- 4135 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
HASANGALA'LI DELİ YUSUF VE BEYKOZLU AGAVNİ MOHAKYAN
ÖNCE DELİ YUSUF’TAN BAŞLAYALIM...
Arkasından ’deliiii deliiii ’ diye bağırdığımız adam 65-70 yaşlarında bir ihtiyardı.Bizler bacaklarımız arasına sıkıştırdığımız söğüt dalından atlarımızla önce ’ Deliiii...deliii’ diye ona doğru koşuyor; o dönüp de bize doğru koşmaya başlayınca da ters istikamete koşmaya başlıyorduk...
1964-1965 yıllarında Erzurum’un Pasinler ( Hasankale- Ama ora halkının dilinde Hasangala) İlçesinin Deli Yusuf’u Bizim için bir deli, Pasinler’in yaşlıları için bir veliydi...Çünkü onun hikayesini yaşlılar çok iyi biliyorlardı.
Deli Yusuf hiç bir çocuğa bir fiske dahi vurmazdı. Kazara birini yakalasa sevgiyle başını okşar, salıverirdi...Ama sonrasında öyle bir şey yapardı ki şaşıp kalırdık...Ellerinin parmaklarına, daha doğrusu tırnaklarına bakar hüngür hüngür ağlardı... Beş vakit namazında niyazında olan, hatta cami önünde dilendiği halde içeri gelip de namaz kılmayan Tırıhlı Muharremi ’ Ula gavat müslümanlardan dilenmeyi biliyon da namaz kılmayı mı bilmiyon’ diye azarlayan bu mubarek adamın neresi deliydi? Ona niçin deli derlerdi; bu gün bile hala bunu merak ederim.Ama Pasinlerde Yusuf....( Soyadını unuttum ) diye sorunca kimse tanımazdı da Deli Yusuf deyince yediden yetmişe herkes tanırdı onu.Tek deliliği de zaman zaman tırnaklarına bakıp derin bir ’Offfff’ çektikten sonra ağlaması ve öyle pek kimselerle konuşmamasıydı. İnsanlara küsmüştü sanki...Pardon insanlara değil, İnsanlığa küsmüştü.
Sonraları ben de öğrendim Deli Yusuf’un hikayesini...Henüz her evde elektriğin olmadığı, insanların akşamları konu komşu teneke sobaların fırınlarında patates közleyip, kavurga kavurduğu, gaz lambası ışığında benim gibi okuma yazma bilenlerin Hz. Alinin cenklerini, ya da Kerem ie Aslı, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre hikayelerini okuyarak insanlara hoşça vakit geçirdiği Pasinler akşamlarından birinde Komşumuz ve evsahibimiz olan Durmuş Amca anlattı Deli Yusuf’un Hikayesini... ’ Deli Yusuf Dediğiniz bu adam Bizım Kor Gala’nın ( Pasinler halkı Hasankaleden çok Kor, yani Kör Gala derlerdi kendi ilçelerine...Bunun hikayesi de ayrı ve başlı başına bir yazı konusu ama kısaca Erzurumlu İbrahim Hakkı Haztretlerinin kıymetini anlayamamış olmalarından kaynaklanıyormuş ) ...Köyündenmiş...I. Cihan harbinde bu 5-6 yaşlarındayken Ermeniler bunların köyüne saldırmış. Yusuf o sırada tarladaymış...Uzaktan köyünün üzerinde bir duman görünce koşmuş köyüne doğru...Bakmış ki Ermeniler bütün köy halkını camiye doldurmuşlar..Sonra da Caminin kapılarını kilitleyip ateşe vermişler camiyi. İçeride bir sürü insan yanarak can vermiş. Yusufun anası, babası gardaşları hepsi yanarak can vermiş...Bu durum karşısında Yusuf aklını yitirmiş...İşte o gün bu gündür tırnaklarına bakar bakar ağlarmış. Tırnaklarına baktığında ermenilerin yaktığı ailesini görürmüş hep....
ŞİMDİ DE BEYKOZLU AGAVNİ TEYZE...
