- 1196 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Sabah Uyanmadığımızda
Bir anlatımı ,evirip çevirip aynı yerlerde dolaşıp durmanın bir anlamı olmamalı artık.Biz Türk toplumu olarak, bir zamanlar siyah beyaz camlarda seyrettiğimiz"haydi tonton,hop hop!"devrini çoktan aştık,geçtik ,ve vardık bir yerlere.Yumuşakça ve uysalca "heee!"dedik olumsuz bile bulduğumuz dikte ettirilen,ya da ettirilmek istenen pek çok güncel olay ,uygulama ve davranışlara.Ama ,yine aynı toplum insanları olarak dersimizi de alıp,bir kenara notlarımızı yazdık hissettiklerimizle,Anadolu`luca.Nedir anlatılmak istenen;evirip çevirmeden ve yalınca?..
Uysalız.Yakasına yapışıpta hergeleliğin ,hesap soruncaya değin.Ataklığımız zor zamanları ,son zamanları bekler hep.Tarihte de böyleymişiz,hala da öyleyiz.Ellili ve altmışlı yıllarda bir motorlu taşıt alma furyasına kapıldık.Ani bir yoğalmayla,ikinci el,eski arabaları.
Hiç düşündük mü,planlama yaptık mı,ucuz pahalı dedik mi ,metal yığını, hantal ,kocaman ,altı silindir, sekiz silindir su gibi benzin içen,sonraları tenekeden ya da polyester kabinli,emniyet kemersiz neredeyse bitmiş,artık teknolojilerin her türlü reklam furyasını beyinlere kazıyarak otuz yıllık ,kırk yıllık yüzbinlerce isanın kanını karayollarına akıtacak satın aldığımız otomobillerle, nasıl korkunç bir yol aldığımızı,nereye yol aldığımızı?.
Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kaç kilometre demiryolu yapıldı ki topluca taşıyıp insanımızı, ekonomimizin dışarıya bağlı olmaması için milli işbirliği ruhu ile..Hesaba azıcık aklı eren biri alsın eline kalemi,harcanan petrol ve yan ürünlerini bir çeteleye vursun ve düşünsün.Sonra şu soruyu sorsun hiç kuşkusuz:Kırk-elli yıllık dışarıya boşa akıtılan para niye?Hani o kadar zamandır oto yollar,hızlı trenler,şehir içi toplu ulaşım araç ve yapıları?Farkına varıllacak ki,bir tek petrol satın alan bu kalemin eğer içe harcansaydı zenginliğinin fazlasıyla bize yeteceğini...
Gelişmiş ülkeler ;renklisini,kumandalısını kullanırken uzak görümün(tv),bizde önce siyah beyazı,sonra renklisi,sonra renklisi uzaktan kumandalısı ,daha sonra stereosu,toplumun ciğerini sökercesine, çocukların mızırdanışına ve hanımların nazlanmalarına kurban edilip gıdım gıdım gitmedi mi yığınla ailenin serveti ?
Bir de baktık ki uzaktaki yaşamlar farklı gözüküyor cam ekranlarda.Onlar daha derli toplu,daha zengin ve bakımlı,biz;sıska ve her şeye ne kadar da aç!İçimize işlenen özentinin melun araçları..Ülkesinde tembel ve mayışık oturan insanların Avrupa macerasında nasıl da çalışkanlaştıkları,yeniden imar ettiklerini oraları.O zamanda vardı bu güç,şimdide var.Elinden tutupta çeken olursa bataklıktan.
Taraflı tarafsız yayınları okuyup gözleyenler gördüler ki,"haa!Biz ve onlar.Bizden üsttekiler ve bizden alttakiler.Paylaşım var dostlar paylaşım.Topraklar olmasa da,tarımda var,sanayide var,yer altı ve yer üstü zenginliklerde var.Vahşiden vahşi,bizden daha muris, bizden daha aç,doymak nedir bilmeyen türden servet ve zenginlik avcıları!O ülkeden, bu ülkeden,şu ülkeden...Oysa dünya herkese yetecek kadar bol ve cömert değil mi?
Öğretmen olmak çok zor bu süreçte.Ve hemen her sabah sınıfta, erkenden dönüp sırtını sınıfa,tahtaya yazıları yazarken gizliden ağlamak.
