- 582 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DEPREM GERÇEĞİ(1)
Mustafa CEYLAN
**********************
Bu kez, güzelim ülkemizin karşı karşıya kaldığı deprem âfeti konusuna, daha önceki yıllarda Ankara’da Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanlığı görevinde bulunmuş ve bugün de Antalya’da bir Yapı Denetim Firmasında çalışan mühendis olarak değinmek istiyorum.
Evet;
Ülkemiz topraklarının ve ülkemiz nüfusunun % 90’ından fazlası aktif fay kuşağı üzerinde ve her an meydana gelebilecek deprem âfeti ile karşı karşıya bulunmaktadır. İşte bu kaçınılmaz gerçek ki, bizim ülke ve millet olarak asla gündelik işlerle, hay-ı huy ile uğraşarak vakit geçirmek yerine; gece gündüz durmadan dinlenmeden bu deprem âfetine karşı tedbirli ve hazırlıklı olmamız için çaba sarfetmemizi işaret etmektedir.
Şimdi, yaramız taze ve sıcak ya; TV ekranlarında ilgili-ilgisiz bir sürü insan bu konularda tamamen acemi ve bilgisiz sunucuların sorularına cevap vermeye çalışmaktalar. Bakanlarımız ve Başbakanımızda Erciş’ te karşılaştıkları manzaralar içinden mesajlar vermeye çalışmakta.
Ve
Başbakanımız, "kimsenin gözünün yaşına bakmadan, oy kaygısı duymadan depreme dayanıksız yapıları yıkacaklarını" söylemektedir.
Oysa;
Söylemek, yani uçup gidecek bir söz sarfetmek; sıcağı sıcağına bel ki stresin- hattâ yer yer doruğa çıkan öfkenin pansumanı olursa da, (söz uçar yazı kalır) mucibince, bu söylemler yazıya dökülmediği sürece, bir vatandaş olarak şahsen beni tatmin etmemekte ve etmemiştir de. 12 Yıl geçmiş en yakın büyük depremden bu yana. Ne yapmışız? Sadece koskocaman bir HİÇÇÇÇ!!!!
Oysa;
Çok âcilen yeni bir DEPREM yasasına ve kamu’nun da yeniden bir "âfet yapılanması"na zaruri ihtiyacı vardır.
Sayın Başbakanımızın hükümeti, 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası ve Uygulama Yönetmeliği’ni 19 pilot il uygulamasından 81 ile yayarken, Yapı Denetim Kuruluşlarını da adeta "kuş" a çevirmiş, mühendislik hizmetlerini ve mühendislerimizi, çoğu cahil şapkalı sermayedar müteahhitlerin insafına terketmiştir.
Daha dün gibi hatırlıyorum. 12 Eylül’ün Kenan Evren hükümetleri vardı iş başında ve Erzurum Depremi olmuştu. Ben, o günlerde Afet İşleri Genel Müdürlüğü’ nün Makina ve İkmal Daire Başkanıydım. Depremin olduğu günün ertesi günü MKE’ nin elinde, fabrikasında ne kadar kamptreyler var ise el koymuş, deprem mahalline, geçici iskân için, prefabrik konutlarla birlikte ulaştırmıştık. 4 -5 gün sonra Ankara merkezli, ülkenin her iliyle deprem mahalli arasında ikmal köprüsü kurup, ihtiyaçları tamamlamıştık bile...
Bugün, Kızılay’ın çadır meselesinde yaşadığı handikap ortada iken, Tv lere çıkıp bir de "bugüne kadar en hızlı ve en kapsamlı-donanımlı" deprem ulaşım-organizasyon-ikmal ağını kurduk diyenlerin demeçlerini dinledikçe, çadır bulamayan kırsaldaki köylü bebelerinin sırtlarından aşağıya esen buz gibi soğuk havayı taaa iliklerimde hissetmekteyim. Afet esnasında ilk defa kamptreyler konusunu geçici iskân-hattâ çadır yerine koymuş birisi olarak, bugün ülkemizdeki kamu ve özel tüm ahşap işleyen fabrikalar ve prefabrik konut üreten fabrikaları organize ettik..Veee. Şimdi, Bakan veya yetkililerden ben, "her gün şu kadar adet kamptreyleri deprem bölgesine getirip vatandaşımızı bu kış kıyamatte ortada bırakmayacağız" demelerini beklerdim.
Şimdi Doğu’da hava soğuk. Kar yağmaya başladı bile. Kızılayın mevcud çadırlarının insan sağlığına elverişsiz olduğunu ve hiç bir şekilde vatandaşı koruyamayacağını hepimiz biliyoruz. O halde niye, vatandaşımızı kandırıyoruz? Niye bu göstermelik duruşlar ve niye bu beyanlar ki?
Kızılay dahil-ki Kızılay bir DERNEK’tir, devlet dairesi değildir, bir sivil toplum kuruluşudur; Kızılay dahil, yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardır.
Afet öncesi
Afet Anı
Afet Sonrası olmak üzere üç aşamalı ve kalıcı bir planlamaya hergünden daha fazla ihtiyacımız vardır.
Evet;
Bütün illerimizde şimdi AKUT ve benzeri-acil müdahale- kurtarma-sivil savunma kuruluşları-oluşumları var. Ancak, bunu dahi temel - kalıcı bir yapıya kavuşturmamışız. Hele ki, Doğu ve Güneydoğu’ nun BDP li ve çoğu da zavallı-beceriksiz Belediyeleri ve o belediyelerin sıfırın altındaki mühendislik hizmetleri ve deprem master plansız lâyüsel davranış modelleri ki insanı çileden çıkaran, hattâ sabrını taşıran kuruluşlar durumundadırlar.
Nutuk atmakta, taş atmakta, yalan savurmakta, vaatler sıralamakta usta olmuşuz da, temsil ettiğimiz halkımıza hizmeti ibadet kabul eden bir anlayışa sırt çevirmişiz. Yazık bize, vah bize!!!
-------------DEVAM EDECEK-----------------------
YORUMLAR
İyi Geceler Mustafa Bey,
Konuya yabancı olmadığım için dediklerinizi çok iyi anlıyorum. Şu yazacaklarımdan sonra siz ne diyeceksiniz?
Allah, insanların canlarını tek tek ya da toplu almak için bir sebep yaratır. Trafik kazası, deprem gibi.
Ölüm melekleri, ölecek insanların canlarını alırken selam verirler. İşte o vakit o insanlar koşar adım ölüme giderler.
Bu ifadeler, dini konularda yazı yazan bir kaleme ait.
Kelimesi kelimesine alındığı için tırnak içinde gösterilen bu ifade de televizyonların pek makbulü Cübbeli Ahmet'e ait. 17 Ağustos 1999 depremiyle ilgili.
"Depremin vurduğu yerler fuhuş, zina ve faiz merkezi haline gelmişti. İlahi adalet tecelli etti."
Suçlu bulundu. Affına sığındığım Yüce Allah.
Böyle bir zihniyetin hüküm sürdüğü bir ülkede hakkıyla ne yapılır ki?..
Başarı dileklerimle saygılar.
Veysel Başer tarafından 10/29/2011 10:55:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
MustafaCeylan
Kendini ne sanıyor bu zavallı adamcağız.
Yazık!...
*
Bana göre, İslâm bu değil...
*
Kur'an'ı anlamamış ham meyve bu, biraz da acı ve sert..
*
Teşekkürler Veysel Kardeşim...
Sağolun...
Selamlar, saygılar...