- 852 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Harflerle Vals
Büyük bir pazar yerindeydim. Tezgahlarda rengarenk sebzeler, meyveler pazarcıların çığırtganlığı eşliğinde alıcılarını beklerken benim gözlerim başka şeylere odaklı. Yarım kilo sebze meyve isteyenleri neredeyse dövebilecekleri bir devirdi. Onların, talebim karşısında ki tüm sinirli tavırlarına rağmen, her tezgahta yarım kiloda ısrar ederdim. Nereden bilsinler ki daha fazla kese kağıdına sahip olmamın benim için ’daha fazla okumak’ anlamını taşıdığını. O dönemler pazarcılar keseleri eski gazete kağıtlarından yaparlardı . Heyecanla eve gelir, zedelenmemesine azami dikkat ederek keseleri açar hangi tarihten kalma haberlerin olduğunu umursamadan iftar vakti yemeğe kavuşmuş heyecanında okurdum. Daha sonraları romanlar, hikayeler,makaleler girdi hayatıma. Neden okuyordum, bilgi sahibi olmak için mi ?
İkra !
Yaratan Rabbin adıyla oku.
O, insanı bir alak’tan yarattı.
Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.
Kimden, nereden geldi şimdi bu harfler ? Üstelik varlığımı her yönden kuşatıp, sıktıkça sıkarken sanki bir yol arıyorlar hücrelerime sızmak için. Anlatmak istedikleri, okumam gereken neydi ?
- Okuyorum ya işte, dedim.
Hira dağı tefekkür, dertleşme, sorulara cevap arama, anlamlandırma mekanıysa herkesin kendisine özel hira’sı olmalıydı. Benim çocukluğumun hira’sı gökyüzüydü. Can kulağı ile dinleyen birinin olduğunu hisseder bilmediklerimi sorar, sıkıntılarımı, sevinçlerimi paylaşırdım. Üstelik sözlerimin semada yankılanıp tüm insanların duyduğunu hayal ederdim.
Yoksa beni mütemadiyen dinlediğini sandığım zatın sesimiydi bu.
İkra !
Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti.
Ak geriye ey zaman ! Korkmuyorum sende kaybolmaktan. Ezele yolcun var !
Nice duyguların, işlerin hâl lisanıyla anlamlandığı ve Allah’ın ol emrinden gelen harflerle ifade bulduğu yaşamın sanatkârı, Hz. Ademe tüm eşyanın isimlerini öğreten ey Sultan.
- Yeni baştan öğret bana harfleri. Okuyacağım ve yazacağım, yardım et bana.
Tüm romanları, hikaye kitaplarını ve makaleleri harf harf, cümle cümle , kelime kelime kestim. Bir zamanlar kapalıçarşıdan aldığım oymalı küçük sandığa özensiz bir şekilde koydum.
Nasıl ki ikra hitabının muhatabı bir rehberle yürümüştü zorlu yolunu, benimde bir rehberim olmalı dedim. Bir sabah huzura vardım, sandığımı masasına koyarak ;
- Beni gökyüzü gönderdi, uzun bir yoldan geldim.
- Bana harflerle vals yapmasını öğretiniz, dedim. Öyle ki , kelâm kudretinin manevi varlıkları olan harfler romanımın sayfalarından kuğu gibi süzülüp dünyada ki tüm gönüllere ulaşsınlar.
İsra Doğan
/2011/
YORUMLAR
Yavaş yavaş anlıyorum şimdi parçaları toplayarak. Evet İsracığım, çocukken benim de bir Hira'm vardı gökyüzü, yıldızlar düşerdi avuçlarıma ben kendimi cennete sanırdım kendimin hayalinde koşardım annemle her yer nur içinde. Tam uykuya dalarken annem saradı beni sevgi ile. İşte cennetteyim derdim anacığıma. Bir kese kağadının hatılattığı güzel bir mesaj aldım. Teşekkür ediyorum inançlı o güzel yüreğe...
İsra Doğan
Yolculuk seyrimizde birbirine benzer hâller yaşanmasaydı, benzer duygularda yoğrulmasaydık bu gurbette nasıl el ele verip yolumuzun sonu olan menzile varabilirdik ki ? Oku ! ben sizi okuyayım siz beni okuyun. Ağacı kuşu suyu bir çiçeği, hasta yatağında inleyen bir hastayı, bir lokmaya muhtaç olanı.Velhasıl dünya içinde her ne var ise varoluş hikmetini okuyarak sahibine ulaşalım el ele gönül gönüle.
Sevgiyle sevgiliye...
Sevgilerimle, sizinle Hira'yı paylaşmış olmakla çok mutlu oldum.
Kalp kalbe karşıdır...Dünkü yazdığım ve bugünde sayfada asılı olan yazımızda hemen hemen aynı konuya değinmişiz..."Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözü mucibince yaşabilme sırrına erenlerden oluruz...selamlarımla
İsra Doğan
Saygılarımla
İlk emrin bu oluşu üstüne ne kadar çok düşünmek lazım aslında. Ve kalemle yazmanın da insana bizzat Allah tarafından öğretilmiş olması ya da isimlerin Adem'e öğretilmiş olması ne kadar çarpıcı. Eski uygarlıklardan bugüne kalan eserlere baktıkça, insanın yeryüzüne çok donanımsız bir şekilde bırakılmış, kaba sesler çıkaran ve yemek içmek dışında derdi olmayan bir varlık olduğu ve bütün bu ilerlemede sadece "uzuuun bir zaman geçmiş ama" cümlesinin yeterli açıklama sayılabileceği kabullerinin ikna edici olmaktan çok uzak olduğunu düşünüyorum. Emr-i İlahi'den kesekağıdına uzanan yolunuzu takdirle okudum. Elinize sağlık.