- 1969 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Vasati Kırk Çöp...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gittin…
Sonsuzluğa kesildi gözbebeklerim
Saçlarıma soğuk yıldızlar değdi benden habersiz
Üzüm suyuna yatırdım her çalıntı akşamı senden sonra
Bir güvercin ürkekliğinde girdim gecenin koynuna
Koyu, kapkara gölgeler düşürdüm yatağıma
Gittin…
Algılarım kapandı
Umutlarım vasati kırk çöp kaldı
İntihar kokan ikramlar bıraktın avuçlarıma
Dudaklarımda down sendromlu bir öpücük
Nefesimde bir ölümün leş kokusu
Gittin…
Koşar adım
Yalınayak
Gittin…
Beş duyumdan her birini yok sayarak…
Şimdi şiirler yazıyorum körebe hallerimle. Her şeyi anlatmaya gücüm yok. İçini dolduramadığım cümleler kurmaktan yoruldum artık. Her gün pazarlığa oturuyorum, her gün ihale bana kalıyor. Haritada yerimi gösteremiyorum mesela. Adını unuttum bu şehrin, bu sokağın. Yan tarafta oturan kadının kocası yok, bir onu biliyorum. Bir de üst kattakinin inatçı çocuğunu. Tam seni düşünecek oluyorum, bütün yeteneğini gürültü çıkarmakta kullanıyor ısrarla.
Sonra zaman geçiyor, hem de nasıl geçiyor, anlamıyorum. Dolanmayı unutuyorsun ayaklarıma. Korkularımın üzerine gitmeyi deniyorum ve bir kedi alıyorum eve. Seni düşünerek olsa gerek, dolansın diye ayaklarıma. Kapıyı açık unutuyorum evden çıkarken… Belki de bilerek.
Kimsesiz çıkışlar yapıyorum kendi kendime. Yüksek sesle şarkılar söylüyorum çoğu zaman. Mumlar yakıyorum söndürerek bütün ışıkları. Sorma hiç, bir kalabalık oluyor ki odam. Hiç tanımadığım gölgeler odanın içinde.
Tahinli çörek, damla sakızlı kurabiye pişiriyorum komşulara dağıtmak için. Hiç giymediğim elbiseler, hiç takmadığım küpeler, hiç okumadığım kitaplar alıyorum. Seyretmediğim filmleri kiralıyorum bazen. Masanın üzerine yarım fincan kahve, ısırılmış bir elma bırakıyorum her gece yatarken. Arada bir felsefe bile yapıyorum. Hiç yalnız kalmıyorum biliyor musun, seni düşünmeye fırsatım bile olmuyor çoğu zaman. Kendime kızıyorum bu yoğunluk adına. Sık sık karabasan geliyor benimle oynaşmaya. Tam yatacak oluyorum bakıyorum yanımda. Öyle sıkı sarılıyor, öyle sahipleniyor ki beni bazen o da gidecekmiş gibi korkuyorum. Bağırıyorum, bağırıyorum, bağırıyorum. Yüzünü ben çiziyorum onun. Sana benzesin istiyorum, benzemedikçe sinirleniyorum resim hocama. Oysa suç bende, ne çok şey unutmuşum sana dair.
Kış geliyor. Akşam erken iner artık bu kente. Arada bir hastalanıp hastane kalabalığına karışmak istiyor canım. Benden daha zor durumda olanları görebilmek için sanırım bu gereksiz talepler. Ama bilmiyorlar, hiç belli etmiyorum onlara daha acınası bir durumda olduğumu, hiçbir doktorun ilaç öneremediğini, hastalığımı bile teşhis edemediklerini. Arada tanıyanlar çıkıyor. Selam verip merak ettiklerini soruyorlar, en çok da seni. Şaşırmış gibi yapanlar bile var içlerinde biliyor musun? Sanki yeni duymuş gibi gittiğini.
