"Bilgilendirme" adlı kitabımdan alıntı
onu gördüğümde çok perişan haldeydi... boynu bükük çaresiz mavi gözleri sönük bir vaziyette caddelerde dolaşıyor gelenden gidenden bir şeyler dileniyor eline tutuşturulan birkaç parça yiyeceğe son derece sevinerek teşekkür ediyordu. fakat hava soğuk ve sertti. karnını doyurabilse bile gece nerede kalacaktı. nerede geceleyecekti. her gece sığınacak bir yer bulabiliyordu ama artık dışarıda yatması tehlikeli hale gelmişti. çünkü hem hasta hem de yaşlıydı. bu gidişle sonunun geldiği çok açıktı. fakat o yine de içinden umutsuzluk yok diyordu. asla umutsuzluk yok. bu cümleyi sık sık tekrarlar dururdu. bazen içinden bazen dışından. umutsuzluk yok... umutla sarılacak bir umut da yok ama yine de umutsuzluk yok... adeta bir takıntı gibi sürekli sürekli aynı cümle... umutsuzluk yok... biliyor olmalıydı..umutsuzluk dediği anda sonunun geleceğini. bu yüzden hep bu cümleyi tekrarlamaktan bıkmazdı umutsuzluk yok...
onu yolun ortasında baygın yatarken gördüğümde de umutsuzluk yok diye mırıldanıyordu...asla umutsuzluk yok... ambulansa bindirilirken, hastanede...baygın halde tedavi olurken... sayıklıyordu umutsuzluk yok... ve kendine geldiğinde... yavaş yavaş bitkin bitkin gözlerini açtı. bambaşka bir yerde yatıyordu. yol ortasında ve kaldırımda değil. bu bir yatak..hem de beyaz örtülü bir yatak hem de yumuşak bir yatak... başını yavaş yavaş çevirdi..etrafına bakındı... sonra pencereye doğru baktı... güneş yeni doğuyordu... ve onu gördü..güneşi... hafiften gülümsedi ve yine umutsuzluk yok... diye sayıkladı... ben doktor ve hemşire şaşkın vaziyette onu dinliyorduk... hep bu cümle... hep aynı cümle..neden neden aynı cümle? kendimi topladım...bir iki nefes alarak tüm cesaretimi toplayarak... büyüyü bozmaktan korkarcasına...umutsuzluk yok derken... evet derken...ne kadar içten söylüyorsunuz. beni bağışlayın...sizi yol ortasında baygın halde gördüğümde ve buraya hastaneye gelirken burada hep aynı cümleyi tekrarlayıp durdunuz, duruyorsunuz... kendinizden geçerek hep aynı cümle... sizi sıkmak istemiyorum ama anlatın bana... bunca sıkıntılarla boğuşurken hala umutsuzluk yok diye söylemenizi pardon... sayıklamanızı anlayamıyorum... bana anlatın teyze... hangi güç size bunu söyletiyor? sıkılmıştım bunu sorarken... kendimden de utandım fakat o mavi gözlerini bitkin bitkin açtı ve bana baktı... bu bakışı ömrüm boyunca unutamayacağım... ve beyaz yüz teni parladı. hafiften gülümsedi... sonra başını çevirdi güneşe doğru baktı yeniden... umutsuzluk yok dedi tekrar... doktor başını bana çevirdi... bunda şaşıracak birşey yok dedi... biz geçmişini araştırdık... o bir savaş gazisi... bosnada savaşmış... ve buraya türkiyeye gelmiş... üstelik yürüyerek... ailesinin hepsi savaşta ölmüşler... ve onun kimsesi yokmuş...gözünü doğuya çevirerek güneşe doğru yol almış...güneşi takip ederek yürüyormuş... rehberi güneş olmuş... hep doğu hep güneşin doğuşunu takip etmiş... ve ağzında tek bir cümle... umutsuzluk yok... böylece istanbula kadar gelmiş... yaşama gücü işte bu sihirli cümle... umutsuzluk yok... ve siz onu bulduğunuzda ölmek üzereydi... fakat dilinde kalbinde bu cümle..hatta rüyalarında bile... umutsuzluk yok diye tekrarladım dinlediklerimden adeta şok geçirerek... asla umutsuzluk yok...
Ümmühan yaşar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.