- 2083 Okunma
- 25 Yorum
- 0 Beğeni
Vurdum Duymadılar !!!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Japonya depremi sonrasıydı,bir çok şey yazıldı,çizildi. Toplum olarak, depremden, depremle ilgili her şeyden korkup kaçıyoruz . Hâlbuki, böyle bir gerçeğimiz var ve kaçmak yerine sahiplenip,elimizden geleni yapmamız gerekir. "Deprem öldürmez ,bina öldürür" gerçeğini içimize sindirip,kendi içimizde oto kontrol kurmalıyız.Pazardan, sebze -meyve alırken çeriği-çürüğü var mı? diye pazarın altını üstüne getirirken, deprem konusunda neden duyarsızlaşırız? Ev alırken veya yaparken veya da yaptırırken bu hassasiyeti neden göstermeyiz anlayamam? Dere kenarına, su yatağına, kumul araziye ev yaparsan doğa seni affetmez. Kaliteli beton-malzeme, kalın demir, iyi yer seçimi, sağlam radya temel, mühendislik desteği ve kalifiye işçilik olmazsa sonuç kaçınılmaz olur.Toplum olarak bilinçlenip, kaliteli yaşamak hepimizin hakkıdır.
Deprem olduğu an, ilk panikten kurtulduğumuzda yapmamız gereken sakin olmak.Unutmayalım ki; Bir binanın en zayıf olan bölümleri merdivenleridir. Bu durumu hafızamıza kazıyıp, bulunduğumuz yerden çıkmamamız gerekir. O esnada cenin pozisyonunu alıp (Başımızı ellerimizin arasına alarak,ayaklarımızı karnımıza doğru çekme pozisyonu) kiriş altlarına, kapı altlarına, masa veya sağlam bir yerlere saklanmamız gerekir. Ha, kaçacaksak ta , merdivene aşağı değil, yukarı doğru koşmalıyız! Zaten,her şeyi ters bilen bir milletiz maalesef !!!
Marmara depremi sonrası,bir deprem yönetmenliği yayınladı.Binalara yapı denetimi getirildi.Bu işle ilgili olarak devlet birimleri kuruldu ve özel şirketler çoğaldı...Teoride mükkemel bir gelişmeydi. Geç kalınmış bir realiteydi. 1999 sonrası yapılan binalar sağlam olmaya başladı.Bu da birkaç yıl sürdü. Yıllar ilerledikçe karakteristik özelliğimiz varya unutkanlık,balık hafızalılık depremi unutmaya başladık!!!...Ama unuttuğumuz bir şey daha var ki;deprem bizi unutmuyor gerçeğini unuttuk.
Bina denetim kuruluşları ve inşaat firmaları işi savsaklamaya,parayı verip raporlar alınmaya başladı.(İşini iyi yapan istisnaları ayırıyorum)...
Sonuç; 23.10.2011 VAN DEPREMİ ...yüzlerce ölü,binlerce ağır yaralı...Bilinemeyen oranlarda maddi kayıplar,haritadan silinen kerpiç yapılı köyler...Ve o köylerde yaşayan insanlarımız...
İki defa depremzede oldum. 1982 Erzurum-Kars depremi ve aşağıda anlatmaya gayret göstereceğim 1992 Erzincan depremi...
****
Soğuk bir Erzurum ilkbaharı idi. O yıl,ramazan mart ayında eda ediliyordu. Babam, işten yeni gelmiş, açılan iftar sonrası namazlar kılınmış, çay faslı başlamıştı. Her zaman ki gibi, akşam yedi haberleri izlenip, teravih için camiye gidilecekti!
“Oğlum, şunun sesini biraz açta rahatça işitelim! ”
“Tamam baba “
Her haberi, dinlediğinde, yorumları peşinden geliyordu. Haber spikeri, bil umum haberleri hararetle anlatıyordu. Babamın arzu ile beklediği haber gelip çatmıştı. “DYP-SHP hükümeti, 164 red oyuna karşılık 280 evet oyu ile kuruldu. Başbakan Demirel,Başbakan yardımcısı Erdal İnönü oldu.Bakanlar kurulu ise… “ sayarken, küüt! diye bir sesle ayağa fırladık. Saat:19.18... Bu bir depremdi!…beşik gibi sallanıyor,tir tir titriyorduk.Hepimiz dışarı fırladık.Yaklaşık on-onbeş saniye sürdü o korkunç an!.