O kadar bizden birisiydi ki Agavni Mohakyan, onun bir türlü sokaktan eve gelmeyen oğlu Varujan’a ’ Varujaaaannnn Alah belani, hoca selani versin insallah e mi ’ diye bağırması bizi o kadar güldürürdü ki sırf bu sözü duyabilmek için oyun arkadaşımız Varujan’ı oyalar da oyalar evine gitmemesi için elimizden geleni yapardık.
1965 yılında İstanbul’un bence hala en güzel İlçesi olan Beykoz’daydık...Çok kısa sürede mahallede bir çete bile oluşturmuştuk..Ben, Kayserili Kemal, Urfa Kürdü Abuzer, benim kardeşlerim,Abuzerin kardeşleri,Laz Davut ve Ermeni Varujandan bir kurulu bir çeteydik. Bir tek Varujan’ın kardeşi yoktu çetede..Bir kardeşi vardı ama o çeteye katılamazdı çünkü kızdı ve bizden büyüktü...Hem Seta’nın oynadığı oyunlar çok farklıydı... O, mahallenin delikanlılarıyla fındık kırmaca oynuyordu.
Varujanların babaları yoktu...Bildiğim kadarıyla Agavni Teyzenin bir geliri filan da yoktu ama en azından bizim aileden daha iyiydi durumları.
Beykoz’da işimiz işti doğrusu Ramazan ve Kurban bayramları da bayramımız, Noel, paskalya, şükran günü de bayramımızdı. Ramazan ve kurban bayramlarında Varujan gelir el öper, harçlığını alır paskalyada ise biz doyardık ortasında renli yumurtalar olan çöreğe filan...Rahat rahat birbirimizin evine girip çıkardık...Hatta o kadar ki biz rahat rahat kiliseye girip çıkardık, Varujan da bizimle camiye gelir teravih namazına katılırdı arasıra...( Elin gavuru ne bilirmiş namazı demeyin..Biz sanki çok mu biliyorduk...Ya da biz ne kadar istavroz çıkarmasını biliyorsak Varujan da o kadar biliyordu teravih namazını )
Agavni Teyzeyi Deli Yusuf’un hikayesine niçin mi dahil ettim? Anlatayım: Agavni Teyzenin gözlerinde hiç bir zaman Deli Yusuf’un gözlerindeki kederi görmedim...Onu hiç bir zaman parmaklarına bakıp ’Offf ’ çekerek ağlarken de görmedim...Agavni Teyzenin her gözlerine baktığımda Deli Yusuf aklıma geldi geldi ama bir Allahın günü olsun ’ Deli Yusuf’un annesini, babasını, kardeşlerini diri diri yakan bunlardı’ diye düşünmedim...Oysa biliyordum Deli Yusuf’un ailesin katledenlerin ermeniler olduğunu ama ne ben, ne de koskoca Beykoz’da bir Allahın kulu Agavni teyzeden,Deli Yusuf’un hesabını sormadı.Ermeni Agavni Teyzeden sormadığı gibi, Rum komşumuz Eleftria Teyzeden de en azından yaktıkları İzmir’in hesabını sormadı hiç kimse...Hiç kimse varlıklı bir kadın olan Rum Elefria teyzenin tek kuruşuna el uzatmadığı gibi, hiç bir geliri olmayan Agavni Teyzenin aramızda boynu bükük dolaşmasına da gözlerini kapamadı...Deli Yusuf Kor Gala’nın viranelerinde yaşarken Agavni Teyze, Beykoz’un ahşap konaklarında yaşadı...
Bu gün insan neye üzülüyor biliyor musunuz? Yıllar sonra askere giden Varujan, onbaşı rütbesi takmış olarak izine geldiğinde övünçle- kıvançla ’ Ne mutlu Türk’üm diyene derken anası babası Türk olan!!! bazı soysuzların ’ Hepimiz ermeniyiz ’ demesine...Ve yine bazı soysuzların kendi kirli emellerini gerçekleştirmek uğruna ’Türkler doğuda hem ermeni, hem de kürt katliamı yaptı ’ demelerine...Oysa kendileri de çok iyi biliyor ki doğuda ermeni katliamları ilk kez 1894 te Siirt’in Sason ilçesinde kürtlere karşı yapılmış ve Osmanlı-Türk ordusu bu isyanı bastırıp kürtleri katliamdan kurtardığı için Avrupalı büyük devletlerin hedefi olmuş, dahası II. Abdülhamit kürtlerin canını kurtardığı için ermenilerce ’Kızıl Sultan ’ ilan edilmiş, 1905 de faytonuna bomba konularak öldürülmek istenmişti...Yazık...Gerçekten çok yazık...
