- 554 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İç Kriz
İÇ DÜNYAMIZDA EKONOMİK KRİZ…
Dünyada yaşanan ekonomik krizin etkileri ülkemizde de ciddi şekilde hissediliyor. İşten çıkarılmalar her gün daha fazla katlanarak artıyor. Kapanan kepenkler istihdamı düşürdüğü gibi gelir dağılımı ve yoksulluk üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor.
Çalışma hayatını patron ve işçi diye ayırıma tabi tutarsak uygulanan kemer sıkma politikasında en büyük darbeyi doğal olarak işçi sınıfı alıyor. Bu politikanın en kolay yöntemi ise ‘işten çıkarmalardır’. Çünkü; İşten çıkarılanın yerine alınana, daha az ücret verme şansı mevcuttur ne yazık ki… Ekonomik kriz dönemlerinde İşverenin başvurduğu en kolay çözüm yolları ise aynı işi daha az sayıda çalışana yaptırmak, düşük ücret ve işten çıkarmalardır maalesef… Sınıfın diğer muhatabı olan patronlar ise faiz getirisinden faydalanıp kriz derinleşince elde ettiği rantla piyasadan daha ucuza hatta yok pahasına küçük işletmeleri ele geçirip büyükken daha da büyümeye devam ediyor. Yani sermaye her zaman kazanır kriz de daha da kazanır küçükler daha da küçülür.
Kriz döneminde çalışma yaşamında yaşanan bu riskler özgüveni sarstığı gibi toplumsal gerginliği de tetikliyor. Aile hayatının ve sosyal ilişkilerin bozulmasına neden olan ekonomik kriz, depresyonlarında artmasına neden oluyor. Aile bütçesine katkı sağlayanların; işlerinin bozulması, maddi gelirinin değişikliğe uğraması, yakaladığı yaşam standardını düşürmeye ve ekonomik tedbirler almasına neden oluyor. Özellikle çocukların bu durumu idrak edememesi önceden sahip olduklarını istemesi aile içinde de çatışmalara sebep oluyor.
Hayatımızın en büyük amacı olan geleceğimizi garanti altına alma düşüncesi, yaşanan krizin etkisiyle sapmalara uğruyor. Böylelikle kendimizi sosyal yaşamdan izole ediyor, tasarruf tedbirleri adı altında yaşantımızı kısıtlama yoluna gidiyoruz. Tiyatro, sinema gibi kültürel faaliyetlerden uzaklaşıyor, kendi kabuğumuza çekilmeye başlıyoruz.
Kendi bütçemiz dâhilinde ki borçlar dengesi bile alt üst olmaya başlıyor. Söz verilen ve ödenmesi gereken borçları ödeyemediğimiz zamanlarda kendimizi rencide olmuş hissediyor, özgüvenimizi yitirmeye başlıyoruz. Sadece ekonomide olduğu söylenen kriz böylelikle bizlerin de psikolojisini derinden etkiliyor.
Gelecek kaygısı, motivasyonu ve kendine güveni aşağıya çekmeye başlıyor. Yaşam tarzımızı dahi sorgulamaya iten bu süreç endişe ve kaygıları da beraberinde getiriyor. Yarına bakış açımızda umutsuzluk, ümitsizlik kol geziyor. Geleceğe olan güvenimizi yitiriyoruz. Ve riskten kaçınıyoruz. Köyden kente olan göç bu sefer yön değiştirip kentten köye doğru yöneliyor.
Bundan daha önceleri de Anayasanın, havada uçuşmasıyla başlayan ekonomik krizde çoğumuzun hayatını etkiledi zaten. Ülkemizde belirli dönemlerde cereyan eden ekonomik krizlerin etkisi kişisel planlarımızı sürekli değiştirmemize sebep oluyor. Tedbirler hep son anlarda imdadımıza yetişiyor. Yaşanan bu olumsuzluklar hayata bakış açımızı, gelecek planlarımızı etkileyebiliyor. Tüm olumsuzluklara rağmen hayata karşı gardımızı almaya çalışıyoruz. Elbette ki adaptasyon sürecinde sıkıntılar yaşıyoruz. Bu ülkenin malı deniz, yemeyen keriz mantığından sıyrılmadığımız sürece krizlere karşı ayakta durmakta da zorlanacağız. Umarım bu toplumsal travmayı çabuk atlatırız…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.