- 1934 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
kaygısız (toplama) monologlar
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.
Edip Cansever
//bazen dilediğini dilediğince yapmalı insan...
aslında bunları yazarken ellerim titriyor..
yine de anlatmayı deneyeceğim, şahane bir anlatım olmasa da.. sırf eksilmek için bir kez daha...//
***
bu kadar kedere bulanmış olamazsın
tut beni!
her şeyden önde değil, her şeye rağmen tut..
aslında; ne çok mutluyum bir bilseniz
salataya limon sıkarken, içine hiç çekirdek düşmemesi gibi bir mutluluk bu
aslında özgürlük sonsuz bir boşluktu içine düşerken anladım bunu..
kanatları kırık olsa da, serçeler serçeliğinden ne kaybeder ki dedim..
aslında kimse kimseyi anlamak için değil, yalnızca duymak için dinliyordu sanki..
ne çok şey söyledim, gördüm ki yalnızca kendimi eksilttim..
devasa bir hüküm buldum, cüce yanlarıma uydurdum sabitliğini..
aslında o öyle olmadı..
böyle olsaydı belki öyle olmazdı ama öyle olması gerektiği için böyle oldu.. diye kendimi teselli bile ettim..
aslında ipe sapa gelmez bir tutkuyla öldükleri yerden doğmak için dirilenler de oldu, sonrası yine ölümdü.. mezarlıkların soğukluğunu içimi bir yangın sarınca gördüm, ölüler ne çoktu!
aslında başkasının canını yakmak isteyenler sonradan sadece kendi kalplerinin ritmini bozduklarını anladı..
kalbini karartmak bu olsa gerek, ki gerekliydi teklemesi, yeniden insan olduğunu ve kalbe ihtiyaç duyduğunu hatırlamalıydı kimileri..
açık bir operasyon icab etti, bay ve bayanlar ne çok şeyi pass geçti o akıl masalarının üzerindeyken fikirleri..
ah! hayat çok garip...
aslında garip olan bizleriz belki..
ki herkes bilir, hiçbir şeyin hiçbir zaman göründüğü gibi ve olması gerektiği gibi olmadığını..
yine değildi.. kaygısızdım tüm bunları yazarken.. öyle ki imlalarım bir hataymış veya değilmiş umursamadım. yazmak istediğim için hata yaptım bilerek.. şimdi kalkıp eleştiri malzemesi olmak ne de güzel ve kısa günün bereketine en hakiki örnek, olsa gerek.. olmasa ne gerek.. dilediğini dilediğince yapmalı insan evet...
aslında olmadık şeyler geliyor insanın aklına bazen ve hatta çoğu zaman..
ölenler hep ’başkaları’ oluyor, gitmekle kalmak arasında incecik bir çizgide buluyor insan kendisini
’başkalaşma’ya aç mıyız sahi.. laçkalaşmış maskelerimiz çok sahici değil mi..
aslında önce kendinden gidemediğinde, yahut hiç gidemediğinde ve gidemediğinde kimseden, öyle ya bir yerden de gidemediğinde yani gidemediğinde mi başlar hikaye
kaldığında gitmenin hükmü de mi kalır yani? öyle ya kendinden gitmeli bazen veya hiçbir zaman.. kendine sarılmalı, sarılmalı yahut, velhasıl sarılmalı kendine
gitmeye dair tüm yara bereleri ve ayak izlerini savurmalı.. öyle ya yine de kendinden giderken insan, hep kendine varmalı.. dönüp dönüp koşmalı iyimser yanlarına..
provasız değil mi ki her gidiş? bu tekrarlar da nesi?
huzur! hangi şarkının nakaratında nüksetmişti? ritmini tutturamıyorum hafızama yenildiğimden mi bu?