NOT: Bu yazı sitemizin değerli yazarlarından Perihan Kılıç kardeşimin kaleme aldığı ’ Sahi siz Ermeniydiniz’ başlıklı bir yazıyı okuduktan sonra bende canlanan çocukluk hatıralarım üzerine yazılmıştır ve asla bir kurmaca değildir. Perihan Hanım Kardeşime sonsuz teşekkürlerimle.....
YORUMLAR
nefis bir anıydı ve ibretle, merakla okudum.. kaleminize sağlık ustam..
saygılar,,
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Geieye dönüp okdum bu haatın içinde yaşanan gerçek olayı, teşekkür ederim...
Yazılarınızı hep yazın ve okuyalım diyorum...
Sevgiler S ami hocam...
sami biberoğulları
Eğer sıkılmazsanız ve ermeni meselesi konusuna ilgi duyuyorsanız size bir yazımı da okumanızı tavsiye edebilirim. Direkt emeni sorunuyla neredeyse hiç bir ilgisi yok. Ama okursanız niçin okumanızı tavsiye ettiğimi anlarsınız zaten. Yazının başlığı ''Uyan Suna'm uyan derin uykudan ''
Yazılarıma gösterdiğiniz ilgi için çok çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.
İçinde kendimi de, çocukluk anılarımı da bulduğum, okuyup, bizzat dinlediğim mezalimlerin benzerlerini de buldum bu seçkinyazının ve iyi ki okudum; işte biz böyle bakıyoruz olaylara, birileri bağırıp, çığırtkanlık yaparken bizler acılarımızı içimize gömmeyi erdembildik, yaraları kaşımamayı tercih ettik, ama nedense üstadımın dedği anababası Türk-Müslüman olanlar kendilerini kaybedenler tabii ki illa fitne, fesat için uğraşmaktalar, Yazı vesilesiyle Sultan AbdulHamidi, Kazım Karbekir Paşamızı da rahmet ve minnetle anıyorum....
Selam ve saygılarımla...
Güneri Yıldız tarafından 1/24/2012 2:54:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Olumlu, olumsuz yönlerimizle öylesine içten ,samimi düşüncelerle yazılmış ki.Duygulanmamak işten bile değil.
Saygı değer hocam duygu ve düşüncelerinize yürekten katıldığımı bilmenizi isterim.
En insan yanın yazıya yansıması olmuş tüm satırlar.
Varolsun yetkin kaleminiz ve yön veren yüreğiniz.Selam ve en derin hürmetlerimle.
sami biberoğulları
Merhaba Sevgili Hocam,
Güzel konuları işliyorsunuz. Okurken keyif verdirdiğiniz gibi, düşündürüyor, sorgulatıyor, yürüyün dedirtiyorsunuz.
Bugünkü yazınızda, saf ve o denli güzel anılarınızın içinde birilerine tokat atarcasına örnekler sıralamışsınız.
1966 yılında, bir dağ köyünde rastlayıp, Orman Bölge Şefliğ'ine davet ederek üç gün konuk edip anılarını yazdığım
zavallı bir kahramanın bana anlattıklarında çok kısa bir bölüm aktaracağım.Bunlar, Çanakkale Aslanları olarak doğu cephesine giderken; Malatya-Elazığ arasında Fırat nehri boyunca güneye giden üç yüz kişilik bir Ermeni vatandaşına
denk geliyorlar. Takviyeli Topçu Taburu konutanı, Ermeni vatandaşın başlarına bir şey gelebileceği endişesi duyuyor.
