- 676 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hoşgeldin
Hoşgeldin acılarımı bölen; birazını hüznüme, birazını gülümsememe... hoşgeldin.
Kimsin, nesin sormayacağım inan, sadece bana eşlik et yeter. Bu rakı öyle yalnız içilmiyor.
Konuşma, dinleme , anlama bile ama karşımda otur yeter. Bak sofrayı hazırladım. Sofra dediysem; bir dilim beyaz peynir, üç-beş yeşil zeytin, bir dilim kavun ve rakı! İkimize de yeter biliyorum.
Sen sürekli kılık değiştirsen de, ben seni her görüşte tanırım! Bugün böyle geldin, hoşgeldin.
İlk gelişini hatırlıyor musun, ben küçücüktüm, sen kocaman bir ninni, aklım almamıştı.
Sonraları da hep geldin, seni hep tanıdım ama benden kaçmaman için tanımamazlıktan-geldim.
Su üstünde taş sektiriyordum ya, o taşın sen olduğunu biliyordum aslında. Tam dokuz kez sekmişti. Öyle bir yeteneğim yoktu, ama sen yanımdaydın, benimleydin. Senden sonra ha üç, ha dokuz dediğini şimdi iyice anlıyorum. Suyun derinine inip, yıllar sonra yine bir çocuğun elini paylaşım amacını da.
Ben seni tanırım.
Başka şekillerle de geldin biliyorum; bir ağaç oldun bazen tırmanamadığım, bazen koklayamadığım çiçek, yürüyemediğim yollardın çoğu kez. Deniz tuzuydun belki derime iyi gelen, ben seni görmeden de tanırdım. Mapushane penceresinden görünen bir gökyüzüydün belki, ya da gökyüzünde bir parça bulut yağmayan.
Hazreti İsa’nın bölüştükçe çoğalan ekmeği değildin asla! bunu biliyorum. Çünkü sen bölünmezsin, an’sın, paylaşırsın.
Sen şiirsin belki de beynime sığmayan, anlamını çözüp de soluyamadığım.
Hoşgeldin,
Şimdi yanımdasın, bir kadehim daha var paylaşmak ister misin?