- 1570 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
BENİMLE OYNAR MISIN?
Öyle yorulmuştum ki, ayakkabılarımı çıkarıp yolu yalın ayak yürümeye başladım. Tuhaf tuhaf ’bir kadına yakışmayan davranış bu’ bakışlarını küçümsemeyen ama muzip bir tebessümle üzerime doğrulttu.
Sonunda evine geldik. Aylardır onu tanımama rağmen ilk kez geliyordum evine. İki katlı dubleks bir evdi. Hep bahçeli bir evimin olmasını isterdim. Tıpkı hayal ettiğim gibi bahçesinde bir de hamak vardı. Kapıyı açtı ve içeri girip doğruca salona geçtik. Sanki defalarca gelmiş gibi tanıdık bir havası vardı evinin. Kendi halinde ve mütevazı bir evdi.
Dakikalarca hiç konuşmadan öylece oturduk. Saatin tıkırtısından ve uzaktaki köpeğin ulumalarından başka odada tek bir ses dahi yoktu. Nefes alışverişlerimiz sakinlikten ziyade beni tuhaf bir biçimde huzursuz ediyordu. Biraz daha sussak sanki kalp ritmini duyabilecektim.
Kalkıp vitrinde gözüme çarpan mumları yaktım. Mumun hemen yanında duran tütsüyü de yaktığım mumun aleviyle tutuşturup kızılderili helyelciğin önündeki deliklere geçirdim. Ona bunu ben almıştım. Gecenin karanlığında hayli ürkütücü görünüyordu asık yüzlü kabile reisi. Taş plağa rastgele bir plak yerleştirip başlattım. ’Sen kimseyi sevemezsin’ ağır aksak ve kalbimizi okşayan tınılarla derin derin çalmaya başladı.
Suskunluğumuzu bozan o oldu. Bana ufak bir paket uzattı; ’bu senin’ dedi. Açmamı bekleyen gözlerle beni izlemeye koyuldu. Odayı yeniden bir sükunet kapladı. Bir şey söylemem gerekiyordu. Belki nazikçe teşekkür etmeliydim. Ama hiçbir şey yapmadım. Paketi de açmadım. Bir şey demedi. Açmam için ısrar etmedi.
Biraz sonra mutfağa gidip ikimize de birer kupa kahve yapıp geldi. Karşılıklı sigaraları yaktık. Plak çalmaya devam ediyordu. Aklım çok yorgundu. Aniden ağlamaya başladım. Birbirini böylesine seven iki insan neden susardı ki sanki? Neden birbirine eziyet ederdi! Ona aşıktım. Onun da bana tutkun olduğunu biliyordum. Ağlayan kadınlardan nefret ettiğini bildiğim halde tutamadım gözlerimi. Neden ağladığımı sormadı. Tadı kaçtı. Ayağa kalkıp masadaki kitapları karıştırdı. Sonra sandalyesini çekip sakince oturdu. Ben de kendimi yatıştırmaya çabaladım. Elindeki kitaptan bir bölüm açıp okumaya başladı.
’Nihan tüm gücünü Barış’a vermişti. O kadar yeteneksizdi ki, Barış ellerini bisikletten çekse Nihan paldır küldür yuvarlanacaktı. ’Sakın beni bırakma!’ diye bağırıp duruyordu. Aslında kendi kendine gayet güzel sürebiliyordu Nihan, ama güvensizliği cesaretini kırıyordu. Barış yanında koşmaya devam etti. Ellerini bisikletten çekip Nihan’ın tek başında sürebilmesi için anı kolluyordu. Az sonra ellerini çekip yanında sanki onu hala tutuyormuş gibi koşmaya devam etti. Nihan kıvrılan yoldan döneceği sıra fark etti Barış’ın onu tutmadığını. Birden panikledi ve bisiklet virajı alamayıp savruldu. Tam o an karşıdan gelen arabayla göz göze geldi Barış. Nihan bisikletle beraber yola serilmişti. Araba acı bir fren yaptı...’
