Adı Gül-i Zar (2)
Sabah telefonumun otomatiğe ayarlanmış alarmı ile uyandım. Önce nerede olduğumu algılayamayarak bir süre tavanı seyrettim, sonra bir anda hatırladım nerede olduğumu hemen doğruldum yataktan ve yanımda yatan onu gördüm.Uyuyordu.Üzerinde beyaz ipek bir kombinezon vardı ben uyurken duş almış olmalıydı ki saçları henüz nemliydi yüzündeki tüm makyajdan arınmıştı ve ne garipti ki dün gece olduğundan çok daha genç ve duru gözüküyordu.Tanrım! Ne kadar güzeldi Mitolojide geçen tanrıçaların mermer heykelleri gibi muazzam görünüyordu.Bembeyaz teni pürüzsüzdü ve göğüslerine dek inen kuzguni saçlarıyla ne hoş ve tezat bir görüntüsü vardı.
İşe geç kalmak ve onu uyandırma korkusu ile alelacele üstümü giyinip kartıma " Lütfen beni ara" yazarak evden çıktım.Öğlene kadar sürekli saatime bakarak ve aramasını bekleyerek çalışmaya çalıştım.Beklediğim telefon öğleden sonra geldi." Beni uyandırmadan gitmişsin" diye sitem ederek başladı konuşmasına " Uyuyordun kıyamadım ki" dedim."Seni akşam yemeğine davet ediyorum gelirmisin" diye sordu."Nereye gideceğiz" dedim "hiç bir yere" diye karşılık verdi "burda benim evimde yiyeceğiz ve ben kendi ellerimle yemek pişireceğim sana" deyince gülümsedim.Bu kadın kahin filan olmalıydı
_Bıyık altı gülmeyi kes sen beni o süslü sosyete hatunlarından mı zannettin ben tam bir ev kadınıyım hemde eskilerin deyimiyle "Eteği belinde" olanından.
Tamam dedim geleceğim ne getirmemi istersin?
"Sadece kendini al getir, akşam görüşürüz" deyip telefonu kapadı.Suratımda aptalca bir gülümsemeyle öyle ne kadar kaldım bilmiyorum.Akşamın olmasını sabırsızlıkla bekliyordum işim bitince aceleyle stüdyodan çıkıp eve gittim duş alıp üzerimi değiştirdim.Yol üstündeki bir çiçekçiye uğrayıp bir saksı Orkide aldım ve marketten de bir şişe kırmızı şarap.Evinin önüne geldiğimde bir süre beklemek zorunda kaldığımı bugün gibi anımsıyorum nefesimin normale dönmesi için biraz zamana ihtiyacım vardı.Kocaman, sımsıcak bir gülümsemeyle kapıyı açtı içeri girdim.Elimdeki çiçeği uzattım sanki hakaret etmişim gibi baktı bu ne? dedi.Kekeleyerek Orkide dedim."Görüyorum dedi ama ben böyle pahalı ve gösterişli çiçeklerden hiç hoşlanmam bana çok sahte geliyorlar" deyince açıkcası oldukça bozuldum."Hadi gel yemeği mutfağa hazırladım" deyip oraya doğru yürümeye başladı bende arkasından.Mutfağa girdiğimde gördüklerim karşısında şaşkınlığımı saklayamadım muazzam bir masa hazırlamıştı çeşit çeşit zeytinyağlılar, mezeler,salatalar.Biraz klasik bir anlatı olacak ama gerçekten bir kuş sütü eksikti masada.Oturmadan önce bu kezde şarap şişesini uzattım ona yine güldü "Genç adam bu akşam biraz ağır takılalım olur mu?" diyerek dolaptan bir rakı şişesi çıkardı ve hemen servis yaptı.Çok güzel bir yemek ve sohbet eşliğinde saatler geçirdik.Gitmek için izin isteyip ayağa kalktığımda gözlerimin içine baktı ve
"Gitme...Burda kal ve hatta hep burda kal" dedi.Nasıl yani dedim.Bana taşınmanı istiyorum dediğini duyunca kulaklarıma inanamadım."Sen ciddi misin?" dedim."Hiç olmadığım kadar" dedi.
Bir kaç gün sonra ona taşınmıştım sonrası rüya gibiydi...Hiç uyanmak istemediğim...Her gün yeni bir yanını keşfediyor, şaşırıyor ve her geçen gün ona daha büyük bir tutkuyla bağlanıyordum.Bir akşam yine yemek yerken hafif çakırkeyf olmuş olmalıydı ki bana şarkı söyledi.Öyle güzel bir sesi vardı ki...Kadife gibi yumuşacık.Sonra hastalık derecesinde titizdi eve günaşırı gelen bir yardımcısı vardı ama ona pek iş düştüğünü söyleyemeyeceğim.Bütün yemekleri kendi pişiriyordu ve en tuhafıma giden şey banyodan saatlerce çıkmamasıydı, çıktığında ise bütün vücudu kızıla kesmiş bir halde oluyordu.Çok sonraları öğrenecektim bunun sebebini...Ve neden hala karanlıkta seviştiğimizi...
