- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN’A BAKIŞ
Bir araştırma yapıldığında acaba hangi toplumlarda ve hangi insanlarda kadına karşı şiddet daha çok görülüyor. Şiddeti, sebep sonuç ilişkileri açısından değerlendirdiğimizde bir kanıya varabiliriz. Kadının toplumda ayrıcalığı nedir? Erkek, kadın insan olarak aynı, fakat biyolojik ve fizyolojik farklı özeliklere sahiptirler.
Kadına şiddet yaşam döngüsü içersinde ele alındığında taciz, tecavüz, zorlama, töre, geleneksel ve bölgesel etkiler akla gelebilir. Şiddet davranışının, genetiksel, ailesel öğrenmeyle ilgili olabileceği gibi alkol ve madde bağımlısı olanlarda daha fazla görüldüğü de ilmi tespitlerdir. Şiddetin kaynağını belirlemek çözüm için önemlidir. Bir hastalığı tedaviden önce teşhis etmek ve koruyucu önlemler almak gerekir. Şiddetin sebepleri ekonomik, siyasi, ahlaki, ailevi sosyal, kültürel psikolojik, biyolojik olarak ele alınmalıdır.
Birleşmiş Milletlerin Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yönündeki Bildirgesinde şiddeti şöyle tanımlamış. ’’İster kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma’’. Bu tanım manası ve amacı içersinde güzel olmasına karşın unutulan insanın, insanca ve İslam’ın özüne bağlı olmadan yetiştirilmesidir…
Kadın ve erkeği yaşamın doğal bir parçası olarak kabul etmekle beraber, hangi erkekler daha çok şiddet uygular sorusunun cevabında, ataerkil geleneklerden kaynaklanan egemen erkek toplum özeliklerinin etkileri vardır. Şiddeti doğurabilecek etkiler içersinde; sevgi açlığı, aşağılama, devamlı eleştirme, kıskançlık, reddetme, küçümseme, alay etme, keyfi kısıtlamalara yönelik emirler, korkutma, sevdiği bir faaliyetten alıkoyma olabileceği gibi cinsel sapma, hoşgörüsüzlük, kıskançlık, küfür, saygısızlık, medyatik etkiler, ruhsal rahatsızlıklar sayılabilir.
Kadına uygulanan şiddet konusunda alınan önlemler yeterli midir? Bu zamana kadar yapılan çalışmaların yeterli olmadığını görmekteyiz.
Kadına bakışımız ne? Acaba kadına ulvi düşünce ve bakışla bakabiliyor muyuz? Gerek kadına karşı, gerekse genel anlamdaki şiddeti sadece yasalarla önlemeye çalışmak yeterli olmayacaktır. Çünkü insanı tanımadan, yaratılış gayesine uygun yetiştirmeden yeterli çözüm bulamazsınız.
Bizler kültürümüze, inancımıza sahip çıkmadığımız ölçüde memleketimizde insanca yaşamamız da zorlaşacak, kadınca yaşamak daha da zorlaşacaktır… Çocuklarımıza birçok şeyi öğretiyor ancak onları inanç bilgisinden yoksun bırakıyoruz. Bu günün kız ve erkek çocukları yarının anne ve babaları olacaklar. Acaba inançtan yoksun anne babalar çocuklarını nasıl, neye göre yetiştirecekler, bunlardan meydana gelen nesillerden de ne beklenecek…
Toplumsal hayatımızdaki problemlerin hallinde inanç boyutu ihmal edilirse, çare olarak ele alınan konular ne olursa olsun sonuçta sefalet ve felaketi ortadan kaldıramayacaktır.
Şu ülkede yaşama sevgisi, şefkati, merhametiyle emek veren, güç veren kadın ihmal edilebilir, tazyike şiddete maruz kalabilir mi? Kadın, kimliğiyle arka planda kalan değil, özgür kendine güvenen, ayakları yere sağlam basan okuyan, öğrenen şiddete, cehalete dur diyebilecek seviyeye gelecektir. Kadın elinin değeceği her şey güzelleşecek sevgi, barış, şefkat tohumları ekilecektir. Kadın mahalle, töre baskısından, ikinci sınıf ön görülen yargılardan, dini kendilerine göre yorumlayıp da kadın tanımı yapanlardan kurtarılarak gerçek hüviyetine ve gerçek makamına kavuşturulmalıdır.
Televizyonlarda dizilerin tutması için ahlak, saygı, toplumsal değerler; iffet, hayâ, ahlak, acıma duyguları hiç sayılarak günlerce bir insanlık suçu olan tecavüzü, şiddeti, kötü alışkanlıkları meşrulaştıracak yayınlar yaparak, toplumsal değerler yozlaştırılarak, kadına cinsel, insanlara ekonomik meta olarak bakılarak ne halledilebilir ki... Kadın her gün her reklâmda sadece et parçasıymışçasına haberlere malzeme olmaktan ten istismarına maruz kalmaktan kurtarılmalıdır. Bundan gocunmayanlar kadını yüce değerinden aşağıya doğru küçültmeye çalışacaklardır.
Kadına hiçbir şiddet kabul edilemeyeceği gibi insani ve İslami anlayışa da sığdırılamaz. Kadın anadır, toplumun temel taşı, insanlığın merhamet, şefkat, sevgi timsalidir... İslam kadını yüceltmiş, korumuş ve cenneti ayaklarının altına sermiştir. Kadın ailenin kraliçesi ve toplumun barış elçisidir, onsuz hayat düşünülemez…
Toplumun temel taşıyıcılarından, ana kolonlardan biri de inançtır. İnanç zafiyeti ve cehalet toplumu, insanları yanlışlıklara, felakete sürükleyebilir.
Yaşanan tüm iyilik ve güzellikler inancımızda, kötülük ve eksiklikler de bizlerde bulunmakta, bizlerden kaynaklanmaktadır. Huzura, mutluluğa ve kurtuluşa erme Allah sevgisi ve korkusunda aranmalıdır. Asıl hayat verene kulluk ve teslimiyet işin esasıdır. İşin başka boyutu dini bilgiden habersiz, cahil kalmamız birçok hastalık ve problemlerin kaynağını oluşturuyor. İslam inancı ve Allaha hakkıyla kul olma bizi problemlerden, kirden, günahlardan, çözümsüzlüklerden, boşluğa düşmekten, cinnetlerden, sapkınlıklardan koruyacaktır.
Birçok konuda cahil kaldığımız, bihaber olduğumuz aşikârdır. Kadına şiddet, toplumsal değişim ve dönüşümle ilgili uzun vadeli bir olgudur. Demokratik sistem, sosyal devlet yapısı, insanlığın huzur ve barış medeniyeti olan İslam inancı önemsenerek çözümlenebilir… Bizi kurtuluşa, huzura götürecek İslam’ın özünden, manasından haberdar olarak, yaşantımızın her anını inanç, akıl, hikmet ve bilimle güzelleştirmeliyiz ki mutlu olalım.…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.