Kitabı kapatıp yeniden masanın üzerine bıraktı.
’Bunu bana neden okudun?’ dedim..
’Ömrünün sonuna kadar senin yanında olamam. Hayat yeterince sevecen değil. Bugün yanındayım ama yarın için endişelerim var. Sağı solu belli olmuyor hayatın, her şeyi bırakıp gidebilirim giden onca insan gibi. Sana ne olur o zaman? Seni kendi haline bırakırsam düşeceğinden korkuyorum. Düştüğünde belki kaldıracak kimse olmayacak yanında. Kaldıranlarsa seni incitebilir. Belki kendi azminle kalkacaksın ama sen başardığında da her şey için geç kalmış olabilirsin. Seni düşünmekten yoruluyorum.’
’Beni düşünmene gerek yok! Evet bu aralar pek yolunda gitmiyor her şey. Kendi dağınıklığıyla pek bir mutlu her şeylerim. Sen bir sığınaktın. ’Alışma bana’ dediğinde anlamamıştım ne demek istediğini. Çocukların oynadığı misketler poşeti delip de hani oraya buraya apansız dağılır ya, sen de acayip acayip izler ve hangi misketin nereye kaçtığını gözlerinle yakalamaya çalışırsın.. Ama hani hep bir kaçı eksik olur ya, bulamazsın hani.. Bulduğu çukura yatmıştır hemen bazısı, ararsın, ararsın, sonra peşine düşmekten cayarsın. İşte tam öyle bir an’a denk gelmişti tanışıklığımız. Elimde kalan misketlerle ne yapabilirim diye düşünürken sen ceplerinde bir dolu misketle çıka gelmiştin. Beni bırakıp gidenler için üzülmeli miydim? ’
’ Hayır hayır. Beni yanlış anlamışsın; ben elinde kalan ve elinden kayan misketlerle pazarlığa tutuşanlardan değilim..Sana değer veriyorum. Ne kadar güçlü olduğunu biliyorum. Aslında bedbaht, en bedbaht, çok bedbaht olan bendim. Seni tanıdığımda tüm hayatım değişti. Sana söylerken asıl ben korkuyordum sana alışmaktan. Şimdiyse gitmenden korkuyorum. Yanımda olmanı istiyorum. Sensiz kalacağımı veya bensiz olma ihtimalini düşündüğümde delirecek gibi oluyorum. Bundan sonra ne olacak diye düşünmek istemiyorum artık. Ben seninle sadece şimdiyi, yalnızca bu an’ı, hayal edemeyecek kadar uzak olanı değil, dokunabileceğim kadar yakın olanı yaşamak istiyorum. Lütfen paketi açar mısın?’
Paketi sehpanın üzerinden aldım. Usulca açtım. İçinden bir anahtar ve ufak bir not çıktı. Notta şöyle yazıyordu;
’ Ayazıma sür yangınını, yangınında ayazımı ısıtmaya geldim.’
Gözlerim doldu. Bu kez mutluluktan ağlamaya başladım. Islak gözlerimle, sesim titrer halde gülümseyerek;
’Bu anahtar nerenin anahtarı?’ dedim.
’Benimle yaşamak istersin belki, her şeye rağmen, bir sonun bizi beklemiyor olma ihtimaline rağmen.’ dedi..
’Başı, sonu umurumda değil, ortasında kalmak istiyorum. Ben arafına tutuldum. Ayazında donmak, yangınında kavrulmak istiyorum. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum...’
Çantamdaki içi misket dolu poşeti çıkarıp ona uzattım. Onun gözleri de doldu bu kez. İkimizde deli gibi gülmeye başladık. Sımsıkı sarılırken, başını kaldırdı ve parıldayan gözleriyle sordu;
’BENİMLE OYNAR MISIN?’
