Şehir Yalnızlığı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şehir yalnızlığı diyorum. İçimizde kocaman bir şehir yalnızlığı var…
Günden güne artan, hiç azalmayan ve gitgide acıtan bir yalnızlık bu… Ne uykumuz tatminkar bizden ne de biz üzerimizden atabilmişiz yorgunluğu. Uyanmışız sabah işimize gidiyoruz. O kadar uzun görünüyor ki o yol… Hele üstüne de dalgınlığımız eklenirse… Dalgın dalgın atıyoruz ayağımızı yola, derken yükseliyor korna sesleri. Hemen ileride kırmızı ışık ihlali yapıyor bir başka şoför. Dolmuşçuların dur durak bilmeyen kavgaları, tramvay durağında dalgın yüzler. Bir o kadar büyük ve bir o kadar kabus şehir…
Şehir yalnızlığı diyorum! İçimizde hiç de azımsanmayacak kadar büyük yalnızlık var…
Yüksek binalar arasında gökyüzünü unutmuşuz. Sahi neydi gökyüzünün rengi? Gökkuşağından bir seçenek ya da öylesine mavi… Yıldız kayınca dilek tutulur muydu? Ya papatya falları? Papatyalar ne zaman açardı?
Şimdi elimizde avucumuzda bir sonraki binanın adresi, ama ne bina o kadar yakın ne de biz o binayı bulmak isteyecek kadar azimliyiz. Derken hatırlamak bahsi geçer hatırımızdan. O binalar ki misafirleri konuk eder, misafir olmaya şans vardır; koridorlarında görebileceğimiz bir yüz vardır, bir kuru selam için bahane vardır. Asla uzak değiliz aslında insanlardan, sadece suskunuz o kadar.
Şehir yalnızlığı diyorum. İçimizde koskoca bir şehir yalnızlığı var…
Mendil satıyor bir köşede çocuk, öbür yanda şehrin şaşalı ışıkları. Bir tarafta yıkık dökük tek odalı barınaklar, diğer yanda genişliği bile içimizi daraltan lüks salonlar. Tek anlam içinde koskoca tezat yine biziz.
Bir gece ansızın sönüyor ışıklar. Gözlerimiz o derece yorgun, fakat o derece de uykusuz. Sokak lambasına şiir yazıyor bir şair, kırık bağlama sesiyle türküsünü mırıldanıyor bir ozan, elinde zar zor tuttuğu kurşun kalemle son yazısını yazıyor bir ilkokul çocuğu. Bir yanda kanaat diğer yanda alınan nefeste bile israf.
Şehir yalnızlığı diyorum. İçimizde koskoca bir şehir yalnızlığı var.
Gördüm ki üzerimizde hayli ağır bir yük var. Bakışlarımız dalgın, yüreğimiz bunalmış. Kimi zaman var ki içi içine sığmayan yüreğimiz, kimi zaman da dünyayı sığdıramayan bir yürek oluveriyor.
Bir anne sesinin kulağa dolduğu misal, sesini dinle yüreğinin. Hafifçe arala yüreğini ve bak etrafına. Sanki bir daha giymemek üzere çıkardığın palto misali at üzerinden yalnızlığını.
Şehir yalnızlığı diyorum. İçimizde alt edilecek koca bir şehir yalnızlığı var.
İshak SAKA
YORUMLAR
Şehir hayatının hepimiz üzerindeki etkisi ve bu etkinin getirdiği ferdi ıstıraplardan geçiyoruz malumumuz.
En kalabalık kargaşalardan kaçıyorken içimizdeki kargaşaya başka bir şehir karmaşasında kayboluyoruz farkına varmadan.
Bunca kalabalık içinde yalnızlaşmaya mahkûm bireyleriz. Ve bir bir içimizdeki şehrin çıkmaz sokaklarında yitip gidiyoruz.
Yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil…
Güzel bir yazı okuttuğunuz içindir teşekkürüm…