Çay Mektupları
Çay Mektupları-1
Her namenin girizgâhıdır selam. İsimlerin en güzellerinin sahibinin cümle isimleriyle selam olsun cümleye. Hurufat taifesine bidayette ve nihayette hasseten selam olsun. Kaleme ve kâğıda ayrıca selam… Bu mektupları nefesim yettiği sürece yazmaya devam edeceğim. Masamda bir demlik çay yanı başımda çay dolu bardağım. Kâğıt ve kalemle ünsiyetin yollarını arıyorum. Kestirme yollar bulabilsem yolculuk daha zahmetsiz olacak değil; aksine kısa veöz ifade bicimieri bulmak daha dikkat ve gayret ister.
Çay mektuplarını yazmaya karar vermemde “en çok ne etkili oldu? diye sorulursa? Birden çok cevabım olacak mutlaka. “Semaverin demliğin, fağfuri fincanın, ince belli bardağın hâlini hatırını sormak için yazıyorum.” desem kim inanır. Sonra biri çıkıp, “Yahu kardeşim, mektup dediğin şey artık demode. Artık kimse kimseye mektup yazmaz oldu. Sen kalkmış, fincanın, bardağın… hâlini hatırını sormak için mektup yazıyorsun.” dese ne derim.
Kim ne derse desin. Ben postacının getirdiği üstü özenle yahut kargacık burgacık yazılmış mektup zarflarını özledim. Ülkenin okuma yazma oranı yükseldikçe mektup türü aksi istikamette yol aldı. İnsanlar okuma yazma bilmezken daha çok mektuplaşıyordu. -Nasıl mı? Okuması yazması olmayanlar bir parça mürekkep yalamışlığı olanlara yazdırırdı mektubunu. Mektubun gittiği adreste okuma yazma bilen yoksa. Mahallede, köyde okuma yazması olan biri bulunur mektubu okumaya törenle geçilirdi. bir kişi mektubu okur, on kişi dinler gelen selamı usulünce alır. Anlatılan havadisi kendince değerlendirirdi.
Köy muhtarı Ali emmi Osmanlıca okumasını bilse de latin harflerini okuyamazdı 1940’lı yıllarda. Ancak gelen asker mektubunu da köy halkı ona götürüdü muhtar olduğu için. Ali dayı zarfı açar. Kağıdı eline alır evirir çevirir kısa ve öz okurdu:
-A B selam, Ali dayıma da selam. -Ve aleykümselam derdi mektubu dinleyenler. Ali dayı içi sıkılarak verirdi mektubu geri. Sonra bir gün köy eğitmeninin yolu düşerdi asker mektubu olan eve. Fadime teyze ezile sıkıla mektbu okuması için ricada bulunurdu eğitmene. Eğitmen mektubu alır. Başlardı okumaya.
- Pek gıymatlı ve hörmetli bubacığım. Mektubuma başlarkan, her iki ellerinden öper selam iderim. Anamın da ellerinden öper,selam ider hayır dualarını beklerim…
Muhtarın karizma gitse de kimse pek bir şey belli etmez. Sonra gelen mektuplar okutulmak için yine muhtara götürülürdü.
devam edecek...
YORUMLAR
Elinize,yüreğinize sağlık,okurken kendimi buldum bu yazıda.Mektubun sıcaklığı,postacının yolunu gözleme,geliş saatini iple çekne,zarfı heyecanla açma,ellerinin değdiği kağıdı tutma Anadolu insanının tek teselli kaynağıydı bir zamanlar.Şimda ise teknoloji ilerledilçe daha çok koptuk birbirimizden.Sevgiler,özlemler sona erdi.Gittikçe maddeleşen bu devirde her şey,kalemler ,yürekler sustu.Çecremdekiler burun kıvırsa,üşense de ben mektuplara devam ediyorum,cevap da gelmese bazen devam ediyorum,mailler,çep mesajları çıktı ne gerek var ,hangi çağdayız deseler de gençlere bunu aşılamaya çalışıyorum,özendiriyorum..Doğuda yıllar önce görev yaparken mektuplarımı almak için saatlerce en yakın postaneye yürürdüm karlara bata çıka,bir yılbaşı günü postaneden yarı donmuş bir halde ama elimdeki 33 mektupla mutluluktan ısınmış bir halde dönmüştüm.Çay eşliğinde o mektupları okumanın ve cevaplamanın tadını anlatmak imkansız olsa gerek.