...
fulya/ekim2011
-
YORUMLAR
Bülent Ortaçgil'e seslenmek var şimdi:)
nasılll güzeldi ... nasıl etkileyici !
aşkın arafında kalmak mümkün mü ?
başını sindirip sonunu dindirebilmek ...
elimizdeki bilyelere sevinebilmek ...
ben olsam oynadım !
dupduru, akıcı, sürükleyici bir anlatımdı ...
hatta şarkısı bile var :
iki narın arasında kalmışaaammmm !
Fulya CODAL
:))
harikasın...
iyi ki geldin, mutlu ettin beni :)
sevgimle gülsuyum..
(:
çoçukken misket ve misket büyüklüğü taşlarla oynamayı anlatılmaz çok severdim...
helede yenildiğimde kıyamet koparırdım ...
sevgide ifadenin sınırı yok tabi.
bazen aklını eyleme salıp ağlarsın
bazende eylemi akla yamayıp gülersin.
sonuç olarak sevmek güzeldir...
yargılamadan yadırgamadan....
çok sevgimle kal ve
misketlerini hiç kaybetme sevgili fulya....bu oyun hiç sona ermesin....
Fulya CODAL
evet yargılamadan, yadırgamadan
kınamadan, kırmadan, kırılmadan..
şairin dediği gibi belki de incecik bir dal olabilmek gerekir kırılmak için
teşekkür ediyorum, sevgiyle..
Sevgili Fulya, yazıyı öyle bir hissettirmiş sin ki, ben de oradaydım ve benim de bilye oyna yasım geldi bir anda:)
Çok beğendim tebrik ederim.
sevgiler.
Fulya CODAL
ahh teşekkür ediyorum, nezaketiniz için.. :)
sevgiler, saygılar..
Hani bazen bir hikâye okursun ya,sonra köşeye çekilip yaşamak istersin o anı,ya da anları.
Belki de gerçekte yaşayamadığın o anları hayal bile olsa yaşamak istersin o anın getirmiş olduğu hüzünle birlikte.
Gerçek olabilmesi için hayal kurmak gerek ya,biraz da bunun için. Gerçek ama yalan,hayal ama doğru.Ben hayallerle yaşamak isterim.Ha bu gerçekleri hiç umursamadığım anlamına mı gelir? Tabii ki de hayır.
Ben buna kendimce ’hayger’adını veriyorum.İster kabul edilir,ister edilmez.Yani hayal ve gerçek.
Gözyaşları yere dökülen bir âşık’ın yaşadıklarının silûetini okuduk.Sonra da kahkahaya dönüşen bir sıcaklık.
Önce gülmek yerine,ağlamayı yeğlerim’der gibiydi. Bu farklılık yaratmış diyebilirim.Hoşuma da gitti ayrıca.
Ağlamak kadar,gülmek de en tabii haklarından bir tanesidir âşıkların.Neden hep ağlayanları okuyalım ki…
Misketlerin olması; çocukluğuma gittim: sürekli yenildiğim sokak var ya o sokağı.Ne çok şey sığdırmışız oysa o sokaklara.Belki de bu yüzdendir sokak kedilerini sevişim,kim bilir; ne zaman karşılaşsam o kedilerle,
gözlerinin içinde saklı, o yaramaz çocuğun yaramazlıklarını görürüm hep.
Hâtıra diyoruz buna işte. Evet evet sanırım öyle…
Bak şimdi 'gözümde canlandılar!'
Onunla oynamam,bırak oyunu bozsunlar!
Fulya CODAL
ne güzel şeyler yazmışsın Harun, hem duygulandım, hem inan hala gülümsüyorum :))
eyvallah, çok güzel satırlardı, paylaşmak çok güzel, hem okurken, hem yazarken..
varolasın..
iki kişilik bir düş
ve hayatın içinde çok da yer kaplamayan zaman dilimi...
kafamızı kaldırıp baktığımızda gördüklerimiz aslımız olsun ve hayat sıcak nefesini gezdirsin dudaklaımızda
ben saçlarını tararım güneşin sende ayın gözlerini sil gecede görsün
dolup dolup taştım desem
sevg, ile..
bende oynamak istiyorum ne olursa olsun ...
