- 796 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN (21)
’Taksiii’ dedi Selim, karşıdan bunu farkeden genç bir taksici avını başkalarına kaptırmak istemeyen bir avcı gibi karşı yoldan hızlı bir u dönüşü yaparak hemen yanlarında peydah oldu.
Gülümseyerek ard arda taksiye bindiler. ’Neresi’ diyen gence ’Kale tarafına’ diye mırıldandı Selim.. Yollar o kadar çabuk siliniyorduki gözlerinin önünden Neslihan’ın mırıldanmadan geri duramadı, ’Çok hızlı sürmüyormusunuz’? Delikanlı ’Abla sabahtan beri çıktığım ikinci iş bu, taksiciliktede iş kalmadı’ ’Neden’ ’Tatile gelenlerin çoğu zengin, arabasıyla geliyor geri kalanlarıda kapan kapana pek bir kazancımız yok yani’...
Geniş bir caddenin kenarında durduklarında Neslihan Selimden önce inerek ilk defa mutlu oluyormuş gibi Antalya’nın nemli havasını içine çekti. ’Ooooh ne güzel’ Selim eğilmiş taksiciye parasını verirken, delikanlının boğuk bir sesle ’bozuk yok abi’ dediğini duydu Selim usulca ’üstü kalsın’ ’Hiç olurmu abi’ Selim biraz geri çekilerek ’Oldu bile’ dedi.
Başıyla selam verdikten sonra hızla giden taksicinin ardından dalgın bakarken ’Hişşş’ dedi Neslihan birden Selim’in kolunu tutarak, ’Neden fazla verdin’? ’Boşver’ dedi Selim, ’Allah bana vermiş, az biraz onada versem ne çıkar’.
Hoşuna gitti bu söz Neslihan’ın yan yana yürürlerken gülümseyerek Selim’e baktı, ’Hani kale içi nerede’? ’Gel’ dedi sıcacık minik elini kavrayarak, ’Önce ben sana kuş bakışı göstereyim şu kale içini’, Güldü ’Uçma ama’ Beraber caddenin kenarındaki geniş kaldırımda biraz yürüdükten sonra yol gittikçe genişleyerek bir cafe halini almaya başladı. Ortada bir kaç tane orta boy masa ve sandalyeler, duvarın dibine doğru incitmeden çekti, iri güçlü elleriyle Neslihan’ı elini hiç bırakmadan. ’Aşağılara bak bakalım’ Minik sur şeklindeki sete ellerini yapıştırıp aşağıdaki harikaya bakakaldı genç kız, masmavi bir deniz, çevresi irili ufaklı yatlarla dolu, yarısına kadar kaleyle çevrilmiş sanki bir iç deniz, el ele gezen kendinin aksine sapsarı saçlı beyazlığı abartılı insanlar, öyleki gizemli saklı bir kent sanki.
Ağzı yarı açık, okşarcasına yanağını ve saçlarını yalayan rüzgara birde iyot kokusu eklendi, sanki hoşgeldin dercesine. ’Eeeee nasıl buldun Neslihan’? Diye koluna dokunan Selime sevinerek baktı ’Çok güzel, yoooo gerçekten mübalağa etmiyorum,fakat buraya nasıl gireceğiz’? ’Ben sana kaleyi çok merak ettiğin için buradan gösterdim, yürü bakalım’ Yolun karşısına bakarak Selimi duymamış gibi duraksadı Neslihan ’Burası neresi’ Karşıdaki önü çiçekler içinde bahçesi olan, yüksek geniş bir binayı gösteriyordu, Selim ’Ha orası ordu evi’ ’Aaaa ne kadar güzel bir yerdeymiş değilmi? hemen karşısı cafe, akşama kadar burada oturup kale içini seyretsem hiç bıkmam biliyormusun’ Selim Neslihan’ı süzdü o sağa sola bakıp sevinirken, ’Ne şirin kız’ dedi içinden, ’Ufacık şeylerle mutlu olabiliyor, olduğu gibi saf ve temiz’ ’Hadi bir an önce otele gidelimde dinlen dedi, dalgınlığından arınarak yol yorgunusun, sen her yanı böyle dakikalarca gözden geçirirsen akşama otelde oluruz’.
Kaldırım daralmış yine eski haline gelmişti, yolun kıyısından kıvrılarak aşağı giden bir sokak başındalardı şimdi, dar yoldan inmeye başladılar, kenarlar boydan boya hediyelik eşya ve takı standlarıyla dolu, yürürlerken birden duran Neslihan’a uyum sağladı Selim...
’İstersen yavaş gidelim bakmak istiyorsun galiba’ ’Evet çok güzel takılar var’ ’Bak sonrada gezebiliriz’ ’Hayır’ dedi Neslihan ’Şimdi bakmak istiyorum, yorgun hissetmiyorum kendimi’ ’Selim omuz silkti pekala sen bilirsin’
Baka baka gidiyorlardı, Arnavut kaldırımı döşenmiş tarih kokan Antalya’nın gizemli ara sokaklarına, bir yandan iyot kokusu ile demlenmiş nemli bir hava.. Yavaş, yavaş, yürüyerek,gözleri standlarda, neler yoktuki? akik kolyeler, zümrüt taşlı küpeler, yeşim taşlı yüzükler, biraz daha yürüdüler, Neslihan tezgahtaki en önde sergilenen turkuvaz iri kesme taşlı,araları gümüş topçuklarla kombine edilmiş gösterişli bir kolyeyi eline aldı, ’Kaça’? ’Yüzyirmi lira’’ dedi, saçlarını kuyruk yapmış,güneşten epey bronzlaşmış delikanlı, ’Çok değilmi’? ’Hayır’ dedi. ’Aralarındaki küçük topların hepsi gümüş, ayrıca gümüşe şu aralar çok zam geldi’..
Selim ’Bunu sana ben almak istiyorum müsade edersen’ ’Yoo’ dedi Neslihan gerek yok..
’Hayır’ Diye elini uzatan Neslihanın minik elini biraz sertçe sıktı ’Ben alacağım, ayrıca bana karşı çıkılmasından hiç hoşlanmam’...
...........RABİABELGİN............
YORUMLAR
Antalya'da yaşayan, Türk Fimlerinin kötü karakter oyuncusu Coşkun geldi aklıma. Kendisi aslında rolünün gereğini yapıyor,. gerçek yaşamında böle değil tabiki. sonra çok da efendi, mütevazı. Tanıştım kendisiyle, Antalya Altınportakal Film Festivali'nin Isparta programında konuştuk kendisiyle. Diyeceğim odur ki, tüm kötülükler romanlarda, filimlerde bile olmasın. Önyargılarımla hareket ediyorum sanırım yine. Selim belki de sağlam karakterli bir gençtir. Neslihan ile niyeti umarım ciddidir. O güvensizlik bende yine sürüyor. Güven vermedi..
Dur bakalım birazdan belli olur niyeti :)
Belgin Sönmez
güzeldi...yazınız..hele ant ve kale içi arada gidip doyamadıgım....güzel ülkem...sevgiler.yolunuz ısp dan geçerse gül reçeli almadan geçmeyin
Belgin Sönmez
evet ayşem doğru söylüyor bu dr kızın canını çok yakacak görünüyor baksana son sözlere. antalyada lise yıllarım geçti benm de ufuklara baktığım gizli bir yerim vardı gelen gemileri tekneleri gözümü alamadığım pırıl pırıl denizine seyre daldığım ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım o sığınağıma yolculuk yaptım güzel sürükleyerek gidiyor öykün sevgilerinle..