aslında şimdi anlıyorum ’ağladıkça’ yeşeren gülümsemeler oldu. hayatın kırılgan yüzüne bir tutkalın izini sürdüm. şeffaf bir bantın yapışkan yüzünü yasladım kayıplarıma. işe yaradı mı bilmiyorum. ’ağladıkça’ büyüdüm. ben ağlamayı bilmiyordum o yüzden hep içimden döktüm ıslaklığını gözlerimin. kirpikleri yoktu kalbimin. sessizce bağırdım duyulacağını hiç düşünmedim. evet ben de büyüdüm, sesim geceyi yırttıysa bu benim suçum değil. ben örmek istemiştim yalnızlığı çokluğumla ve çocukluğumla. büyük aklım çocukluğumu omuzlar sanmıştım. hani güneş gülümser ya bazen, dizleri kanayan şiirleri onarır sanmıştım ışık..
aslında ne çok yalanım var, kendim bile inanıyorum alan olmadığında, doğruluğuna mütebessim bir gülümseme bırakıyorum.. ben çok tenhayım bu aralar, ne yana koşsam kendimi karantinaya çekmek için çabalıyorum. yaklaşmayın, sormayın, bağırmayın.. dudaklarımı kanatıyorum anlamadığınızda. ne fark eder, anlamayın.. nasılsa yorulacaksınız ve nasılsa yorulacağım.. o vakit susalım..
***
fulya/ekim2011
YORUMLAR
Her paragraf bir makale konusu.
Ama konuyla ilgili makale yazmaya da gerek yok; bu şekildeki özü daha güzel.
Güzel sunumunuz için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Fulya CODAL
ziyaretiniz için teşekkür ediyorum / saygılarımla..
Yaşam, ölüm, insan,hislerimiz, hissetmediklerimiz ne kadar bizdendi. Bazen ne çok şey düşünürüz. Ne mutlu bize üstünde durup irdeleyebiliyorsak. Kutluyorum güzel yazını. Sevgilerimle.
Fulya CODAL
hoşgeldin Ayselcim, çok teşekkür ediyorum onur verdin..
sevgiyle..
herkesin bir düzeni var
kendi karma/şıklığında... diye söylemiştiniz...
karma/şıktı yazınız,
saygımla,
Fulya CODAL
hoşgeldiniz..
teşekkür ediyorum, doğru bir tespit..
saygılar..
demir parmakların ipeksi bir eldiven ile dokunuşuydu
zaman zaman kendi derinliğini haykıran bir çığlık
bazen sükut vurulmuş cümleler örgüsüydü
dediğiniz gibi şair, farklı zamanlarda
farklı ruh karelerinden oluşmuş bir fotoğraftı
böylesine doygun dizeler ile oluşmuş paylaşım için teşekkürler
çokça beğeni ve saygılarımı bırakıyorum...
Fulya CODAL
hoşgeldin şair, teşekkür ediyorum / saygılarımla..
Merhaba,öncelikle yazınız ilginç ve farklı.Beğenimi ve takdirlerimi ifade etmekle beraber,bazı çekincelerimi de kendime göre açıklama ihtiyacı duydum.Yazınızın giriş kısmında ifade ettiğiniz; "bazen dilediğini dilediğince yapmalı insan..."söylemi hem özgürlüklerin açılımı bakımından rahatlatıcı, hem de tehlikelerin sınırını çizemediği için duygular üzerinde baskı yapmakta..Her ne kadar "bazen" demişsiniz de, hangi konularda “bazen” hangi konularda “her zaman” dilediğimizi yapmalıyız? Bunun irdelenmesi gerekmez mi? Örneğin, duygusal konularda, aşkta sevgide dilediğimizi yapalım mı? Yahutta iş dünyasında...iş dünyasında nasıl davranmalı?... Akıl ve mantık bazen insanın başına beladır... Çünki hukukta da inançlarda da "aklınız varsa sorumlusunuz"dur… O zaman aklımızın olması da bizi kontrollü ve dikkatli hareket etmeye zorlamaktadır... Acaba "mongol, kriten, idiot vb. olsaydık da dilediğimiz gibi mi hareket etseydik? Böyle olmayı kim isterdi?...
Nitekim sonraki bölümlerde “…yazmak istediğim için hata yaptım bilerek.. şimdi kalkıp eleştiri malzemesi olmak ne de güzel …” diyerek telafi etmişsiniz.