Fulya CODAL
at o zaman misketlerini ne renkmiş görelim :))
sevgiyle Emineciğim :)
Fulya CODAL
bana mor ver yoksa alır misketlerimi küser giderim haa :D
eMİNeYZAMAN
hahahah
Fulya CODAL
bak şimdi! kötü bişiy mi dedin sen?
:))
tamam tamam tüm pembeler sana, oldu mu? :)
eMİNeYZAMAN
yuuuppppyyyy pembelerimi isteme benden buz gibi soğurum senden hahaha:)
nasıııııııııııııııııııı :)
eMİNeYZAMAN
sırrrrrrrrr :)
Fulya CODAL
tamam çılgın olduğunu sölemem kimseye, aramızda
tıp! :)
Çantamdaki içi misket dolu poşeti çıkarıp ona uzattım. Onun gözleri de doldu bu kez. İkimizde deli gibi gülmeye başladık. Sımsıkı sarılırken, başını kaldırdı ve parıldayan gözleriyle sordu;
’BENİMLE OYNAR MISIN?’
Mızıkçılık edip ver misketlerimi ben eve gidiyorum demezseniz evet oynarım :)
Yüreğinize sağlık, kaleminize bereket sevgili Fulya çok beğendim tebrikler.
Sevgiyle...
Fulya CODAL
Yok yok ben misketlerimi vermem kimseler :))
şaka yaa, paylaşırız elbette sevgili Hamuş, hoşgeldin..
sevgiyle..
Çok hoştu ...
Anlatım konunun bize sunulan şekli ve final...
Ha bir de düşündüren...
Devam fulyaa Allah nazardan korusun...
Fulya CODAL
hoşgeldin Mehtapcım :)
beğendiysen ne mutlu, varolasın..
sevgilerimle.. çok!
-Sevelim mi Olric?
Sevmek nedir efendimiz?
-Sevmek vazgeçmektir Olric…
Vazgeçtiyseniz sevelim efendimiz.
tutunamayanlar
sahi sevmek her şeyden vazgeçmek midir?
…
yoksa;
kaybetmek için erken, sevmek içinse çok geç midir?
ya da k. iskenderin dediği gibi;
Herseyi bırak, gel benimle dedim.
- Olur mu?!. dedi.
Topu topu bir tabak fazla koyarım soframa dedim.
- Olmaz! dedi.
Neden? dedim
- Aynı tabaktan yeriz dedi.
Bir daha Sevdim
diyebilmek midir vazgeçmemek…
Oscar Wilde ın dediği gibi
Her terkediş bir vazgeçiş midir?
ama çok iyi bilinen bir şey vardır ki;
Hayatın her anı bir karar zamanıdır.
belki de en zor olanı, her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada sıradan olmama, olamama şansı ya da şansızlığıdır…
o zaman,
git kendini çok sevdirmeden
…..
seni öyle sevdim ki nasıl olsa istesende gidemezsin benden...
kısaca (pek kısa tutamasakta:)
aşk bir ironi değil midir?
sonu hep mutlu sanılan mutsuz masallara varan,
anlatılamayan yarım kalan, hep uykusuz bırakan...
ve daha fazla uzatmadan,
yazara saygımla...
Fulya CODAL
- Olur mu?!. dedi.
Topu topu bir tabak fazla koyarım soframa dedim.
- Olmaz! dedi.
Neden? dedim
- Aynı tabaktan yeriz dedi.
Bir daha Sevdim..
ne güzel cümlelerle eşlik etmişsiniz.. nasıl örtüşmüş..
teşekkür ediyorum, onur verdiniz..
saygılarımla şair..
"asık yüzlü kabile reisi"
cümlelerimi toplaya bildiğim an yeniden gelicem fulyaammm
Fulya CODAL
yaa Hüznüm cidden öyle bir kızılderili tütsülüğüm var, acayip asık suratlı bişiy :) valla, tamam yeniden gel :)
sevgimle..