Hızlı bir şekilde Elazığ'a gelin emrine rağmen geceyi geçirdiği yerden ayrılmıyor. Durum, Diyarbakır'daki Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'ya ulaştırılıyor. Verilen emir: "İvedi ve önemli olan Ermeni vatandaşlarımızı sağ salim Malatya'ya ulaştırılmasıdır." Ermeni vatandaşların Malatya'yaya ulaştırılması, topçu taburunun tam beş gün oyalanmasına neden oluyor. Bu olay, Rus ordusunun doğu cephesinde Ermeniler eşliğinde ilerlediği bir zamanda oluyor.
Duygulu günlerin hatırına yazım konularına eğilmiyorum. Bu hatalara devam ederseniz eğer, sonraki yazınızın birindsert eleştiri yapabilirim.Ayrıca, adresi yazdım. Okuluna gelebilirim.
Başarı dileklerimle saygılar.
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Veysel Başer
O kahramanla dedemin anılarını "Zavallı Kahramanlar" adında tarihi
bir roman olarak derledim. İki yayınevinden yanıt beklemekteyim.
Bu romanı yazarken, tarihi bir yanlışa düşmemek için tam iki yıl
araştırma yaparak bir bakıma ben de tarih öğretmeni oldum.
Görüşmek üzere.
Esenlikle kalın. Saygılar.
sami biberoğulları
Muhterem Hocam geçmişte acılarını paylaştığımız ve hala etkilerini yaşadığımız ,soy-sop,mezhep çatışmaları sanki bu ülkenin kaderiymiş gibi birileri tarafından ısıtılıp ısıstılıp önümüze sürülüyor.Bizde yiyoruz tabi.Bıkmadık mı ,aksırmadık,kusmadık mı .
Kaderimiz deyip rıza gösterenlerde bizleriz.Nice yiğitler kaybettik,nice değerlerimiz bir hiç uğruna harcandı gitti.
Algımız bu kadar zayıf mı ?İdrakımız olayları kavramaktan yoksun mu ?Bilgimiz ,bilgelerimiz hala kara cehaletten ibaret.Üstüne ölü toprağı örtülmüş bir ataletin altında cılkımız çıktı.Yetmez mi ?
Odak oluşturan sinsi ütopyalar peşinde olanlar.Bıyık altından gülerek ,sadisce yaşadıkları hazların heyacanı içindeler.Bizlerin şu kaderciliğine bakıp zevkin alasını tadıyorlar.Ne yazık bu böyle.maalesef netice bu.
Nerde zeki,akıllı ,sağ duyulu,feraset sahibi ,cesaret timsali güzel vatanımın insanı.Biz böyle değil idik .Manevi duyguların büyüttüğü taş sıksa suyunu çıkaran delikanlılarımız nerde ? Sakalından nur akan pirlerimiz hani ?Hani hoyratça esen rüzgarlara göğüs geren kaya gibi imana sahip ata yadigarı ak yüzlü ahmetlerimiz mehmetlerimiz ?Cenneti ayakları altında taşıyan merhamet timsali şefkatin miracı gönül gözlü sevgi sözlü ayşelerimiz fatmalarımıza ne oldu ?
Ne oldu da bizlere bu hale düştük ?Üç soysuzun oynadığı bir oyunun figüranı olduk.
Hep beraber tüm çıkarlarımız bir yana bırakıp düşünelim.Neden ve neden ve nedenler ?
Cevap hepimize ayit.Aynı yanıtları düşünüyorsak gelin birlik olalım.Bir olalım Yücelere kul olalım.
EYLÜL20 tarafından 10/25/2011 4:38:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Sami ağabey,sana bir Galalı fıkrası anlatayım...Daha doğrusu Galalı Teyo emminin yaşadığı olaylardan...
Kurtuluş Savaşı yılları.. Doğu cephesi ile telefon görüşmesi birden kesilir. Arıza ekibi Erzurum'dan yola çıkar kontrol ede ede Teyo'nun tarlasına bir gelirler ki yüz elli telefon direği yerde, Teyo hışımla ekin biçiyor.
- Pehlüvan kolay gelsin de.. Bu direklerin hali ne?