“İyi ki gittin” diyorum içimden inanmışçasına, “iyi ki gitti. O gitmeseydi, gitme sırası bana gelecekti”.bunun beni daha çok kıracağını söylemeye gerek yok sanırım. Terk etmiş olma fikri bütün hücrelerimi ele geçirecekti. Önce bundan büyük bir haz duyacak, kendimle gururlanacaktım. Sonra sonra bunun gereksizliğini görecek, sana acı çektirdiğimi düşünecektim. Hep sana haksızlık etmekle suçlayacaktım kendimi. İyi taraflarını düşünecek, kendimi bu çıkmazdan kurtarmak ve haklı çıkarmak için bir sürü çareler arayacaktım. Hatta kendime yalanlar söyleyecektim yine kendimin bile inanmadığı.
Ama şimdi, sana istediğim gibi küsme lüksüm var, arzu ettiğim gibi küfür edebiliyorum öznesi sen olan. Bilirsin, dilimin ayarı yok. Yüksünmüyorum bu durumdan. Her zaman sen suçlusun artık ve her zaman da mağdur benim. Kolay oluyor güçsüzü, zayıfı oynamak. Kalanı sorgulamıyor hiç kimse. Biraz da ajitasyona bağlayınca olayı, acıyorlar bile çoğu zaman. Sana öfkelenen de hatırı sayılır boyutta. Hiç uğraşmadan, debelenmeden kendimi haklı konuma düşürmüş oluyorum. Aldırmıyorum bana acıyan gözlerle bakılmasının beni nasıl yaraladığına. Nasıl kanadığına o yaraların, nasıl sızladığına. Onların sayesinde seni unutmuş gibi yapıyorum. Seni düşünemeyecek kadar meşgulüm çünkü. Kendime acımakla ve acındırmakla meşgulüm. Etimden et koparan bir meşguliyet bu. Sürekli pansuman gerektiren bir meşguliyet.
Sen gittin ya şimdi… Hani gidişin, varlığında ölürüm gerçeğiydi. Ne çok şişirmişim bu yalanı. Söküp aldı gidişin içimden, asık suratlı bir zamanı. Kaç iklim geçti üzerinden, hatırlamıyorum bile. Her şey ihtimal dâhilinde artık. Yeniden aşık olma, yeniden sevilme. Kendimle savaşmayı, kendimle konuşmayı, kendimi dinlemeyi öğrendim geçen zaman içinde. Hatta kendime gülebiliyorum da artık. Bunlar çoğunlukla senin de güldüğün şeyler ama o zaman bana fazla gelirdi.
Kanıma girdiğin günü düşünerek daha sık kan vermeye başladım. A er aş pozitif. Kızılay bile sevindi gidişine.
Yazmaya yeniden başladım. Farkındayım, biraz tarzım değişti. Emir kipi kullanmıyorum artık şiirlerimde. Olmayan hayaller kurmuyor, düş tacirliği yapmıyorum. Olanı benimsemek daha keyifli bir hal aldı. Olmayan canımı yakardı oldum olası.
Yokluğun büyüttü beni. Saçmalamıyorum artık çocuklar gibi. Kıskanç bir insan da değilmişim zaten özümde. Bana verdiğin değer gelince gözümün önüne. Her türlü sarışınla hayal etmek kolay oluyor seni. Bu arada saçlarımı sarıya boyattım haberin olsun.
Sabretmeyi öğretti bana gidişin. Bir gün dönecekmişsin de beklemem gerek gibi. Şeytani fikirler geçmiyor artık içimden, kırk tilki gezinmiyor beynimde, karıncalar istila ettiğinden beri. Kendime yetmeyi geçtim, çokça kendimi artırabiliyorum bile. Büyüyorum farkına varmadan. Sığınacak hiçbir yalanım yok artık. Yalnız olduğum kadar gerçek gidişin.
Gittin, ne iyi ettin. İstediğim planı yapabilirim artık bozulma ihtimalini düşünmeden. İstediğim yoldan eve dönebilir, istediğim mağazaya girebilir, hatta her akşam dışarıda yemek yiyebilirim. Biraz dekoltenin de hiç sakıncası yok bence. Nihayetinde yalnız bir kadınım ben de.