Ancak böylesine ciddi ve iddialı bir yazıda esip savurmak,aklına geleni yazmak ne derecede doğru?
Mutluluğu betimlerken; "salataya limon sıkarken..."benzetmesini yapmışsınız...Yaşamımızda bu kadarcık mutluluğu yeterli görebilmekte miyiz? Bu aslında pozitif bakışın bize sağladığı hoşgörüdür…azla yetinenler daha kolay mutlu olabilirler mi? Yahutta az şeye mutlu olanlar ufaş şeylerle de mutsuz oluyorlarsa bu da yaşamımızda bir handikap olmaz mı?
“aslında özgürlük sonsuz bir boşluktu…” söyleminizle özgürlüğü böyle tanımlamışsınız…serçe örneğiyle. İnsanlar da bir bakıma böyle düşünürse, bir uzvunu kaybeden insanların düşüncelerini empati yapsanız da isabetli ifade edemezsiniz.Üstelik bir araştırma örneği de vermemişsiniz. Özgürlüklerin böylesine deli dolu açıklanması ne derece doğru…
Bundan sonraki bölümlerde de “aslında kimse kimseyi anlamak için…” yargısında olduğu gibi
kendi hayat biçiminizden küçük kesitler alarak “kesin bir yargı ya gitmek için kararlı bir biçimde “tümevarım” yöntemini kullanıyorsunuz.
“…herkes bilir, hiçbir şeyin hiçbir zaman göründüğü gibi ve olması gerektiği gibi olmadığını…” ifadesi de “kimimiz” olsaydı, kesin yargı yerine, daha göreceli, daha bilimsel bir yaklaşım olmaz mıydı?
Yazınızın büyük bir kısmında “gitmek” kavramı üzerinde çok durmuşsunuz. Sanki buralarda okuyucuyu şaşırtmak adına, bilerek kavrak kargaşası oluşturmuşsunuz. Örneğin;
“…aslında önce kendinden gidemediğinde, yahut hiç gidemediğinde ve gidemediğinde kimseden, öyle ya bir yerden de gidemediğinde yani gidemediğinde mi başlar hikaye
kaldığında gitmenin hükmü de mi kalır yani? öyle ya kendinden gitmeli bazen veya hiçbir zaman.. kendine sarılmalı, sarılmalı yahut, velhasıl sarılmalı kendine
gitmeye dair tüm yara bereleri ve ayak izlerini savurmalı.. öyle ya yine de kendinden giderken insan, hep kendine varmalı.. dönüp dönüp koşmalı iyimser yanlarına…”
Asıl olan yazıda fesahat ve belagat değil midir? Az söz ile çok şey anlatabilme gücü daha önemli değil mi? Eğer yazının konusu böyle bir karmaşaya dayansaydı “sarımsaklasak da mı saklasak” cinsinden bir tarz tutturulabilirdi. Oysa yazınızın başlığı olmasına rağmen göze çarpan belirli bir konusu da bulunmamakta.
Yine, “…ağladıkça’ büyüdüm.” İfadesinde de ağlamanın sadece pozitif boyutu üzerinde irdeleme yapmışsınız. Oysa böylesi bir yazıda negatif yönler de dile getirilebilirdi.
Çarpıcı bir yargı da “susmanın çare olduğunu” vurgulamanız olmuş. Oysa diyaloğu hep açık tutmamız gerekmez mi? “...nasılsa yorulacaksınız” gibi kesin bir yargı, başkaları adına üstelik, son derece sakıncalı değil mi?
Yorumumu okuduğunuzda kızabileceğinizi de dikkate alarak yine de bunları yazdım. Çünki sizin sanatınıza ve kaleminize değer vermekteyim.Yoksa bu kadar zamanımı ayırmazdım.Saygılarımla…
Fulya CODAL
böyle yoruma can-feda!
yazımı o kadar iyi irdelemişsiniz, olmayan konuları olması gerektiği ölçüde o kadar iyi analiz etmişsiniz ki, aksine umutlu buldum söylemlerinizi..