- Ola oğul cepheye gidecağam dedim, ambu tarlayi da biçim ele gidim. Farkında degilem demah tırpana denk gelmiş!
sami biberoğulları
Ordinaryus Profosesör Doktor Temel Labaratuvarda deney yapıyor...Çok hassas kesicilerle pirenin bir bacağını kestikten sonra '' Sıçra pakayum '' diyor. Pire sıçrıyor tabii ki..Sonra diğer bacağını, diğer bacağını derken pirenin bütün bacaklarını kestikten sonr yine bağırıyor '' Ula sıçra pakayum'' Pire sıçrayamıyor tabii ki.Ve temel raporunu yazıyor: ''Bacakları çesilen pirenin kulaklari duymay...''
Kardeşin kardeşi kırması-vurması acı çekmesi...
Bunlar kimin çıkarı olabilir?
Yaşadığımız topraklar senin benim onun değil hepimizin!
Türkü-kürdü-lazı-çerkezi-ermenisi-rumu o kadar insan yaşıyor üzerinde.
Toprağımıza el birliğiyle sahip çıkmak- onun bunun sözüyle hareket etmemek- hep ileriye gideceğimize bizi geri geri çekmek isteyen karanlık ellere boyun bükmek niye.?
Anlamıyorum !
Şu zor günlerde birbirine destek vermek gerekirken, araya giren bazı sırtlanların-çakalların sözüyle hareket etmek niye ?
Kardeşe kardeşi kırdırmak isteyen şerefsizleri kınıyorum. !
Selamlarımla
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
Teyyo yine kahvede bir şeyler anlatarak milleti kırıp geçirmektedir.
Türkan Şoray bizim Hasangala' ya filim çevirmeğe gelmişti.
Ozaman delikanlı çağım.Beni bi gördi anında vuruldi.
Bene bi hışımınan tutuldi.
Sabah akşam birlihteyih "Teyyo" diyir başka bir şey demir.
Birgün, Türkan golumda gezirih ordanda bizim eve dogri gideceğih.
Esnaf işini gücünü bırakmış bizi gollir.
Bütün Hasangalanın gözi bizde.
Ele süzirler ,ele süzirler gardaş...Sanki heç garı görmemişler...
----------------------------
Teyo pehlivan yine oturmuş döktürmektedir:
"Vola, Elizabet o gün beni aradı. Diyiremki bir at bulsamda yanına getsem"
Sorarlar:
"Yav Teyo, heç Amerika'ya atla gidilir mi?"
Cevap verir: "Oğlum siz garıdaki güzelliği görsez anam avrad yayan gidersiz
sami biberoğulları
Değerli Hocam, yorumlarımı bugün maddeler halinde yapacağım...Sizde puanlarınızı rahat verirsiniz...İnşallah bu dersten geçerim..
1-Bahsettiğiniz Deli Yusuf'u duydum,biliyorum,bir Erzurumlu ve her hafta iki defa Hasangalaya giden biri olarak...
2-Maalesef memleketimin tüm köylerinde Ermenilerin yaptığı mezalimler ve toplu mezarlar vardır...Bunların bir çoğunu gezip inceleme fırsatım olmuştur.
3-Camiye doldurulup yakılma işi,bir çok kere tezahür etmiş...en önemlilerinden...Erzurum merkezde çocuk,kadın ve çok yaşlıları Erzurum'un en büyük camisi Ulu camiye doldurup yakanlarda onlardır.(sonrasında yazılan kitap ve anılarda o olay anlatılırken,Caminin buluduğu sokaklar yağ ve ceset kokusundan geçilmez olmuş.)...
4-Bir şehir Üç hayal isimli bir roman yazıyorum bitmek üzere konu tamamen budur...inşallah yakında yayınlayacağım...
5-Şu an PKK'ın üst kadrosunun tamamı Ermeni,alt kadronun ise %80 ermeni ve süryanilerden oluşmaktadır. APO denen şerefsiz dahil...Bunu Prf.Dr.Yusuf Hallaçoğlu şöyle sıralamaktadır...