Babam,tecrübesine dayanarak yorumda bulundu; “ Bu, ya Bingöl ya da Erzincan’ı vurdu.Şiddetli bir deprem,inşallah çok hasar ve zaiyyat yoktur “ dedi.
Belli bir süre sonra eve geçtik, Televizyon açık, kırmızı hatlı uyarı çizgisi, hızlı bir şekilde televizyonun altından kayarak gidiyordu .” Dikkat! Dikkat! Erzincan da Deprem!... Erzincan yerle bir oldu!,alınan haberlere göre 6.9 şiddetinde ki deprem Erzincan’ı yuttu!”
Dünyamız, başımıza yıkılmıştı! Akrabalarımız vardı,karşı kapı komşumuzun oğlu ve benim en samimi arkadaşım Yücel Kemal, Erzincan Polis okulundaydı,en önemlisi komşu ilimiz yerle bir olmuştu. Telefonlar çalışmıyor,Erzincan’la bağlantı kopmuştu!...
Hemen, mahalleli olarak bir otobüs kiraladık,lazım olabilecek erzakları yükledik ve Erzincan’a doğru yola çıktık. Yücel Kemal’in babası ve annesi gibi,oğulları,kızları,yakınları Erzincan’da olan insanların feryadı ve duaları asumana yükseliyordu otobüs içinde…
Yol bitmez olmuştu…
“ Yavrum,yavrum daha sana doyamadım yavrum! Allah’ım sen büyüksün, inşallah bir şey olmamıştır yavruma ve arkadaşlarına…” ağıtlar ağıtlar!
Anaların yürekleri coşmuştu bir kere, susturmak önüne set vurmak ne mümkün!Dualar,dualar…
Erzincan yolu, araçlarla doluydu. Duyarlı Anadolu insanı yine acıda birleşmişti.
Erzurum’dan,Kars’tan,Artvin’den,Trabzon’dan tüm komşu illerden kamyonların sırtlarına depremzedelere yarayabilecek ne var ne yoksa doldurmuş, bir an önce yola çıkmıştılar.Şehre yaklaştıkça olayın vahameti, iyice gün yüzüne çıkıyordu.Haber yapmak için yola çıkan TRT aracı,ikiye yarılmış yolda kaza yapmış ortalık kan-revan içindeydi.!
Bu olay, yüreklere acının katmeri olarak işlemişti.Feryatlar, bu sefer tanımadığı ama görevi uğruna kaza yapan canlar içindi.
Aman Allahım! Binalar yerle bir olmuş,kirişler birbiriyle en yakın temasa geçmişti.Aradaki duvarlar yok olmuş, içindeki insanları tahayyül bile edemiyorduk!...
Manzara feci,yürekler acının zirvesindeydi.Beş katlı polis okulunun duvarları büyük yarıklarla açılmış, yer yer çatlamıştı.Burada, hiç bir şey olmazsa ezilmeden kaynaklanan onlarca ölü vardır diye düşündük!...Otobüs direkt olarak, Polis Okulu önüne geldi.Polis Okulu bahçesi yüzlerce demir ranza ile doluydu.Üzerinde, inleyenler,ağlayanlar,kusanlar!!!…
Otobüsten inen, kendi yakınının ismini haykırıyordu. Benim dilim ise, aralıklı olarak bir Yücel Kemal birde Murat diye haykırıyordu!.
Koşturmaca ve acının tarifi mümkün değildi.Koştururken bir ses duydum…
“İbrahim,İbrahim!”
Sese doğru yöneldim. Olduğum yere diz üstü çöküp ellerimi yukarı kaldırarak;
“Allah’ım sana şükürler olsun!” diyerek yalvardım.
