- 2470 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNEYDOĞU'DA KALANLAR
Saygı değer şiir sever dostlarım,
Şiire ve Edebiyata gönül veren sevgili dostlar, bugün sizlerle 1993 yılında yaşadığım askerlikle ilgili anımı paylaşmak istiyorum. Üzerinden yıllar geçti ama niye bugün diye soracak olursanız bu sorunun cevabını bende bilmiyorum kısaca bir değerlendirme ve bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Gelinen nokta ile yıllardır ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar siyasi çıkmazlar ve bir takım olay vs. yani terör belası bu ülkede neden çürütülemiyor? O bölgede görev yapan biri olarak, içinden gelen birisi olarak, sonra da sivil hayata dönüp bir de dışardan gözlemleyerek şunları gördüm. Eksik yanımız çok, önce bunu belirtmek istiyorum. Kararlı bir mücadele gerektiren, milletçe her bireye vazife düşen ve her kesimin kendine ders çıkartacağı bir olay güneydoğu meselesi adına ne denirse... Önce asker olarak karşılaşılan zorluklar hiç de alışık olmadığınız bir arazi yapısıyla karşı karşıya kalmak ve her türlü zorlukları kolaymış gibi kabullenmek ve her zorluğun üstesinden gelmek vazifeniz, kırk kiloya yakın bir yükle saatlerce yol yürümek ve o yorgunlukla karşınızda hiç de hafif olmayan unsurlarlarla savaşmak, aylarca dağda kalmak ve tüm ihtiyaçlarınızı gittiğiniz yerde karşılamak, yani kısaca, psikolojik bir savaş.. Boş zamanlarınızda sohbet etmek, üzerinizdeki bitleri temizlemek, mühimmatlarınızın bakımını yapmak başlıca görevleriniz ve her an her saniye olabileceklere hazır olmak, yağmur yağarsa iliklerinize kadar ıslanmak ama inancınızı kaybetmemek... Karşınızda kaybedecek bir şeyi olmayan bir davaya inanan ve savaşma tekniklerini en iyi şekilde benimseyen, inandırılmış sabit düşüncelerden çıkmayan, hiç de söylendiği gibi basit olmayan düşmanınızla yüzleşmek, arazi şartlarınıda göz önününe alındığında, samanlıkta iğne aramaktan bir farkı olmayan bir arayış içine girmek gerçekten de o bölgede komutan olmak da, er olmak da sanıldığı gibi kolay değil. Birincisi psikolojik olarak baştan kaybediyorsunuz, bir süre sonra ortam sizi sıkmaya ve beyninizde kendinize çare üretmekle meşgul oluyorsunuz. Şimdi bakıyorum ki herşey askerden ve askeri güçten beklenir olmuş. Şu soruyu kendimize hiç sorduk mu; acaba o bölgenin valileri yada ilgili merciilerin hiç bir tanesinin, bugüne kadar haberi dahi yapılmadı neden?
Bugün televizyonda suçlanan komutanları gördükçe, kendimden utanıyorum. Bu örgütün şehir içi yapılanması çökertilmezse, parasal finans kaynakları çökertilmez ise, her birey üzerine düşeni yapmaz ise, biz de bu tür belalardan asla kurtulamayız.. Ben, biz uyurken başımızda nöbet tutan komutanları bilirim. İlla ki içlerinde art niyet davranışlı olanlar olmuş olabilir ama bu demek değildir ki hepsi de kötü. O bölgede görev yapan askerlerimizin arazi şartlarına daha kısa zamanda uyum sağlaması için genellikle Anadolu bölgesinde kırsal kesimlerde hayat süren kardeşlerimiz tercih ediliyor, sebep açık 15 ay gibi kısa bir zaman diliminde en iyi şekilde faydalanabilmek. Benim hiç orada zengin çocuğu arkadaşım olmadı ya da ilk tepede yolda yürüyemeyen askeri de bilirim.
Sevgili dostlar, bir gece tam 60 km. yol yürüdük ve belirtilen hedefe, akşam saat 19’dan sabah 5.30 da vardık ve çıktığımız dakikada sıcak temas sağlandı. Öğleye kadar çatışma devam etti ve biraz bir ara ateşler azaldı. Benim de içinde bulunduğum tim aşağıda bulunan mağaralara arama tarama için gönderildi. Düşünün, bir tepe aşağı doğru uzanıyor ve hakim noktadan iniyorsunuz sadece karda mevzi alacaksınız, ne bir ağaç nede bir taş var. Mağaralara yaklaştığımız anda olanlar oldu.. Tam bizi hakim noktadan gören bir grup tarafından, tepeden yoğun ateş başladı, yapacağınız tek şey karın içine gizlenmek üzerinizdeki kar elbisesiyle kamufle olmaktı. Sonra yukardakilere bizim birliğin karşılık vermesiyle ancak bir bölümümüz çekilebildi. Biz 12 kişi burunda mahsur kaldık, yani bize ateş gelen yer tam tabiriyle gökyüzüne ateş açmak gibi bir şey olurdu, çaresizdik ve saatlerce kurtarılmayı bekledik. Sadece çavuş olarak başlarında ben vardım ve kimsenin yerinden kıpırdamaması için bağırıyordum ki, o esnada iki arkadaşım burunda bulunan tek ağacın oaraya geçmek isterken, yerinden fırladıklarını ve o ağaca yöneldiklerini farkettim, kalktıkları esnada uzun namlulu silahla açılan ateşle düştüklerini gördüm... Telsizde beni teselli eden komutanımdı. Sabırlı olmamızı ve oradan çıkacağımıza ümit yokken, bizleri inandırmıştı ve hava desteği gelince Kobralar sayesinde oradan kurtulduk. Bize ateş gelen yer yoğun ateş altına alınmıştı ve biz sürünerek tepeye çıktık..
