- 755 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Ruh Güzeli 5-(yeni düzenlemeyle)
Diye geçirdi içinden Kerem.
-Hoş geldin, diyerek karşılarken, eşinin yüzündeki hoşnutsuz ifade dikkatini çekti.
-Hoş bulduk! Kerem’in yüzü allak bullak; ‘ben ne ettim de yengemin sözüne inanıp, iyice görüp tanımadan bu evliliği kabul ettim’, diye kendisiyle kavga ediyordu. Nazlı onun haline bir anlam veremediği için,
-Canın bir şeye mi sıkıldı?
-Şey ...biz galiba oturup uzun uzun konuşmadan, birbirimizi tanımadan acele evlilik kararı
aldık, deyince Kerem’in kendisini beğenmediğini anladı. Uzunca bir sessizliğin ardından, kendisine bile yabancı gelen bir sesle:
-Kerem, anladığım kadarıyla beni iyice görmeden, tanımadan evlendiğine pişmansın.
İstemediğin bu evliliği devam ettirmek zorunda değilsin. Sadece senden bir ricam var. Diğer odayı senin kalabileceğin gibi hazırlarım. Bir süre normal hayatımızı yaşıyormuşuz gibi, buraya gelip gidersin. Biraz zaman geçince, anlaşamadığımızı ileri sürüp boşanırız. Eğer bu gece çekip gidersen, düğün gecesi terk edilen bir gelin olarak düşeceğim durumu düşün. Ayrıca ailemin ve senin amcanların çekecekleri üzüntü de cabası. Bunu lütfen göz önüne alarak kararını ver.
Nazlı’dan böyle soğukkanlı davranmasını beklemeyen Kerem, ne yapıp nasıl davranması gerektiğini düşünmek için, yığılır gibi en yakın koltuğa çöktü.
-Allah’ım ben şimdi ne yapmalıyım?
Nazlı’nın üzüntüden iyice solan yüzüne bakamadan biraz düşündü. Eşinin teklifi en mantıklısıydı galiba. Evi terk edip gitse ne diyecekti; önce kız tarafına sonra kendi akrabalarına?
-Tamam dediğin gibi olsun, bir süre böyle yapalım.
Birkaç ay bu halde geçti. Nazlı her gün normal işlerini yapıp, yemekleri hazırlıyor, akşamları Kerem gazetesini okuyup, radyo dinlerken Nazlı da ya kitap okuyor ya da nakış işliyordu. Bazı akşamlar kapıyı açmadan önce, Nazlı’nın billur sesiyle yanık bir türkü söylediğini duyuyordu.
Nazlı’yla yavaş yavaş havadan sudan konuşmaya başlayan Kerem, onun hiç de cahil ve sünepe bir kız olmadığını; bazı konularda kendisinden de bilgili olduğunu hayretle görüyordu.
O, sadece okulda aldığı eğitimle kalmamış, bol bol kitap okuyarak genel kültürünü oldukça geliştirmişti. Güncel haberleri takip ederek, ülkesi ve dünyadaki gelişmelerden haberdardı.
Bir süre sonra gündüz işteyken, onunla konuşup sohbet etmeyi özlediğini fark etti. Konuşup gülerken aslında ne kadar cana yakın oluyordu.
‘Güzellik sadece kaş göz güzelliğiyle değilmiş’, diye düşündü. Karakteri, düzgün konuşması, kibarlığı, hanımefendi tavırları, tertipli ve becerikliliğiyle evlerini nasıl sıcak bir yuva yaptığını hatırladı.
‘Ben Nazlı’yla yaşamaktan mutluyum, o halde!’
O gün iş yerinde çok dalgındı.
-Senin bir sıkıntın mı var Kerem? dedi amcası.
Düğünden sonra kayınpederinin beraber çalışma teklifine karşı, amcası kendisinin de elemana ihtiyacı olduğunu söyleyerek, Kerem’le çalışmaya başlamıştı.
-Bugün biraz erken çıkabilir miyim, amca? Bazı işlerim vardı.
-Tabii oğlum zaten bu saatten sonra fazla giden gelen olmaz.
Eyüp camiinin bahçesinde bir sıraya oturdu.
Nasıl davranması gerektiğini düşünmeye başladı.Ya Nazlı’nın gönlünü alıp normal evli çiftler gibi yaşamalı; ya da boşanmak için mahkemeye müracaat etmeliydiler...Uzunca bir süre hareketsiz, beyninden geçenleri sıraya koydu, sonunda Nazlı kendisini affedip, gerçek karı koca olarak yaşamayı kabul ederse, evliliğini sürdürmeye karar verdi.
Yalnızca güzel olmadığı için, çok becerikli, hamarat, kültürlü, beraberken huzur duyup, mutlu olduğu eşini bırakmaya içi razı olmadı. Çiçekçiden kırmızı güllerden kocaman bir buket yaptırdı, tatlıcıdan bir kutu da tatlı alarak, evinin yolunu tuttu.
Kapının zili çaldığında, Nazlı akşam için salata yapıyordu.
-Geldim bir dakika diye seslenirken ellerini kuruladı.
-Aa sen miydin, erken geldin.
-Evet işten biraz erken ayrıldım. Önce kabul edersen bu çiçekler, senin için.
-Teşekkür ederim diyen Nazlı, bu günün diğerlerinden farklı olacağını anlamıştı.
-Yaptığım bağışlanamaz saygısızlık, ama eğer beni affedip kabul edersen, seni ömür boyu sevip sayarak, mutlu olmayı teklif ediyorum.
Nazlı bir eliyle çiçekleri alırken, diğer elini eşine uzattı.
Nazlı’nın akıllı ve sabırlı davranışıyla eşini kazandığını ailemden dinlemiştim.
Mutluluk, insanların hayata bakış açılarına göre şekillenir, yeter ki elimizde olanların iyi yönlerini görmeyi bilelim.
Nazlı karakteri gerçek hayatta farklı bir isimle 1950 lerde Eyüp’te yaşamıştır.
SON
YORUMLAR
handan akbaş
Güzel bir hikaye. Bu karakter gerçekten yaşamış demek. Aslında iki taraf da çok zor bir süreçten geçmiş, aynı evi paylaşan ama evli sayılmayacak bir çift, beğenilmemiş bir kadın, gönlüne eşini beğendirememiş bir adam. Hiç kolay olmasa gerek. Yazınızı bizimle paylaştığınız için teşekkürler.
handan akbaş
Evet arkadaşım, genç kız olduğum dönemler annem anlatmıştı, güzellik çirkinlikten bahsedilirken.
Sonra çok mutlu olmuş bu hanım, zaten huyu ahlakı çok güzelmiş.
handan akbaş
Sabır her şeyi hallediyor.
Nefs'e yenilmemek için acele karar vermemeliyiz.
Sevgiyle cancazım.İçim ürpererek okudum..
handan akbaş
Akıllıca kurgulanmış, gerçek hayat hikayesi. Güzel mesajlar içeriyor. İnsanın Ruhunu keşfetmek, mizacını ve ahlakını çözebilmek , en büyük şanstır. Bu güzel hikayeyle aktarmaya çalıştığını anlayanlar olacaktır Handancım eline ve yüreğine sağlık.....
inci* tarafından 10/21/2011 11:37:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
handan akbaş
çok güzel mesajlar içeren bir yazıydı..Aşkın en hakikisi de yine derin boyuttan tensel değil ruhsal boyuttan sevmektir diye düşünmekteyim ve bu yazı da bunu doğrulamakta yazıdan öte yaşanmışlık ..siz de bunu çok güzel aktarmışsınız teşekkürler sevgili handan