Ben ona tutkuyla bağlandıkça onun bana güveni eksilir gibi oluyordu.Anlamsız bir kıskaçlığa giriyor çocukça kavgalar ediyorduk.Bir gün habersizce çalıştığım Ajansa gelmiş beni fotoğraflarını çektiğim birkaç yarı çıplak kızın arasında görmüş ve tabiri caizse çıldırmıştı."Merhaba" demişti sakin bir sesle ama gözlerinden ateşler çıkıyordu hemen yanına gidip hoşgeldin deyip öpmek istemiştim.Eliyle beni durdurup yanağını çekmişti "Yolum düşmüştü de öylesine bir uğrayayım demiştim ben seni meşgul etmeyeyim görüşürüz akşama" deyip çıkmıştı.Gerçektende akşam fena görüşmüştü benimle ne söyledimse ikna edememiştim onu.Dinlemiyor, biteviye bağırıyor,sonra ağlıyor, ağlıyordu.O ağlayınca kolum kanadım düşüyor kendime lanet ediyordum...Bir süre sonra sakinleşiyor küçük bir kız gibi dudaklarını sarkıtıp özür diliyordu.Bense bir türlü çözemiyordum onun içindeki bu med-cezirleri.Onun o derinlerde bir yerde sakladığı hüznü görmeme hala izin vermiyordu...
Bir gece....
Bir sesle uyandım.Belli belirsiz bir sesti bu, biraz dikkatle dinleyince bu sese bir su sesininde karıştığını duydum.Banyodan geliyordu!Hemen koştum banyonun kapısını açtım Mine arkası dönük ağlıyor ve deli gibi vücudunu keseliyordu.
_Mine neyin var, ne oldu ,niye ağlıyorsun?Suyu kapatıp onu dışarı çıkardım bir havlu bulup sardım yaprak gibi titreyen bedenini
_Bana Mine deme!Bakma bana!
Afallamıştım."Mine canım bir şey mi oldu söyle bana" dedim
"Mine değilim ben! Gülizar’ım" dedi.
"Ne farkeder bitanem" diye saçmaladım ne yapacağımı bilemez bir halde.Birden havluyu yere bıraktı, çıplak vücudunu ilk kez böyle ışıkta görüyordum.Sol göğsünün altındaki buruşmuş et parçasını ve kasığındaki derin yara izini işaret ederek
Bak bana! dedi."Senin sevdiğin, dokunduğun Mine’nin saklamaya çalıştığı bedeniydi şu an karşında duran çıplak ten ise Gülizar’a ait!"
Yere bıraktığı havluyu alıp yeniden sardım vücuduna ve onu alıp yatak odasına götürdüm.Tek kelime etmeden, tek bir soru sormadan üzerini giyindirdim ve yatağın üstüne oturttum onu.Sonra sadece gözlerine baktım tüm sorgulardan uzak..Sadece izin ver dedim, o derinliğine dalıp o gizil hüznüne dokunmama izin ver...
Derin bir nefes alıp anlatmaya başladı...
YORUMLAR
Çok nadir okurum devamı var türünden öyküleri...
Sebebi elbette onun beni çağırmayışıdır ya da unutmamdandır...
Ama öykünüz haylaz bir çocuk gibi kendini mutlaka hatırlattırıyor...
Sadece bazı paragraflarda ara boşluk yok ve noktalamalardan sonra bir tık boşluk bırakırsanız yazının görünüşündeki disiplin açısındanda mükemmellik sağlanmış olur...
Hadi bakalım yolunuz açıkkk olsun...
Hamuş-71
Sn. Ustam çok teşekkür ediyorum uyarılarınıza.Elimden geldiğince kontrol ediyorum ama gözümden kaçıyor olacak.Bundan sonra daha dikkatli olmaya gayret edeceğim.
Sizlerin yanımda olduğunuzu bilmek güç ve azim veriyor bana.Eksik olmayınız.
Saygımla...
Ya çok klasik bir anlatı olacak ama "Mükemmel!"
:))
Yanılmayacağımı biliyordum.
Kimi öyküleri dilini tatlı bulduğunuz için okursunuz. Huzur verir size o öyküyü okumak. Bir sayfa da olsa hergün okumadan edemezsiniz o öykü kitabını. Bitirmek ya da acaba bir sonraki sayfada olay nasıl gelişti gibi bir derdiniz olmaz. Bitsin de istemezsiniz.
Kimi öyküleri müthiş bir heyecanla soluksuz okursunuz. Okurken başınız döner. Merak içinizi yer bitirir. Asla yarına bırakamazsınız kitabı. Bütün planlarınızı değiştirir o kitabı okursunuz.
Senin öykün ikinci tip öykülerden şu an itibariyle. Soluksuz ve heyecanla okunabilecek türde. İnşallah bu gizemi ve özgünlüğü bozmadan finale kadar gidersin.
Çok beğendim...
Kutluyorum. Sevgiler.
Hamuş-71
Yine günışığı olup doğmuşsunuz sayfamın üzerine Sevgili Engindenizim
Teşekkür ediyorum o güzel ışığınıza yolumu aydınlattığınız için...
Sonsuz sevgim ve duam üzre kalınız...
Aynur Engindeniz
Işık öyküde olmasa okuyucuda da olmaz yazarım. Ama emin ol, gözümü tırmalayan bir şey olursa onu da söylemekten çekinmem. Asıl doğruyu söylememenin yazara kötülük olduğunu bilirim çünkü...
Bir kez daha kutluyorum bu güzel çalışmayı ve müellifini. İnsan sitemizden böyle güzel eserler çıktığını gördükçe mutlu olmaz mı? Süperiz, çok iyi olacağız evvelallah:)))
Hamuş-71
Lütfen söyleyiniz değerli yazarım bundan mutluluk duyarım her daim.İnsan yanlış yaparak doğruyu bulandır hatalarımı söylemeniz benim artım olacaktır lütfen samimiyetime inanınız...
Bu bağlamda tekrar teşekkür ediyorum şahsınıza
Eyvallah can eyvallah...
Aynur Engindeniz
Tekrar sevgiler.
3. yazıyı bekliyorum...
Merak ettim Minenin yahut Gülizar'ın nesi varmış... :)
Tebrikler...
Hamuş-71
Merak etmenize sevindim Sevgili Seçil :)
O halde yarını bekleyelim ve görelim değil mi?
Sevgiyle...