**** Bu namussuz Batılıların hepsi TÜRK'e ve MÜSLÜMAN'a düşmandır!.. Onları hizaya getirmeden TÜRKİYE'de terörün sona ermesi zordur! Üstelik bunlar "Kürtler'e Özgürlük" derken terör örgütlerinde Ermeniler'i ve Süryaniler'i kullanırlar. PKK'nın 35.000 kişinin kanını ellerinde ve olmayan vicdanında taşıyan Ermeni asıllı Artin Agopyan (APO) adlı liderinin dışında:
- "Parmaksız Zeki" kod adlı Şemdin Sakık, Ermeni'dir. Babaannesinin Ermeni olduğunu kendisi açıklamıştır.
- Bölücü Kürt partisi milletvekili Sırrı Sakık ta Ermeni'dir.
- Bölücü Kürt partisi sözde "eşbaşkanı" Emine Ayna, "Emine" değil, katıksız Ermeni'dir.
- PKK'nın önderlik ettiği, şimdi pek adı duyulmayan "sürgünde Kürdistan hükümeti" delegesi, 1959-Silvan doğumlu Semra Bakır, Ermeni'dir.
- Semra'nın kardeşi Orhan Bakır'ın asıl adı Armenak'tır. Ermeni terör örgütü TİKKO mensubu idi, Örgütün merkez komitesine kadar yükselen Orhan Bakır, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülmüştür.
- 1977-Silvan doğumlu Bülent Bakır Ermeni'dir.
- "Sürgündeki hükümet" delegesi Meryem Tabaş Ermeni'dir. Dedesi Hokar, ninesi Haykanuş'tur.
- "Zazan Bertin" kod adlı 1980-Silvan doğumlu Ruşen Tapancı Ermeni'dir. Dedesinin adı Ohanis'tir. "Mavi Çarşı"nın yakılması eylemine katılmıştır.
Bu liste sayfalarca uzayıp gidiyor...Şimdi bizi Türk-kürt diye ayıranlara tokat gibi cevaptır...
Selamlarımla,daha yazacaktım mürekkebim bitti...Tebrikler dostum...İnşallah yarın günün yazısı olurda herkes okur...Selamlarımla
*****
İbrahim ERZURUMLU tarafından 10/25/2011 4:21:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
1- Hasangala'da mezun olduğum Nef'i İlkokulu hala duruyor mu ?
2- Okuldan aşağı doğru inen yolda bir lavaş fırını vardı. O fırın duruyor mu?
3- Hasangala'lı çocuklar kış aylarında hala hızek kayıyor mu okulun yollarında?
4- Bana Öğretmenlik mesleğini aşılayan öğretmenim Narmanlı Remzi Erkılıç hayatta mı?
5- Hala çermiklerde camışların yaralarına zift sürülüyormu?
6- İstasyon yakınlarındaki acı su ( maden suyu ) hala boşa akıyor mu?
7- Ve en önemli soru: Damdan dama atlarken havada donup yaz mevsimi gelinceye kadar öylece havada kalan kediler için artık bu teknoloji çağında bir önlem alınabildi mi?
Bu soruları da cevaplarsn yıldızlı pekiyisenin....İftihar listesinde de yerin garanti.
Sevgi ve saygılarımla.
İbrahim ERZURUMLU
2- Duruyor..
3- Fazlaca kaymıyorlar...İnternete takilillar..?
4- Haberim yok...?
5- Camış galmadı,zifte zam geldi...
6- Yeni bir üç yıldızlı otel yapıldı...suları topladılar.
7-Evet alındı,kedilerin gıçlarına ve Bacalaların uçlarına rezistanslı ısıtma sistemi takıldı...kediler havada donmuyor,bacalarda saçak tutmuyor artık.:)))) itiraz eden kedilere ise dışarıdan ithal tekerlekli paten gelip giydirilecekmiş...En azından duyumlar ele :))))
Selamlarımla
sami biberoğulları
Öncelikle yıldızlı pekiyiyi aldın
1- Öğretmenim sanırım rahmetli olmuştur...Ben bile 58 yaşına dayandığıma göre
2- Zift parasızdı çünkü çermiklerin içinden kaynar suyla beraber geliyordu ama anladığım kadarıyla o açık çemikler de kalmamış, Camış zaten nesli tükenen bir hayvan oldu.