Mustafa`nın annesi kırık cama yastık dayamış soğuk girmesin diye.Baba saf,pazarcı.Anne saf ev hanımı ,yoksul bir örneği insanlarımızın.Sizi sokağın başında bekliyor bu manzara,bu elem.Şİmdilerde o da eksildi ya,kar yağardı geçen yıllar hani,sulu sepken.Aynur çocuk, üstten bağlı yazlık bez ayakkabılarıyla girerdi sınıfa dudağı morarmış.İstanbul`un orta yerinde teknoloji harikası bir tv ve gazete binası ve hemen bitişiğindeki üçüncü kat sınıfları şakır şakır damlayan altmış,yetmiş kişilik sınıflarda,yazın toz yutup,kışın çamurda yaşayan ve üşüyerek eğitim-öğretim alan(?)çocuklar.Çok uzak değil yıl 2002-2003...Evde azar okulda azar ve dayaktan aptallığın kıyısında minik ve ergen yığınla insanımız,onlar daha çok küçükler,ufacık ufacıklar.Altını ıslatmış Emrah can.Kurumadığı için kat kat giydirilip sidik kokuları içinde okullara yollanan yavrular.Nasıl bir çaresizliktir ki o annenin o babanın yakasını bırakmayan.Ya da soruyu doğru sormak gerekmez mi?Daha doğrusu,kimdir bunlara sebep olanlar?..
Bilinmezler değil mi?Kayıptalar.Belki bir ramazanlıkta ortaya çıkacaklar,vicdanlarını rahatlatacaklar...Belki de düşkünler evine kameralarla popülist ziyaretler yapacaklar,çocuk bakım evlerinde yılda bir-iki günah savacaklar.Canım Allah hiç görmez ve bilmez(?) öyle mi?...
Bir kıyı kasabasındayım Ege`nin.Cennet koylarından birinde bir köy.Çevresi orman,çevresi zeytin.Halkı,havası,suyu,denizi cennet mi cennet.Az ileride homurdanan hurda demir fabrikaları.Üç koy ileride petrolün duman kustuğu rafineri bacaları.Bacalar ve fabrikaların bina üstlerinden yayılan dumanları.Zehirin her çeşidi.İnsanlık ayıbı.Ve de insanın kaybı.Güncel hani,salınan gazlar,atmosfer,çevre kirliliği,yok olanlar,bir daha olamayacaklar...Hurda yığınları,atıkları avrupanın,ve demir ihracatında bilmem ne kadarla ne kadar zengin olanlar.Ya geride tüm insanlığa bıraktıkları.
Zeytin ağaçları can çekiyor.Soframın mübarek iftarlığı.Çayım,simidim,peynirim ve zeytinim.Her sabahı öğrencinin öğretmenin.Ve her öğleni yemeğimin,olursa her akşamı salatamın,yağı gülüm zeytinliklerimizin can çeken zeytin ağaçları...
Yağmur hani?..Bu kuraklık niye?Emniyet subabı buzullar çatır çatır yıkılyor denizlere.Seyrediyoruz çekirdek yiyerek.Mantık yürütsün herkes.Ne olur adını felaket tellallığı komayın!Tellal bile yetmez anlatmaya.Hala anlaşılmadı mı?Ne kadar transferi(aktarımı)paranızın bankalardan bankalara,ya da uluslararası ekonomi arenasında dünyayı bitirenlerin kirli ve kana bulanmış paralarına paralar katmaya?
Çocukları hallettik,torunlardan bana ne diyen bir düşüncenin insanına anlatabilecek neyi olabilir ki?Peki ya aynı atmosferi soluyacak olan merhametsiz,haksız para kazanıcılarla onların torunları ve torunlarının torunu ile birlikte olmayacak mı diğerlerinin torunları?Hangi bir dünyada yaşayacaklar birlikte.Acaba,satanlar ve satılanların kim alışverişini yapacak bir sabah uyanmadığımızda?..
Ağlaşma zamanı çoktaan geçti sevgili okuyucu dostlar ve güzel dünyamızın güzel insanları!Yazın,çizin,hepiciği iki üç satırdır ilgili yerlere.Uyarın onları.Kalemlerinizle dürtün,bel ki uyandırırsınız,belki uyanırlar onlar.Yoksa; hep beraber uyumanın zamanı mıdır?Ne dersiniz?..
Ya da bir sabah toplu olarak uyanmadığımızda......................................................