Fakat, şehitlerimiz orda kalmıştı, onları alamıyorduk şimdilik. Tepeye geldiğimizde bölük komutanımızın da şehit olduğu haberi geldi ve moralimiz iyice dağılmıştı. Sonra o mağaralardan birinde, bir teröristin şehit olan arkadaşımızın kar elbisesi elinde, bize göstererek salladığını gördüm. Aslında sabahtan beri yapılan ustaca hazırlanmış bir oyalama taktiği olduğunu anlamamız biraz geç oldu. Bizim sayımıza yakın bir grupla karşı karşıya gelmiştik. Akşam saatleri yaklaşınca arkamızda bulunan tepeye çekildik ve gece komutanlarımızdan birisi bizim yanımıza geldi, oraya biz indiğimiz için ve iyi bildiğimiz için gece şehit olan arkadaşlarımızın alınması gerekiyordu ama kafamdaki soru işareti cevabını bulamıyordu, acaba şehitlerimiz hala orada mıydı? bunu öğrenmemin tek bir yolu, gidip bakmak olacaktı ve öyle de oldu. Oluşturulan iki tim, biri özel harekat olmak üzere, iki tim tekrar tepeye gittik. Tepeden aşağıya inmek için sadece 5 kişi görevlendirildi, birisi üstteğmen komutanımız, ben ve üç arkadaşımızı da alarak, karı eşeleyerek indik. Ay ışığı vardı ve inerken hâlâ bölgenin boş olmadığını da gözlemledik. Yanan ateşler ve sesler vardı ya da bizi görüyorlar ama aldırmıyorlardı kimbilir...
Vardığımızda (buralar nasıl yazılır bilmiyorum ama) şehit arkadaşlarımız orada, öylesine yatıyorlardı... Onları naylona sardık ve tüfeklerin askı kayışlarını çözerek bağladık ve sürüyerek tepeye çıkardık. Geçen süre, ortalama gidiş dönüş 2.30 saat sürdü. Sevinç ve hüzün bir arada yaşandı sanki.. Sevinçliydik arkadaşlarımızı bulduk, çok üzüntülüydük sebebi belli...
Şimdi saygıdeğer okurlar, işte önce psikolojik olarak hazır mıydık? hayır, kendimizle yüzleştik. Onun için diyeceğim o ki, gerek subayı, gerek er ve erbaşı, buna benzer trajik olaylardan geçip görevlerini icra ediyorlar, Allah hepsinden razı olsun. Hayatını kaybeden şehitlerimizin ruhu şad olsun, onlara herşey analarının ak sütü gibi helal olsun! Doğrularımızla yanlışlarımızda o evreden geçip geldik ama hâlâ hiç birşeyi unutmadık, unutmayacağız...
Bir hatam kusurum olmuşsa affola, saygılarımla...
YORUMLAR
sevgili kardeşim.! Benim şiirlerime yuırum yapanlardan birissinin.Tamamı şimdilik 35 kişi.Bunlardan çoğunu tanıyorum.Tanımadığım arkadaşları tanımak istiyorum.Bu nedenlerle senin yazını okudum. Çok da iyi yapmışım. Askerliğin sırasında neler çektiğini daha iyi anladım.Benim
'GÜNÜMÜZDE MEHMETÇİK' şiirimde bir nemze anlattığım gibi bölgenin ne kadar sarp ve acımasız
olduğunu (Diyarbakır' ancak teftiş nedeniyle gittim)tahmin ediyorum.
Aradan seneler geçmiş olmasına rağmen senin yazın yine de güncelliğini koruyor.Tam da ortama uygun düşmüş.Tabii şartlar biraz daha farklı.Daha ziyade politik kararlar gerekiyor.
Yanlış mı, doğrumu onu tarihe bırakıyorum.Aslında söylenecek çok şey var.
Netice yazın çok güzel, uyarıcıve etkileyici.
Selamlar ve sevgiler.
Ah, ah...anılar anılar...Yıllardan beridir bu terör belası sürüp gitmekte...Bir avuç denildi... küçültüldü ....küçültüldü...önemsenmedi...işte bu günlere geldik...hala yürekler yanıyor...Umarım bunu küçümsemezler, gereğini yaparlar.Yeter artık... bıçak kemiğe dayandı...Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.Mekanları Cennet olsun inşallah...Geride kalanlara baş sağlığı ve sabır diliyorum....Acımız büyük....
Bu kara gün belli ki içine doğmuş yeğenim. Gazete çıkan bir cinayet haberini buraya taşıyarak askerlere sövme fırsatı verenler ve yorumlarında Vatanı için ölen şehitlere geberdi diyenler, teröst öldürmeyi cinayet sayanlar için bugün ak gün olmalı. Kına yaksınlar.
Sabah TV'yi açtığımda, Kahretsin!!! yine terör! yine ocaklara düşen kor ateş!!!!
Yer : Hakkari ..ve 24 ŞEHİT, 18 YARALI ! Bu yazıyı da sanki hisseder gibi gece kaleme alışın, çok anlamlı... "Tebrikler, kalemine sağlık" demek içimden gelmiyor, çünkü konu hassas ve biliyorum ki, sen de bu yazıyı için kan ağlayarak paylaştın... Sözün bittiği yerdeyim... Keşke!..
. . .