Sonrasında ani refleksle fırlayıp,Yücel Kemal’in boynuna sarıldım.
“Arkadaşım benim, şükürler olsun yaşıyorsun!”
“Evet İbrahim evet yaşıyorum”
“Çabuk, anneni ve babanı bulalım!.Müjdeni vermem lazım!”
Beraberce kapıya doğru koşmaya başladık.O,an anlatılmaz yaşanır.
Önce Anne,sonra baba’nın sarılışı vardı.Gözlerden akan yaşlar kovalar dolusuncaydı.
“Çok şükür,ölü yok okulda, teravih için topluca spor salonundaydık,tek katlı olduğu için bir şey olmadı,teravihte olmasaydık çoğumuz ezilerek ölürdük” dedi.
Anne ve babayı otobüse teslim ederek,gençler olarak; Yücel Kemal’le şehrin içlerine doğru aktık…
Tarih bu olayı,1992- Erzincan Depremi olarak kayda geçti. Şiddeti 6.9,resmi kayıtlara göre 685 ölü,3850 ağır yaralı var…Halkın söylemlerine göre bunun birkaç katı ölü vardı. Sonrasında,dipnotta belirtilen depremler memleketimde acı yüzünü her defasında gösterdi.Ancak,ne hazindir ki; vurdumduymazlık,unutkanlık her defasında ölü sayısını ve acılarımızı kat be kat artırdı... "Deprem öldürmez,bina öldürür" diyorlar...Peki,bu ne demekti?...Cevabı Japonyadan geldi....
Rabbim Van’lı tüm depremzedelere yardım etsin...Ölenlerimize Allah’tan rahmet,yaralılarımıza bol şifalar ve kalanlarımıza geçmişler olsun dileklerimi sunarım...
Haydi Türkiye ! Şimdi, yardım, dua ve dosta düşmana karşı birlik zamanıdır...
****
Türkiye’deki fay hatları ve depremle ilgili birkaç dip not;
“Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF): Saroz Körfezi’nden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır.
Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöl’e kadar sokulur.
Batı Anadolu Fay Hattı (BAF): Ege Bölgesi’nde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur.
Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir.
Türkiye nüfusunun % 60’a yakını, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleşmiştir.
Daha önce görülen Erzurum, Erzincan, Van, Bolu, Çankırı, Tokat, Adapazarı, Kütahya, Burdur, Lice, Bingöl, Dinar, Ceyhan, Gölcük ve Düzce depremlerinin büyük oranda can ve mal kaybına neden olmasında, bu kentlerin fay hatları üzerinde yer almalarının önemli rolü olmuştur.
Konya Ovası, Karaman, Mersin (Taşeli Plâtosu çevresi), Ergene Havzası ve Mardin Eşiği deprem bakımından tehlikesi az olan yerlerdir.”
YORUMLAR
Allahım Hepimize yardım etsin.... Yapının sağlam olması için dürüst olmamız, ahlaklı olmamız gerek. bizde eksik olan ve bizden tamamen alınıp yerine , nasıl çalarım, nasıl kara geçerim düşünüceleriyle ahlaksızlık ekildi. Oysa İslamdı dinimiz ve Allah korkusu, Allah sevgisi bizde vicdanı besleyen gida olmalıydı....Biz önce Ahlaklı olmalıyız, güzel ahlak sağlam binayı getirir... saygılar Erzurumlu.
İbrahim ERZURUMLU
Harika bir anlatım profosyenel biryazı,,
Kaleminize yüreginize saglık,,kutlarım
Selam ve saygılarımla.
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
Tebrikler aziz dost.
Kalemin ve yüreğin ve dahi başarıların daim olsun.
Selametle.