yazının içeriğinde ne kadar belirttim bilemiyorum ama karmaşalı bir ruh haliyle yazdığım, birbirinden alakasız zamanlarda yazdığım yazıların topalmıydı. yazıda bütünlük yok haklısınız. bütün halde değerlendirmek de bu yüzden olanaksız. hepsi de kendince 'çılgın' sayılabilecek söylemler. değerli vaktinizi ayırmışsınız. bu inceliğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum..
yorumunuza ayrı ayrı maddeler yerine bütün olarak cevap vermek istedim fakat sanırım geneli kapsayan söylemlerim konusunda haklılık payınız oldukça yüksek.. bu seferlik böyle olsun istedim.. dedim ya, kasmak istemedim cümlelerimi, bu kez dümdüz anlatmak istedim yalnızca. her zaman akıllıca yazabilsek keşke, okuyucuyu da yormadan..
velhasıl, gerçekten teşekkür ederim.. bu yaklaşımınız gerçekten takdire şayan..
saygılarımla..
Entellektüel-41
Fulya CODAL
haklı ve yapıcı eleştiriye her daim açığım..
saygılarımı gönderiyorum, ben teşekkür ederim..
eyvallah..
"ölenler hep ’başkaları’ oluyor"
ahh fulya bu soze oyle bir takildim ki,kendi sela'mi duyar gibi oldum..
kendi cenazeme gittim..
birgun olecegimizi unutup hep uzuluyoruz,uzuyoruz ne icin?
iyi ki olum var!
...
yazinin geneline tam anlamiyla giremedim.
bu sozun kilitledi beni...
hep sevgimle fistikli lokum :)
Fulya CODAL
hoşgeldin Feyza'm..
evet ölenler hep başkaları, yaşayanlar hep biziz..
düşünme o kadar, sonra fazla deliriyoruz :)
sevgimle..
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Angie
nazara gelmiş kelamın ondan :)
bak bi de ahmet arif dedin daha beter utandım. o şiirini de çok severim ben.
Bazen o kısacık anlardaki hislerin devasalığı geniş zamanların hiçbirinde yoktur işte. Kasmakla olmuyor. Esip gürlemeli insan yoksa yağamıyor. Zorla değil işte.
Bazen alakasız bile olsa yan yana durunca gerçek gerçekten sahici duruyor. Öyle durmuş işte.
Sevgimle.
Fulya CODAL
mesajların kapalıydı yazamadım, aslında iznini almam gerekirdi yorumu kullanmak için..
her şey birden bire gelişti, ben de olduğu gibi anlattım..
teşekkür ediyorum verdiğin ilham için..
sevgiyle..
Angie
Hiç gerekmez izin filan. Senin onlar. İlhamı kim olursa olsun. Hepimiz bir şeylerden almıyor muyuz bu yazma gücünü? Bazen bir söz bir bakış bir rüzgar bir şiir... Ne güzel... Çok sevindim okuduğumda. Ben de etkilenmiştim zaten yazdıklarından. Hep yaz. Tertemiz olsun kalemin dilerim.
Sevgimle Fulya.
Angie
Aslında bir şey daha var. Çok bekledim. Hâlâ yazmadın. Ve ben hâlâ bekliyorum.
Anlayacağından eminim.
Fulya CODAL
insana güç veren bir yanın var, iyimser ve kucaklayıcı yanın
seni bu yüzden çok seviyorum, özel bulduklarımdan birisin Sema..
kıymetlisin.. inan..
iyi ki var(sın) dediklerimden..
teşekkürler, varol..
sevgiyle..
Fulya CODAL
Sema'cım anlıyorum seni..
beni mutlu ettin, iyi niyetini çok iyi biliyorum..
sen de beni anla olur mu..
sevgiyle..
Angie
Ben seni anlıyorum. İnan bana anlıyorum. Lütfen haddimi aşmış olmamı bağışla. Zamanı geri döndüremiyoruz. Ama içimizdeki iyiliğin gücü her şeye kadir. Ondandı deyişim.
Hoşgörüne sığınarak.
Güzellikle hep.