(( hüzün ))
yakında benim gözlerimi taşıdığına da emin olacağım:)))
git be kızım :)) yeni yeni kendimi toparlıyorum :((
gelmeyeceğim bir daha senin sayfana falan banane yaaa :))senin ne garezin var bana yaa:)))))
ben şu duvara asılı olanından biliyorum çok ürkütücü ama
kaç gece onunla uyuduğumu bilmiyorum....sen hep gerçeğimde bir yerlere dokunuyorsun dokunma basma kaldır ayağını :)))
Fulya CODAL
:)))))))
ben sana ne diyim şimdi :)))
gel gel küsme, hep gel :)
ben seni çok seviyorum, tamam tamam sustum :Pp
(( hüzün ))
bende seni çok seviyorum...
bakma sen gelmeyecem dediğime... sensiz olamam ayrı kalamam:))) diye bir şarkı vardı ya :)) he işte ondan...
Fulya CODAL
haa biliyorum biliyorum, zaten benim yazdığımın da şarkısı vardı geçen gün paylaşmıştım :))
gel gel sarışınım gel diye de bi şarkı var biliyosun değil mi :))
anladın sen onu :) sevgimle hüznüm... :)
(( hüzün ))
seni var ya küçük cadııı:))) yerim haaaaaaaaaa:)))
tüm sevgiler seni bulsun güzelliğim....hep ışığın yansısın bana...
fulyaa:(((
nasıl da gerçekti...yakıcı... dediğin gibiydi...kavurucu...beni susturan...içimi coşturandı...aynıydı...bildiğim ve unuttuğumdu...
güzeldi...vesselam...
Fulya CODAL
asma yüzünü, bak bu kez mutlu bitiyor :)
resim yaparken yazdım, ondan mı ne :)))
sevgimle Canım..
meltemecem
Fulya CODAL
selamlar, sevgiler, hürmetler :))
eyvallah olsun..
Oh be
mutlu bir aşk kadar hiçbir şey memnun edemezdi bu vakitte beni
okuduğum onca umutsuzluk kokan şiirlerden sonra
Fulyaa' m sen hep böyle çıkartıyorsun beni huzursuz bilincimden, Hızır gibi yetiyorsun te oralardan
dudaklarımda hınzır bir gülücük şimdi;
"bir aşk hikâyesi de sen yaz, hatta masal anlat küçük kalbine
inansın boşver, bir müddet yalan da olsa mutlu olur" diyorum.
ve seni kocaman öpüyorum çocuk yüreğimle...
Nebiha Muradî tarafından 10/28/2011 5:01:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fulya CODAL
evet evet bir masal yazmalısın :))
n'olur içinde ben de oluyum Kalimm :))
Kalimera.
...
çok çok güzel bu yazıların şahanem benim. Çok zzetli, iyi ki okudum... ()()() :)
Kalimera.
bi d e kalkmış masal yazacakmış
klavyesine sahip çıkamıyor daha :P
Fulya CODAL
:)))
ayy Kalimm, sen çok yaşa emi..
yaz yaz merakla bekliyorum :)
Kalimera.
TIP:)) Kapatıyorum hayatım. İyi akşamlar dlerim. En misinden öperim.
Fulya CODAL
valla ben anlamam, ben mutlaka oluyum içinde haa :) o kadar diyorum :))
Acıttı yüreğimi, kesti nefesimi yazın..
Sonu mutlu biten hikayeleri unutalı çok olmuştu...
Ama yine de acıdı canımm..
Tebrik ederim.. Çok başarılıydın, yaşattın...
Saygılarımla..
Fulya CODAL
evet sonu mutlu bitiyor bu kez, uzun zamandır yazmadığım bir tarzdı mutlu biten öyküler :)
hoşgeldin, tekrar teşekkür ediyorum, sevgiyle..