onun yazdıklarını okuma kararımı da söylemeliyim. :)
Merhabalar;
Öncelikle güne gelen öykünüzü kutlarım. Ben de öykü yazıyorum. Amacım; "Bir gün eksiği, noksanı hiç olmayan, şu hatayı da keşke hiç yapmasaydım" diyebilecek bir duruma gelmek. İlk yazdığım öykülerimi okuyunca bugün biraz daha kendimi toparladığımı düşünüyorum. Ama daha kusursuz olabilmek için çok emek vermem gerektiğinin de farkındaydım. Bu hususta beni olumlu/ olumsuz eleştiren bütün arkadaşlarıma sayfanız aracılığıyla teşekkür etmek istiyorum.
Öykü yazmayı eğer zevk için değil de profesyonelliğe götürmek amacıyla yazıyorsanız eğer naçizane bazı önerilerim olacak size. Öykünüzün konusu çok güzel, aslında imgeleriniz de hoş fakat öykülerde olmazsa olmaz bazı hususlar vardır. Bunları önce beni zamanında eleştiren dostlarımdan sonra bu işi madem yapıyorum doğru dürüst olsun diye okuduğum sayısız öykü tekniği kitaplarından biliyorum.
Öykünüze güzel bir başlangıç yapmışsınız. Ben ilk okuduğum zaman öykü kahramanını bir parkta çevreyi izliyor diye düşündüm. Çünkü o kadar güzel tanımlamışsınız ki kedinin göz rengi, çevresindeki çizgi, kaldırımların arasındaki yiyecek arayan kuş vs. fakat sonra öykü kahramanını bir perdenin arkasında buldum. Kendi kendime düşündüm acaba bir insan uzaktan bir kedinin gözünü bu kadar rahat nasıl görebilir diye. Dürbünle bakmışsa belki. Burası bana fazlasıyla abartılı geldi.
Daha sonra bir kişinin üşümekten pantolonunun sallanması bana pek mantıklı gelmedi. Kuvvetli bir rüzgarda olabilir ama siz korktuğu için titrediğini ve paçalarının sallandığını beyan etmişsiniz. Bir de bu gözlemler hep perde arkasından. Öykünüzün sonunda kahramanımız merdivenlerden koşarak bahçe katına iniyor. Demek ki giriş katta falan da oturmuyor.
Başka bir yerde "Havanın serin ışıltısı tüylerinde ..." diye bir cümle başlamışsınız. Sıcak, soğuk, ılık bu tür kavramların tüyler üzerinde bir ışıltısı yaratmaz. Sadece güneş, lamba vs. bir ışık vurursa tüyler ışıldar.
Karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü bilmemiz imkansız. Bu tür ifadeler var öykünüzde.
İmla konusunda söyleyeceklerim ise şunlar konuşma cümlelerini tırnak içerisine alabilirseniz, cümleleriniz daha kolay anlaşılabilecektir.
İlk anda gözüme çarpan bunlar. Öykü yazmak çok zevklidir bunu kendimden biliyorum. Ben sizin kaleminizden çok güzel öyküler okuyacağımızı düşünüyorum.
Öykü yolunuz açık olsun.
Saygı ve selamlarımla.
n.kaygısız
öyküdeki bakış açısı öykü kahramanına değil müşahit kişiye ait.bu öyküde kullanılan tekniklerden biridir.
olumlu katkılarınız için teşekkürler.
sevgiyle kalın..