Fulya CODAL
estğfrllh.. had ne demek.. her zaman fikirlerin başım gözüm üstüne..
ama samimiyetten uzak ve yanlı tutumları çirkin buluyorum, inan dik başlılıktan veya inatçılıktan değil bu.. sadece üzüldüğüm şeyler oluyor, yapılan iyiliği asla unutan biri değilim.. bazı şeylerin zamanı var sanırım.. öyle olmalı..
Seni anlıyorum ...denmesini isteriz bazan.
Okyanusa daldırıp ellerimizi, bir avuç balık yakalama şansımız ne kadarsa, o kadar sığ'dır mutluluk...Ne yapalım Fulyam kimsenin kimseye ödünç huzur verme şansı yok yaralana yaralana dik durmayı öğreneceğiz..
Seninle dertleşmek güzeldi
Sevgilerimle
Not : Yazmak yakışıyor kalemine
Fulya CODAL
hoşgeldin Çiğdemcim, teşekkür ediyorum..
anlaşılmak güzel haklısın.. anlatsak da anlaşılamadığımız nice zamanlara kıyasla..
eyvallah.. sağolasın..
''aslında olmadık şeyler geliyor insanın aklına bazen ve hatta çoğu zaman..
ölenler hep ’başkaları’ oluyor, gitmekle kalmak arasında incecik bir çizgide buluyor insan kendisini
’başkalaşma’ya aç mıyız sahi.. laçkalaşmış maskelerimiz çok sahici değil mi..''
Ben bunu aldım kendime..Ve eyvallah dedim asi yüreğe :)
Sevgiler
Fulya CODAL
hoşgeldin sevgili Roza, teşekkür ediyorum..
eyvallah olsun..
Fulya CODAL
marcel | Mesaj gönder | Favori üye listeme ekle | Engelle | 06.08.2011 12:17:35
Size de aşağı yukarı aynı şeyleri söyleyeceğim.
Neden söyleyeceğim, bri yazıya, emek verilmiş, ter akıtılmış bir yazıya, edebi eleştiriden ziyade, bel altı hakaretleri yağdırarak tatmin olmayı yeğlediğiniz için.
Sizin yazılarınıza ve şiirlerinize bakındığımda pek tabii bir dolu imla hatalarıyla l ve devrik cümlelerle dolu.
Yazılarınızda bri çok cümle büyük harfle bile başlamıyor. İlkokul 1 de anlatılmaya başlanılan bu en asıl kurak bile sizi ilgilendirmemiş.
Şiirlerinizinse en büyük zaafı, birbiriyle bağlantısı olmayan imgeleri alt alta dizip, şiir görüntüsü vermeniz. Okuduktan sonra kimin aklına ne kalıyor bana bir açıklasın.
HAl böyleyken :
Yazdıklarınız baştan aşağı imla enkazıyla, devrik cümlelerde doluyken, böylesine pervasızca eleştirme hakkını kimden aldınız ya da alıyorsunuz merak ediyorum...
bunun için mi geldiniz?
Oktay Coşar
İçinizi dökün diye geldim.
Keza öyle de oldu.
Siz , "metin akdeniz" şiirine , "ne kadar çirkin" dediniz.
İki gün sonra da başka bir şiirine harika dediniz.
Metin akdeniz de buna inanmamış olacak ki,sizi yorumsuz bıraktı.
Ben kindar değilim.
Yazınızı beğendim ve ifade ettim. İmlasızlık var mı? Yine var.
Ama bunu belirtmedim.
BU yazı çirkindir demedim.
Tebrik ettim yalınca.
Fulya CODAL
Metin Akdeniz'in şiirini beğenmedim nesirde başarılı bulduğumu ifade ettim..
tezim de bir yanılma söz konusu değil, yazısına gittim tebrik ettim..
ama siz madem benim için böyle görüşler bildiriyorsunuz, öyleyse şimdi bu tebrik de neyin nesi? bu sayfaya geldiyseniz sizden düşüncelerinizin arkasında durmanızı beklerdim...
başkalarının avukatlığına soyunmak yerine kendiniz olun lütfen!
samimiyetten uzak ve gereksiz tebriklerinize ihtiyacım yok..
herkes yerinde sağolsun..