İbrahim ERZURUMLU
sevgili güzel peygamberimiz buyururki
"mü"min bir delikten iki kere ısrılmaz"diye.
biz değil iki
iki milyarlar kere ısırlır yinede akıllanmayız ne yazık
hep suçlu birileri vardır nazarımızda
o şunu yaptı bu bunu yaptı ondandı bundandı vs
ev yapılırken cimrilik yapılır ve ordan burdan çalınır sırf iki kuruş kar edeyim veya cebime para girisn diye
eve girilir hayırlı olsun ama
evin gücünden önce ne alıp yerleştirsem telaşı baş kaldırır...
orasını döşemesi buranın renk uyumu olmadı bir daha yeni
aklımızn gel git sendromları
akletmek lazım
her şeyden önce kişi kendi can güvenliği açısından kendi önlemini almalı değilmi?
duyuldu mu?
duyulur mu?
şimdi suçlu arıyoruz yine
çok güzel bir yazı ve hak ettiği yerde lakin
vayki gidene
inanılmaz üzgünüm ve artık duygu patlaması yaşıyorum
çok sayglar....
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 10/25/2011 1:29:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
İbrahim ERZURUMLU
1982 Erzurum depremini bizzat Erzurum'da yaşadım;
Erzuncan Depremini ise teravih namazı bitimine yakın, son rekatta yakalandık, tahiyatta panik olmasın diye Hoca Efendi'nin soğukkanlılığı sayesinde oluşacak bir panikte, ayakaltında kalıp ezilmekten kurtulduk Rabimin izniyle...
Bunları Kıymetli üstadımın çok nefis, faydalı bilgilerle donatarak yayınlarığı yazıyı okurken, bu felaketleri az da olsa yaşadığımı ve anlatılanları o yüzden daha bir dikkatle okuyup, tavsiyeleri almaya çalıştığımı anlatabilmek için yadım...
Üstadım Allah kaleminizi daim ve etkili kılsın...
Rabbim memleketimize ve diğer insanlara bu tür afeler vermesin inşaAllah....
Vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifalar; depremzedelerin tümüne kolaylık dilerken; bütün milletimize başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi yazınız vesilesiyle sunuyorum...
Selam ve saygılarımla...
İbrahim ERZURUMLU
Erzurum'da 1983 yılıydı zannedersem.
Kızılay yurdunun ahşap ranzaları sallanmaya başlayınca odadaki arkadaşlarla gözgöze geldik.
Dışardan bir ses "depreeeeem oluyooo" diye odanın tavanına aksedince yataktan fırlayıp dışarıya çıktık.
Kar yağıyordu.
Yurt binasının üst katlarından düşen beton parçalarından sağa sola kaçışırken,üzerimde sadece şort ve uzun kollu atlet olduğunu farkedip içeriye kaçtım.
O gün bin yediyüz kişi öldü Erzurumda ve köylerinde.
Erzurumu terketmek isteyen arkadaşları vazgeçirmek için epey gayret sarfetmiştim.
Gönüllü olduk köylere gidip kurtarma çalışmalarına katılmak için.
Marmara depreminde İstanbuldaydım.
O dehşeti unutamam.
Ve bir kaç gün sonra Adapazarında iki ay süren yardım çalışmalarına katıldım.
Tuvalet temizledim,çöp topladım,yemek dağıttım, yük taşıdım.
Ve her depremde merhametin insanı nasıl insanileştirdiğini öğrendim.
Ve insan olamayaanın hiç bişr şey olamayacağını da.
Tebrik ediyorum değerli yazar.
Saygı ile.
İbrahim ERZURUMLU
Deprem gerçeğini vurgulayan yazınızın güne gelmesine sevindim.Tebrikler, yaşadıklarımızdan ders alıp, olayın önemine gereken hassasiyetin gösterilmesini dileyerek selamlar sunuyorum.
İbrahim ERZURUMLU
Hani şimdi siz o duvarların ve sıfırın altındasın ya şimdi oralarda…
Kafam bozuluyor, şu davar gibi kalorifere . Onun sıcağında bile donuyorum.
Küçücük bir ele uzanamamanın utancı ve üzüntüsüyle keyifle parlayan yıldızlarla bile dalaşıyorum.
Yetişemiyorum üstelik, onlar orada, ben burada olmuyor…
Ben manzaraları biliyorum, hiç yabancı değiller.
Burnuma Elvan, Elvan kokar.
