- 900 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hayatımızdan Geçen Yüzler
Hava iyiden iyiye kararıyordu. Güneşin kızılca kıyamet kopardığı saatlerdi bunlar. Adam usulca kalktı koltuktan. Artık son demleriydi belki de şu saatler. Uçan kuşun kanadına dokunmak istedi pencereden bakarken. İyice yaklaştırdı yüzünü pencereye. Buz gibiydi cam, tıpkı dışarısı gibi... Sokakta yürüyen yüzlerce, binlerce yabancı yüz gibi. Hiç kimsenin birbirinin yüzüne bakmadan yürüdüğünü gördü. Acele, telaşlı...
Kalabalığın içinden bir kadını seçti önce. Onun yerine konuşmaya başladı kendi kendine...
"Allah’ım çabuk olmalıyım. Otobüse yetişemezsem geç kalacağım. Öffff! Niye bu yoğun saatte randevu verip buluşalım dedin ki, Erkut! Makyajımı bile doğru dürüst yapamadım!" Sonra bir adama çarptı o aceleyle.
"Biraz önüne dikkat etsene! Ne bu acelen? Padişaha kelle mi yetiştiriyorsun bacım?”
Adam bu arada telaşla ceplerini karıştırıyordu.
“Allah kahretsin! Yine evde unutmuşum anahtarları. Bu kredi kartı borçları insanda akıl mı bırakır ki! Bir de yetmezmiş gibi, karının dırdırı.... Of Allah’ım oooffff!"
Küçük bir çocuk elinde bir paket kağıt mendille yaklaştı adama sonra.
"Abi, bir mendil al. Abi mendil ya, karnım çok aç!"
Adamın kendisiyle ilgilenmediğini görünce genç bir kıza yaklaştı.
"Abla bir mendil al. Karnım çok aç! Bir mendil al ya!
(Allah’ım n’olur alsınlar şu mendillerden. Tayyar abi ağzımı burnumu kıracak. Bir tane bile satamadım bugün. N’olur Allah’ım)
“Abla be sen alsana!"
Bir ona bir buna yanaşıyordu çocuk bir ümitle...
Artık dışarıyı göremiyordu adam. Nefesinden iyice buğulanmıştı cam. Yıllarca o da böylesi koşturmaca içinde gidip gelmişti. Bir kez olsun kabuğundan sıyrılıp etrafında neler olduğuna bakmamıştı. Yıllar ne de çabuk geçiyordu. Dur bile diyemiyordun bir saniyeye bile. Ve aklına bir sürü insan yüzü gelip gidiyordu. Ne çok insan gelip geçmişti hayatından! Ne çok insanın kalbini kırmış, ne çok insana hak ettiği değeri vermemişti.
Onu en çok yaralayansa, o dostuna, o her anlarını beraber geçirdikleri, içtikleri su ayrı gitmeyen o dostuna onu affettiğini söyleyememesiydi! Neydi sebep? Hatırlamıyordu bile! Ölüp gitmişti işte. Cenazesinde gözlerindeki yaşı durduramamışlardı.
Artık son demleriydi günün. Güneş son öpücüğünü de kondurdu insanların yüzüne. Artık bütün yüzler karanlıkta… Hâlâ sürüyordu koşuşturma. Aniden kalabalık bir adamın sesiyle kafasını kaldırıp baktı bir apartmana doğru. Adamın biri penceresini açmış çığlık çığlığa bağırıyordu titrek, ağlamaklı ama sevgi dolu bir sesle.
“SENİ AFFETTİM DOSTUM!”
atilla güler