Oktay Coşar
metin akdenizin şiirine "çirkin" dediniz. Emek verilmiş terd dökülmüş bir yazıya.
1 gün sonra da, bir sanat eserine çirkin dedikten sonra , aynı yazara, şiiriniz harika dediniz.
metin akdeniz size kopyala yapıştır yapıp,
bunun için mi geldiniz demedi.
neden demedi biliyor musunuz?
Neyse...
Benim amacım basit bir tebrikti.
Ama nereden nereyegeldi mevzuu.
tabii ki yazmam bir daha.
Fulya CODAL
hala anlamıyorsunuz çok yazık!
şiirini eleştirdim, nesirde başarılı olduğunu ifade ettim
yazısı güzeldi ve insanca gidip tebrik ettim. her şiirinde kötü bulduğumu söylemedim.. göreceli bir şeyden söz ediyorsunuz. sizin için sanat eseri olan bana göre bir mana ifade etmek zorunda değil..
haa bunun için mi geldiniz diyebilirdi, hakkıdır, ki ben söylediklerimin arkasındaydım onun için demedi, çünkü nesirde kötüsünüz demedim ben!
ayrıca şiir de yazı da onundur, bu yüzden gelmeye hakkı vardır ama siz başkasına ait olan bir eser için savunmaya koyuluyorsanız buna hakkınız yok..
kaldı ki siz şimdi yalnızca kendi tezlerinizi çürütmekle meşgulsünüz
gelin veya gelmeyin, benim için bir hükmü yok sözlerinizin, sadece hatırlatmak istedim..
Oktay Coşar
Diyemiyorsunuz.... Bunu diyecek cesareti bulamıyorsunuz ne tuhaf...
Evet ben terakıtılmış bir yazıya "çirkin" dedim. Dememem gerekirdi.
Bir yazıyı öyle aşağılamamam gerekirdi, bir yazıya öyle alaycı yaklaşmamam gerekirdi diyemiyorsunuz... Ne tuhaf...
Ben derdim...
Peki dediniz. Bunu yaptınız...
İşte ben de o gün o anda önce kendinize bakın dedim.
Ama bakın ben ilk yorumunda sadece estetik bri duygutümlüğü dedim.
YAzınız baştan aşağı imla hatalrıyla dolu demedim.
İlk okul 1 de gösterilen imla kurallarını hala neden uygulamamakta inat ediyorsunuz demedim.
Yazmaya yeni başlayan birinin bile imlası daha iyidir demedim.
60 cümlelik yazınızın 55 i imlasız demedim.
Ama nedense siz dedirttiyorsunuz...
Fulya CODAL
beyefendi bırakın Metin Akdeniz'i, bu onunla benim aramda olan bir meseledir, sizi neden bu kadar ilgilendiriyor? avukatlık mı diğer mesleğiniz?
ben diyeceğimi dedim, dememem gerekiyordu demem! zira düşüncelerim değişmedi, hala aynı ben sizin gibi sürekli fikir değiştirmiyorum, söylediklerimin arkasındayım.. bu sizi değil, kimseyi ilgilendirmez.
gel gelelim imla hataları dediğiniz kısma. yazımı okumadan yorumlamamış olsaydınız içerisinde imla kurallarına uymadan yazdığımı öğrenmiş olurdunuz!
ki onca hatasız yazdığım yazı varken kalkıp bu yazıya yoruma gelmiş olmanız da bir ironi olsa gerek! demek ki tepkimi bekliyordunuz ki savunmanızı en başında arkanıza aldınız.. ben gayet iyi biliyorum öncekileri de okuduğunuzu
neyse uzatmaya lüzum yok, lütfen cevap vermek zorunda hissetmeyin kendinizi
zira anlaşamıyoruz sizinle..
Oktay Coşar
Ama sen beni bilirsin.
İnan aşağıda söylediklerim doğaçlama gerçekleşti.
İnan kurgulamadım....