Tek yaptığım, hayata gerçekten dokunmayı seninle dokunmanın üzerine çıkarmak. Çıtayı yükseltmem lazım, biliyorum.
Gidişinin altında ezilmemeli kalışım. Her şekilde boşa çıkmalı seni çok şey sanışım…
Farkında mısın, renklere ve seslere dokunmadım bile. Hayat senden sonra da bana gelecek öpe öpe…
sevgi dündar/ 26ekim2011
YORUMLAR
Vasati kırk çöp bu yazıyı ilk gördüğümde 10 yaşındaydım nedir vasati bilemedim ama hoşuma da giderdi bu cümle sanırım kibrit kutusunun üzerinde okumuştum ilk defa bu nedir diye babamın başının etini yemediğim sormadığım şeydir. Sonra zamanla vasat öğrenildi tabi ki o yazıyı bir daha görmedim srra kadem bastı resmen:)))
Başlığı görünce çağrışım yaptı.
Günah çıkarmışsınız resmen nasıl rahat ve özgürsünüz ne mutlu anlatım çok güzel sürükleyici...
yaşasın bağımsızlığım özgürlüğüm !!!!
inşallah !
hep sevgi ile...
Sevgi Dündar
teşekkürler bıraktığın ses adına....sevgiler...
Sevgi'yi okumak ne güzel..:)
tebriklerim günün yazısına hayata kattığın Sevgi yürekli eşsiz cümle güzelliklere iyi ki varsınız değerli dost..:)
secgim saygım her dem selamlarımla..
Sevgi Dündar
sesini duymak, seni duyumsamak yine güzeldi...
sevgiler çokça...
Sevgi Dündar
teşekkürler ...ruhumu şenlendirdiniz...
Bu yazınızı "O" na ithafen okudum içimden...
"O" da bugün gitti de... :(
Tanıdık bir kalem gibisiniz...
Tebrikler...
Sevgi Dündar
(( Seçil Nimet ))
Şimdi favorilerime aldım sizi, bu sayfada kalıcam ben... :)
İzninizle...
Sevgi Dündar
okumuş olmanız ne büyük keyif...
Sevgi Dündar
bu duyumsama adına teşekkürler Deniz....sevgi ve selamlar....
gittin yağmur yağdı gölgeme
gururdan arkaya bakmadı gözlerim
.
sevgiler / kutlarım
Sevgi Dündar
oysa aylardan ağustostu...:)
ben finale inanmıyorum...
keşke öpe öpe kucaklasa hayat bizi ama olmuyor şairim....
ne zordur ayrılık ertesi yokluğuna alışmak.... O' nunla olan alışkanlıkları unutabilmek yola devam diyebilmek... çift kişilik hayattan tek kişilik hayata sorunsuz geçiş yapabilmek....
ne yaptığın yerli yersiz çıkışlar ne de komşulara dağıttığın meyveli kekler ne giymediğin elbiseler almak ne de izlemediğin filmler kiralamak hepsi boş...
tek gerçek hala onu deli gibi sevdiğin....
ve gelmeyeceğine de adın gibi emin olduğun...
sevgiler...
harika bir yazı okudum içimi acıtsa da yarama tuz bassa da...
tebrikler...
Zeynep ERENLER tarafından 10/27/2011 12:05:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgi Dündar
duyumsadıklarınıza yukarıdaki küçük bir ironi ile katıldığımı belirtmek isterim..
ama hayatın her zaman yaşanası bir yanı var.. ve biz istemesek de, istemiyor gibi göreniz aslında..o devam ediyor..duran biziz o yerde...
sevgi ve selamlar....ziyaretiniz ziyadesiyle mutlu kıldı beni...
Sevgi Dündar
Dün okumak için açtığımda zaman hayli geçti ve dolayısıyla okuyamadım bu güne sakladım. Birde baktım ki kurdele almış ve güne gelmiş. Bu dafa başka bir merakla bir çırpıda okudum. İyiki okumuşum; Önce terk edilişin bütün icat ve etkilerini dile getirmiş ve muhteşem sergilemişsiniz, sonra o melun acıdan ve karabasandan kurtuluşu anlatmış, sanki göçük altından ışığı görüp kurtulacağım umuduyla sevinen kimseler gibi ışığı görmüş ve yazmışsınız... Sizi yürekten tebrik ediyorum hanfendi. Başarılar.