Kopmuş merdivenlerin altında son kez bağırmıştı bizim binada oturan, bütün gün küçük kedisiyle oynayan, tekerlekli sandalyesindeki minik Elvan
- korkuyorum, ne olur kurtar...ın.
- Elvan, beni duyuyor musun ?
Elvan çocuktan çıt yok.Uzaktan vinç sesleri geliyor, rast gele sallıyorlar kepçeyi.Artık oltaya ne gelirse.
Ben seni bir çocukken görmüştüm, unuturum demiştim… olmadı.
Ağzım, burnum kan içinde kaldı. Güldün gittin.
Utanmadan bir Ağustos gecesin de yeniden geldin. Günlerden dündü…
Aşağı indiğim zaman yine üç bina göreceğimi sanıyordum.Sadece sanıyordum...
Galiba bizim binaya tokat atmanın cezasını ödemeye gitmişlerdi, ikisini de göremedim. Yerinden sadece insan sesleri geliyordu.
bugün; günlerdenbirgün... yarınöbürgünolacak... elvanlarkaybolacak...
bin liraya kocaman binalar satılacak,
bir liraya boya yapılacak,
ölü toprakları insanlara tekrar krediyle iki yüz elli bine satılacak...
sana da gün doğacak... güle oynaya geleceksin... elbet,
günlerdenbirgün... Elvan ' ın çıtını çıkaramadığı o yerlere.
TEŞEKKÜRLERİMLE.
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
Büyük emek verilmiş, istatistiksel verilere dayalı anlamlı bir makale olmuş yazınız. Depreme dayanaklı konutlar yapılması şart. Hep hazırlıksız yakalanıyoruz. Bu kadar kayıp vermek çok acı. İnşallah birlik ve beraberlik duygusuyla yaralarımızı saracağız. Allah tekrarından esirgesin. Teşekkürler paylaşımınız için. Saygılarımla.
İbrahim ERZURUMLU
Çok geriyiz daha çokkk..
Sonumuz hayrolur inşallah. Kocaeli yerle bir oldu. Halka göre 250 binden fazla ölü vardı. Bunları hatırlamak dahi istemiyorum. Gerçekten o karmaşayı ancak yaşayan bilir.
Ecel gelince ne tedbir alsak boş ama, biz yine de eşeğimizi sağlam kazığa bağlayıp, gerisini Allah'a bırakalım.
Van, eskisinden de iyi olacak eminim. Ölenlere rahmet diliyorum.
Sizi de bu duyarlı yazılarınızdan dolayı kutluyorum.
İbrahim ERZURUMLU
Başına gelmeyen bilemez.
Bu soğuklarda can pazarında olanlara Rabbim yardım etsin.
Ve bu fay hatlarının üzerine kurulan yerleşim yerlerine verilen izinler de bir an önce son bulsun.
Bile bile lades demek bu olsa gerek.
Selam ile duyarlı dost kalem
İbrahim ERZURUMLU
Allah'ım yardımcıları olsun, inşallah göçük altından çok canları kurtarabilirler.
Türkiye deprem kuşağında bir ülke!
Tabii deprem olmasın arzu ederiz, ama bir de hayatın gerçekleri var.
Madem ki depremle yaşamak zorundayız, ülkemizin gerçeğini kabullenip önlemlerin alınması gerekli.
Yönetim kademesindekilerin görevi, yapılan binaları sıkı denetimden geçirmeli, yapım aşamasında ve sonrasında eksikliklere göz yumulmamalı.
Önceden yapılanlar denetlenmeli, güçlendirme çalışmalarına hız verilmeli.
Vatandaş olarak görevimiz de oturduğumuz binaların zemin etüdünü yaptırıp, oturulabilirliğini sorgulamalı, yeni ev alırken mutlaka araştırıp, zemini sağlam, malzemesi tamam, gerçekten sağlam raporu alanları tercih etmeliyiz.
Görünüşü albenili olanları değil.
Depremdeki bütün kayıplara Allah'ım rahmet eylesin, yaralılara acil şifalar diliyorum.