- 490 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
-Boşluk-
Nahl 90:
Haberiniz olsun ki Allah, size adaleti, iyi davranmayı ve yakınlara yardımda bulunmayı
emrediyor; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklıyor; dinleyip anlayıp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Bugün ben de intihar etmeyi düşündüm. Bir insan olmanın en doğal halini haberlere taşımaktan başka getirisi olmayacak bir bildirim olarak kalacağım için ilkin vazgeçtim, sonra da denedim. Asansörün halatlarını kesmek için ekmek bıçağı yetersiz kalıyormuş anladım. Şirketin dördüncü katından aşağı atladım defalarca, hep aynı temizlik halatı tuttu beni ve usulca toprağa itiverdi. Maymundan geldiğime inanacak kadar kollarımın destek noktalarını tanıdım. İlginç gelen her şeyi yapmayı denedim; ama bir türlü olmadı. Yoldan geçen arabanın önüne atladım; adam freni yaptığı gibi durdu bana çarpmadan. Teknoloji ne kadar da gıcık bir şey! Oturduğum sandalyede sallanıp, mademki kazalar denk gelmiyor üzerime; ben kaza oluştururum deyip merdivenlerden aşağı doğru takır tukur inmeye başladım. Genel müdürle karşılaştık; yüzüm bu kadar kızarmamıştı hiç!
Dışarı çıktığım an, mesai saatine denk gelen trafiğe küfür ettim usulca. Belediye başkanının tüm ailesini tanıyordum artık; ama garibanın suçu yoktu ki! Büfeye uğrayıp bir Amerikan sigarası alayım dedim, o da bana ağır geldi. Zam gelmişti. Devlet işini artık iyi biliyordu. Belki sigarada bir nevi haklılardı, ama diğer konularda boynumuz kıldan ince psikolojisini daha fazla taşıyamıyordum. Enayi olarak görülmediğim bir yer olamaz mıydı bu dünyada?
Yaşlı bir orman mühendisinin düzenlediği parkın saçma sapan düzenine ortak olmaya gözlerimi alıştırırken, düşünmeye başladım. Uzun zamandır hayatın ne kadar garip olduğunu biliyordum. Onu çözümlemeye çalışırken, birden daha kötü bir engele takıldığımı fark ettim. Yalanları özümsemem lazımdı; hem de o kadar çok yalan ki, aynada gördüğüm kişinin ben olduğuna dair inancımı bile yitirmek üzereydim. Bu yüzden iki cümleyi bir araya bile getiremedim. Atmosferin karbon miktarını yükselten bu dengesizliğim hala devam ediyordu.
Hava değişikliği olur diye, sevdiğim ve de âşık olduğum şehrime gülümsedim tekrardan. Soğuktu hava, belediye otobüsleri ağır ağır ilerliyordu caddeler boyunca. Bu şehrin en can alıcı yanı da, trafiğinin berbat derecede sıkışık olmasıydı, ama ben seviyordum yine de! İnsan sevdiğinin kusurlarını görür müydü hiç?
Kendi manifestolarım arasında aslında daha bir sığ kaldığımı zannediyorken, farkına varınca; esas sığlığın hareketsiz ve de devinimsiz kalışlarımdan olduğuna dair acayip bir fikir haşladım. Olmadığını biliyordum bu tür helezonlarda garip hecelemelerin, bu yüzden mavi renkle beyazı bir arada bulabildiğim gökyüzüne daha fazla bakınıp durdum. Hiçbir şey değişmedi hayatımda; film artisti filanda olmadım, yalnızca baktım; çoğunun yaşadığı gibi.
Seri katillerin yemek sonrası ellerini yıkama güzelliğini bahşettiği üşüyüşlerin ertesinde, iki rekâtlık şükür namazına ilave edilecek bir ben aradım. Bankın üzerinde secdeye varınca uyurum korkusuyla onu bile es geçtim; çok, ama çok ayıp ettim. Denenecek tüm yolları denedim sayılır yalanını dahi denedim. Ama zaten yalanlarımdan sıkılmış benliğimi kurtarabilmek adına yeni bir yalan mı uyduracaktım? Onunla yaşamak için ne kadar büyük ve de güçlü midem olabilirdi ki! Kusmak her şeyi başa döndürseydi, o zaman daha mı farklı olurdu acaba yaşadıklarım?
Yer de bir kâğıt parçası buldum. İlk işim bir şeyler yazmak olurdu; boş ise tabi. Ama benden önce birileri doldurmuştu bile. Islak kâğıdın mürekkebi dağılmış satırlarında, sanki bana yazılmışçasına birkaç cümlenin yer aldığını görünce çok şaşırdım.
‘’İntihar edenlere şaşmayın; onlar sizin her gün yapmak istediğiniz şeyi bir anda yapıp o büyük günahı işliyorlar. Ama siz değil günah, sevap dahi işlemeye takatiniz kalmamışçasına yaşıyorsunuz. Günahkâr olanlara kızmamalı o zaman!
Sonra yağmurlara da küfretmeyin nefeslerinizle. Düşünün; sevmek kırmızı ışık da karşıdan karşıya geçmek kadar tehlikeli iken bu zamanda, hep aynı hatayı tekrarlamayın. Biraz masum da olsa, aynı yalanı atmak için uğraşmayın. Kendinize gelin; susmanın da mantıklı olduğunu anlayın. İsterseniz yağmurdan hemen sonra, soyunun tüm saçmalıklarınızdan ve yüreğinize ılık düşler altında duş aldırın.
Tövbe edin. Denemelerden vazgeçmeyin; ama bir konu da kesinlikle iki kez yara almayın: ‘Aşk!’ Mecazi olduğu kadar, insanın en önemli kazanımlarını da indirgeyen aşklara düşman olmayın elbette, ama dikkatli yürüyün hayat yolunuzu. Çocuklar gibi kulağınız çekilecek ve siz de buna ses çıkarmayacaksanız; sorun yok! Her koyunun bacağı aynı ipe asılsaydı; bu kadar insan yaratılmazdı! Bununla tatmin olmanız yeter aslında, enteresan bir çıkarıma gömülüp de, filmleri tekrar etmenin manası da yok! ‘’
Yerde bulduğum ıslak kâğıdın son cümlesini bir türlü okuyamıyordum. Çözdüğüm zaman kendime hediye dahi vermeye karar verdim.
Yürümeye devam ettim.
-Boşluk- Yazısına Yorum Yap
"-Boşluk-" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.