- 574 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DİNİ İNANÇDA SAMİMİYETSİZLİK
Çocukluğumuzda büyüklerimizden duyduğumuz anlamlı, değerli sözlerin ne ifade ettiğini o yaşlarda kavrayabilmemiz kolay olmasa gerekti. Nasıl ki birtakım şeyleri yaşamadan, gözlemeden, hissetmeden tam olarak algılayamıyorsak.
Canım anneannem benim en yakın arkadaşımdı. Dişsiz ağzı hep ‘tebessüm’ ediyormuş gibi gelirdi bana. Ziyaretimize geldiği sıralarda odamı onunla paylaşırdım. Az konuşur, nasihat etmekten çok büyüklerinden duyduklarını aktarırdı yeri-sırası geldiğinde. “Dünya çok değişti” sözünün sıkça edildiği geçmiş yıllarda “Dünya yerinde duruyor. Değişen insanlar. Allah insanı ahir-zamana koymasın. O günler çok kötü olacakmış. Büyüklerimiz öyle söylerdi” dediği sözlerinin büyük bir kısmının doğruluna, bu günün “Elhamdülillah, ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman!” söyleminin arkasına sığınan; samimiyet, içtenlik ve olgunluktan yoksun, acınası bir toplumun/toplumların halini gördükçe daha çok inanıyorum…
Kısa bir süre önce aralarına katılmanın bir başka hoşluğunu yaşadığım Edebiyat Defteri sitesinin değerli üyeleri arasında; buldukları her fırsatta din olgusunu ön plana çıkaran. Çeşitli alıntı ve örneklemelere kendi yorumlarını da katarak yazdıkları yazılara hatta iletilere rastlamanın şaşkınlığını da yaşıyorum zaman zaman. Oysa inançsızlığın da bir İnanç sayıldığı bilinmezliklerle dolu böyle bir alemde, herkes kendi inancını yine kendi dünyasında sessiz bir tevekkülle yaşaması gerektiğini bilmek, anlamak zorunda değimlidir sizce de…Yaradan’ ın birbirinden farklı yazgılarla yaratıp, kocaman bir dünyanın her bir köşesine emaneten bıraktığı kullarını yargılayacak olan, yalnızca ve yalnızca yine O Yüce Yaradan değimlidir. Oysa bu dünya aleminde her insanın birbirlerine karşı çok önemli ve ağır sorumlulukları vardır ki, bu hesaplaşmanın affı ya da cezası yalnızca o kişilere ait olmayacak mıdır diğer alemde…
25. 10. 2011 tarihli Günün Seçtikleri köşesinde ( bu seçimi kimler ve hangi kriterlere göre belirliyorlar, anlamak zor ) Bir üyenin Edebiyat Terbiyesi adlı yazısı da günün seçtikleri arasına girmiş. Oldukça uzun yazıyı sonuna kadar okumaya çalıştım ‘Yazıya’ ve ‘Yazara’ duyduğum saygıdan dolayı. Çünkü yazıyı anlayabilene aşk olsun!
Türkçe sözcükleri toplasanız bir-iki cümleyi geçmez. İçeriğine gelince…Kara güldürü mü? Mizah mı? Alay mı? Tehdit mi? Övgü mü? Yergi mi? Kibir mi? Merhamet mi? Belli değil…Ancak yaşının genç olduğunu düşündüğüm bu üye öylesine bilgece sözler etmiş ki yazısında o kadar olur…İnsanları birçok konuda hem eğitmeye, hem aydınlatmaya çalışması da ayrı bir anlam, bir güzellik katmış yazıya. “Benim dini inancıma dokunulmadığı sürece kolay kolay sinirlenmem” demiş olsa da yazısında… Bir bayan üye tarafından şiirine yapılan olumsuz bir eleştiriye öylesine içerlemiş ki besbelli. Bu üzüntü ve kızgınlığını da işte bu yazsına dökmüş çağlayanlar gibi. Ve böyle bir gaflette bulunan o bayana “Terbiyesiz!” diyerek hem cümle aleme ilan etmiş, hem sayısız muhteşem övgüler almış.
“İçinde bulunduğumuz çağ nasıl olursa olsun. Ben dini inancımı özgürce yaşamak istiyorum!” cümlesi ise bir slogana dönüştü şu son yıllar içerisinde her nedense... Sen; güzellik merkezlerinde çarşafınla görüntüleneceksin gülümseyerek. Denizde, deniz araçlarıyla çevreni sarmış seni seyreden onca erkeğin gözü önünde olacaksın. Bırak erkeklerin dikkatini çekmemek, onların erkeksi duygularını kamçılamamak! Kadınların bile gözlerini alamadığı ağır makyajın. Giyim-kuşamın. Manalı bakışların. Işıltılı gülüşlerin. Her dilden şakıyan dillerin ve çağı akıl almaz çılgınlığıyla yaşayan özgür, şaşalı yaşamınla islamı yaşayacaksın! Öyle mi? Sen ki gazeteci, yazar, hekim, hakim, öğretmen, sanatçı, erkek berberi, şoför, bakan-vekil olacaksın. Ama hala özgür olamamaktan yakınacaksın! Öyle mi? Sımsıkı bağladığın başının üzerinde yabancı okulların simgesi olan kepinle resmi protokollerde arzı-endam eyleyeceksin. ‘Başörtüsü yasağı’ bahanesiyle başta Amerika olmak üzere, yabancı ülkelerde cirit atacaksın. Oraları kendine Anavatan edineceksin! Sonra da kalkıp “Elhamdülillah ben Müslümanım” diyeceksin! Öyle mi? Yaşasın kapalı özgürlük!!!
Tülin ÖZTUNÇ
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
...Örtünmek, açılmak kadar özgür olmamalı mı?...
...Samimiyetsizlik sadece din bazında mı turnusola batırılmalı?...
...Dini özgürlüklerin yıllar sonra kenarından az buçuk lütufmuş gibi kerhen veriliyormuş gibi bile yapılması kimlere rahatsızlık verdi?..
...Öz Türkçe komedisinin bilimsel ve avami hiçbir yanının olmayışını anlamak için: Ata'nın Gençliğe hitabesine bakmanızı tavsiye ederim, kelime haznesi ve feraset ayrı şeylerdir ama alakadardır....
TÜLİN ÖZTUNÇ
Öncelikle yazıya şöyle bir bir göz attığınız! için teşekkrler. Sorularınızın yanıtları yazıda mevcuttu. Benim de size önerim; yzıyı ön yargıya kapılmadan DÜŞÜNEREK, SAMİMİYETİN hakkını vererek okumanızdır Yoksa hitabelerle- kitabelerle yola çıkarsanız çok yanılırsınız. Ortada kocaman bir dünya ve ülke gerçeği duruyor. Bunuda mı fark edemiyorsunuz?
Esenlikler Dilerim.
.