3- Kediler için aldığınız önleme bayıldım
4- Romanını dört gözle bekliyorum..Çıktığı anda Özel Batı Akşam Lisei...Akdeniz Cad.. İlk Hedef Sok...No:1 Ümraniye adresine gönderirsen çok memnun kalırım.
Baki selamlarla Allaha emanet ol..
Ülviye Yaldızlıı
...Bak işte... sana öykü yazman için 7 tane ipucu.ekle sapla yazmaya başla lakin sivece olsun be arkadaş :) eşte oğader:)
İbrahim ERZURUMLU
1-Bana mı deyon 7 maddeli hikaye yez deye,
2- Yoksa Sami ağabeyime mi deyon ?
3-Sivece ne demek? anlayamadım...beni bağışla affına sığındım:))) bu günlerde pek iz'ansız kaldıydımdıda..selamlar her iki dosta...İyiki varsınız...
Ülviye Yaldızlıı
2-Sami bey'dende dinlemek dilerim Tabi bu kendisine kalmıştır:)
3-Şive demek istedim efenim.Erzurum şivesiyle dinlemek nasıl olar .Bence has olar:)
4_Şıklar bitmiş neyse :)
İbrahim ERZURUMLU
sami biberoğulları
İbrahim ERZURUMLU
Anlatacağız Perihan hanım...Anlatacağız....Başka çaresi yok...Bakın size bir başka anımı anlatayım: 1990 da bir hizmetiçi seminerine katıldım. Türk Dil Kurumu Başkanı Prof Hasan Eren di konuşmacılardan biri de...Sordu bize '' Türkiye'de Ermeni soykırım iddilarına karşı yazılmış kaç kitap var biliyor musunuz?'' Hepimiz tarih öğretmenleriydik ama hiç birimiz bilmiyorduk. Cevap verdi 126...Yine sordu '' Bu konuda ermeniler tarafından yazılmış kaç kitap var onu biliyor musunuz?'' Bizden daha çok olduğu kesindi de sayıyı bilmiyorduk yine...Hasan Hoca Cevapladı kendi sorusunu '' 20.000...32 senedir anlatıyorum yukarıdaki yorumunuzun aynısını ama hala görüyorum ki hala bir arpa boyu yol alamamışız. Hani Atatürk sorar bazı devlet adamlarına ''Ben öldükten sonra arkamdan bu millet ne diyecek'' '' Büyük komutandı, Büyük liderdi, Çok kahramandı'' derken gaza gelir bazıları '' Peygamberdi, Olurmu ya peygamber Tanrıydı '' diye cevap verirler...Atatürk : '' Hayır yanılıyorsunuz: Etrafında bir sürü putperest olmasa daha çook faydalı işler yapacaktı bu vatana '' derler diye cevap verir... Evet çok haklısınız...Öncelikle putları ve putperestliği yok etmek gerekiyor....Saygılarımla...
Esmize - Perihan Kılıç
ilk yorumu da ben yapabildiğim için mutlu oldum..hala bağıra bağıra her gün anlatıyorum takip edenler bilir bizim derdimiz kimsenin ırkıyla değil insanlığı ile..Ama kendi ırkımı da ağası gelsin paşası gelsin asla ezdirmem..Biz çok büyük bir ulusuz kinimiz yok nefretimiz garezimiz yok..Niyeyse içimizden çıkıyor bazı genetiğinden şüphe duyduklarım Benim ulusum ne ermeniden ne arjantinliden ne de o Medeni! denilen pek çok ulustan hiç kimseden daha aşağı değil aksine çok daha yücedir.Tarihi okumayı bilmeyenlerin kendi kendine edindiği putlar var maalesef..BU asil millet ne soykırımı yapmış ne de soykırıma göz yummuştur.Öldürmüştür.Toprağına namusuna canına kast eden olursa cihat etmiştir Allah rızasını gözeterek ama asla çapulcu soykırımcı olmamıştır.zaten bu yazıda bir türkün yaşanan tüm acılara tüm bilinenlere rağmen engin hoş görüsünü çok güzel anlatmışsınız etkileniş noktanız olduğuma sevindim bu sayede de güzel bir yazı okuma şansı yakaladım teşekkürlerimle saygılar selamlar ve başarılar