Günümüz İnsanı ve Yeni Dünya Düzeni.
Günümüz insanı kedilerine kısa vadeli çıkarlar sunan konuların dışında, toplumsal yaşam içinde nerede oldukları, iyiye mi yoksa kötüye mi gittikleri kayglarını taşımıyorlar . Geçmişte yaşananların gelecek için ders olması gerektiği halde gelecek için ne bırakacağımız düşüncesinden ziyade anlık yaşama bu denli bağlı kalmamız ,toplumların kaderlerini tayin hakkının hangi politikalarla ellerinden alıdığı sorusunu ister istemez tartışma konusu yapıyor. Bunları irdelemek gerektiğini düşündüğüm için bu satırlara devam ediyorum .
Yaşadığımız üretim ilişkilerinin insanlarda yarattığı yabancılaşma egemen sınıflar tarafından sürekli beslenmekte . İşçi , emekçi , emekli , köylü , memur , esnaf ; genelleme yapmak gerekirse emekçi ve küçük burjuva sınıflar , çalışmadan kazanma , başkalarının sırtından geçinip sınıf atlama hayalleriyle yaşarken egemen sınıfların onların emeğini sömürdüğünün farkına varamamaktadırlar . Kendi emeğine sahip çıkamaması için insanlar tektipleştirilip tepkisizleştirilmekte .
Emeğine yabancılaşma mülkiyeti yoğunlaştırıp , mülksüzleşen geniş kitleler yaratmakta . Mülksüzleşen kitlelerse zengin olma hayalleriyle çoğalıyor ve dahada mülksüzleşiyor . Ekonomik konjonktürün elverdiği ölçüde sınıf atlamayı başaranlar ise ekonomik açıdan güçlensede sosyal yönlerini geliştirememiş ise yine insanı insan yapan unsurlardan uzak , herşeyi para olarak gören , parayla herşeyi satın alabileceği zihniyet ile yaşıyor . Hoş sistem de onlara bu olanakları sunuyor .
Geçmiş dönem toplumlarının sanata verdiği değeri bugün görebiliyormusunuz .Site devletleri döneminde nüfusun en az yarısına hitab edebilecek büyüklükte anfi tiyatrolar vardı . Bugün sinema , tiyatro , resim sergisi ... birçok etkinlik seçenekleri varken bunların toplamın da alsanız katılım nüfusun kaçta kaçına tekabül eder. Genelin tek eylence yada etkinliği televizyon olmuşken insanların bu tektipeşme açmazından kurtulma olanağı var mı ?
İnsan kendi elleriyle kendi varlığını sömürürken, aynı şeyler doğa için de sözkonusu . Doğayı verimsiz ve sorumsuz kullanan kapitalist sistem , tüm sanayii dışsallıklarıyla zararlı madde çevirimini yaratmakta . Bunun böyle olması gerektiği başka bir yolu olmadığı safsatası insanlara yutturulmakta .
İnsanı insana düşman eden ve insanı doğaya düşman eden ideolojinin hala ayakta olması , kendini insanın ve doğanın yıkımı ile yenilemesi . Savaşlarla güçlenmesi . Hatta yokoluşa ittiği insan kitlelerinin kendi özlerine düşman olan bu ideolojiye ve onun ekonomik sistemine sahip çıkması .Başka bir değişle ayakta görülen hayallerle uyutma politikasının bu denli etkili olması ,bunları yürütenlerin biryerlerden güdümlendiğini gösteriyor . Dünyaya egemen olan güçler ’yeni dünya düzeni ’ adı altında sömürü kanallarını yenileyip geliştiriyor , azgelişmiş ülkelere empoze ediyor .
Savaşlar anlık tüketimler, tüketilen insan emeği. Bu güne kadar savaşlar için harcanan emeği bir düşünsenize. Eğer savaşlar olmasaydı insanlar için paylaşılacak daha çok şey olacaktı , en önemlisi de barış.
Yurdumuz dünya enerjisini bin yıl karşılayabilecek bor rezervine sahip. Bu gün gibi ortaya çıkmış durumda iken, bizi parçalamaya ve kaynaklarımıza el koymaya çalışanlara alet olmamalıyız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.