Sevgi Dündar
sevgi ve huzurla...
Günaydın Sevgi Hanım,
Gece okudum. Bu sabah yoruma başlamadan bir daha okudum. Gerçekçi bir anlatım ve bir o kadar da canlı buldum.
" Selam verip merak ettiklerini soruyorlar, en çok da seni. Şaşırmış gibi yapanlar bile var içlerinde biliyor musun?
Sanki yeni duymuş gibi gittiğini." İyi kötü bir şeyleri duyup da, yeni duymuş gibi yapmayan var mıdır acaba?
Hiç sanmıyorum.
Yazınız, kadınlarla ilgili ufkumu daha da genişletti. Yarın, kocası öyle veya böyle gitmiş bir kadının öyküsünü
yazarsam eğer, yazınızdan edindiğim bilgiler bana esin kaynağı olacak.
Başarılar dilerim. Saygılarımla.
Sevgi Dündar
umuyorum ki siz o kitabı yazarsınız ve bize de okumanın keyfini çıkarmak düşer...:)
sevgiler...
Hüzünlü çığlıklarıyla ıssızlığında büyüyen yürek! Ne güzel kalem, ne güzel ifadeler ve yalınlık...
Kutlarım güne düşen değerli kalemi ,dostça...
Sevgi Dündar
teşekkürler sevgili Refika....dostlukla...
iç sesle hasbihal
güzel bir konu
ve güzel bir anlatım
kutlarım
saygılarımla
Sevgi Dündar
teşekkürler paylaşım adına.....
sevgi ve dostlukla...
Yazmaya yeniden başladım. Farkındayım, biraz tarzım değişti. Emir kipi kullanmıyorum artık şiirlerimde. Olmayan hayaller kurmuyor, düş tacirliği yapmıyorum. Olanı benimsemek daha keyifli bir hal aldı. Olmayan canımı yakardı oldum olası.
.....................
Sabretmeyi öğretti bana gidişin.
...............
Gittin, ne iyi ettin.
................
Gidişinin altında ezilmemeli kalışım..
Her vazgeçiş yeni bir kapı aralıyor insana ..Bu fark edilişi gördüm yazınızda...farkındalığınızı kutluyorum her şeyden önce.
saygılar...
Sevgi Dündar
teşekkürler...sevgi ve saygıyla...
"yokluğun büyüttü beni"
gözlerimdeki ıslak çığlık yazının her kelimesinde yer aradı kendine...
gönülden kutladım bu değerli çalışmayı...
Sevgi Dündar
gelişinle hüznüme güzellik bıraktın..teşekkürler Mehtap...sevgide ve huzurda kal her dem...
Tek yaptığım, hayata gerçekten dokunmayı seninle dokunmanın üzerine çıkarmak. Çıtayı yükseltmem lazım, biliyorum.
Gidişinin altında ezilmemeli kalışım. Her şekilde boşa çıkmalı seni çok şey sanışım…
Farkında mısın, renklere ve seslere dokunmadım bile. Hayat senden sonra da bana gelecek öpe öpe…
merhaba deli kız tebrikler
hiç işin yok muydu ya
oturup uzun uzun yazmışsın
desene ç(alıntı hayatların hesabından yiyiyoruz
harikasın ustam daha ne diyeyim
seni ve yazılarını çok özlemişim
aşkal kal,
içindeki o kız çocuğu hiç büyümesin
Sevgi Dündar
özlediğini bilerek özlenensin diyelim ve gidelim..arada aramayı ihmal etme lütfen....:)
Sevgi Dündar
kalemine dair her zaman çıtan yüksek bende...okurken çoğu zaman kendime bile hayretlendiğim bir tarzın var...
iyi ki geldin...:)