- 618 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gece ve Ümit
Soğuk geçen gece, nöbetini güneşli bir bahar sabahına devretmesine epeyce vakit var. Bir evin bahçesin de gözünü uyku tutmamış Alman kurdu arada sırada havlamasa, ateşlenen Maria’nın takatsizlikten cılızlaşan ağlaması olmasa, karanlığın büründüğü hüzünlü halinden çıt çıkacağa benzemiyor. Muntazam dizilmiş ikişer katlı evlerden oluşan mahalle çevrede tanınan bilinen bir mevkide. Kolay kolay da mahalleden ayrılan olmayınca artık bir aile ilişkilerine dönüşmüş birliktelikleri. Günün sabahında birçoğu okul müsameresinde birbirlerinin çocuklarının teatral oyunlarını takdirle seyretmiş, gösteri sonrası bir fincan kahve içerek evlerine dağılmışlardı. Bu gösteriler aynı zamanda yaklaşan Frühkirmes dedikleri bahar şenliklerinin de bir provasıydı.
Aralıksız çalan siren sesi ile uykuya geçmiş gece ve içinde ki tüm mahalleli de telaşlı bir uyanış başladı. Yatağından, olduğu haliyle fırlayan sokakta buluyordu kendisini. Kadınların bir kısmı ağlamaklı bir kısmı çocuklarına güç vermek adına metanetini koruma gayretinde. Erkekler ise bambaşka duygu gezginliğinde. Mavi, yeşil, kahverengi gözlerin hepsi bir anda siyaha döndü sanki. Ormanlık alanın yakınında kurulmuş mahallenin oksijeni sanki görünmeyen bir el tarafından çekilip alındı, cümlesi nefes darlığında titremekte, çırpınmakta.
Bu iç acıtan siren ne yangının habercisi, ne de savaşın. Bu sirenler ölüm var diye haykırmakta. Mahalleli koşuyor, kasaba koşuyor. Tüm tali yollardan insanlar akın akın tek yolda birleşip çoğalarak aynı istikamette yaşam umuduyla nefeslenmeye koşuyorlar. Kimse kimseye ;
- Ne olmuş, neden siren çalıyor ? , diye sormuyor.
Yetimliğin kapısına koşan çocuklar, yetim annesi olma ihtimalinde korku ile kalpleri acıyan kadınlar, eşler.
Yavrusunu kara olan bir yerden alıp tekrar aynı yere göndermekten ciğerine ateş düşen anne babalar habire koşuyorlar.
Bu siren kendi lisanınca diyor ki onlara;
GRİZU PATLAMASI VAR !
Bu küçük madenci kasabasında nefesler tutulmuş, ümit ve duaya sarılmış
göçük altında ki sevdiklerine kavuşmaya koşuyorlar.
Kara gece, kara elmas, kara yazgı, beyaza döner mi bilinmez.
İsra Doğan
/2011/