Ben daha bir şey demiyorum :
"Sadece allah rızası için biraz nesnellik diyorum"
Fulya CODAL
elbette diyebilirsin Semacım ama konu gereksiz yere uzuyor..
yazımı okumadan 1.5 dakika içinde sırf imla hatalı olduğunu düşünerek olumlu görünen olumsuz yaklaşımla yorumlayan biri için gereği olduğunu düşünmüyorum.
edebi bir tartışma olmuyor çünkü..
Oktay Coşar
Susmamı istiyorsanız eğer, susmamı gerektirecek cümleler kullanacaksınız.
Hakaret vari değil!
Ben en ufak bir hakarette bulundum mu?
Yok öyle biri için gerek yokmuş,
yok edebi bir tartışma değilmiş!
Lütfen daha da üstüme gelmeyin....
Angie
Öncelikle ikinize de teekkür ederim. Ve merhaba :)
Olayı bildiğim en azından şahit olduğum için burdayım. Ve aynı platformlarda yazmış olmanın takibiyle de birazcık fikir sahibi olduğumu düşünüyorum.
İkiniz de kendi başınıza oldukça iyi niyetli insanlarsınız. Bazen istemediğimiz pozisyonlarda karşılaşabiliyoruz tıpkı sizin gibi. Sanırım bunda tetikleyiciler de çok etken. Bazen irdelemek durumu daha kötü yapıyor.
Fulya'nın neye kızdığını çok iyi anlıyorum. Ve burada başka bir şahısı ilgilendiren en ufak bir imada dahi bulunmak istemiyorum. Çünkü benim yapıma ters bu. O nedenle oraya dokunmayacağım.
Fakat şunu da biliyorum ki Oktay Coşar bugün gelmişse inanmış da gelmiştir, ironisiz.
Bazen sessizlik iyidir. Kalbimizin katılaşan yanını yumuşatır. Oktay Fulya'nın bugün sana yazdıklarını alttan almak sırası sende. Fulya da geçmişi unutmalı diyorum.
Düzene ya da fikirlere duruşlara değil de kişilere öfke yazma aşkımıza gölge düşürür. Düşmesin.
İkinize de sonsuz selam.
Angie
Ve ne olur kızgınlığınız amacını aşmasın. Kişiselleşmesin.
Sevgiler.
Oktay Coşar
Peki ben Fulya'dan özür diliyorum.
Ve konuyu da kapatıyorum.
lacivertiğnedenlik
ikinize selam yola devam uaşaklar kavga etmeleylim daa *)
Feyza Can
kucukken iki sevdigim arkadasimin kavga etmelerinden nefret ederdim..
hangisinin yanina gitsem digeri kuserdi.
ikisininde uzulmesini istemezdim.
boyle durumlarda bas donmesi veya karnim agriyor bahanesiyle tum ilgiyi uzerime toplayip ikisine de unuttururdum durumu.:)
simdi;
fulya yazma atesiyle yanan,samimiyetiyle buz daglarini eriten,simsicak,ici kipir kipir can dostum.
marcel bildigini soyleyen,taraf veya maksatli bir kin beslemeyen sair kimligine yakisan guzel insan.
son gunlerde cok yasadigim bir durumun icine dusmeyin lutfen...
ortak arkadaslarinizi uzmeyin..
sema'yi tebrik ediyorum ara bulucu ve iki tarafi da yatistiran yorumuyla..
hepinize sevgiler
Abdulkadir BOSTAN
öncelikle geç gördüğüm bir konu için, tartışmanın bittiği anda bir şeyler söylemek her ne kadar hoş olmasa da, mevzuyu baştan beri bilen biri olarak
susmak şahsıma yakışmayacağından, susmamayı tercih ediyorum...
ve diyorum ki, Marcel'in göstermelik ve ya tam olarak ne için özür dilediğini dahi bilmeden özür dilemesi, yazar ve şair duruşuna yakışmadığını düşünüyorum...
şimdi burada şunu sormak istiyorum sayın Marcel, siz o günkü söylediklerinizde
haksız olduğunuzu kabul edip mi özür dilediniz...
bunlar( aşağıda tırnak içinde ki) sizin o günkü, bir yandaşınızı korumak amaçlı hadsiz bir şekilde ve gereksizce saldırmanız... saldırdığınız konu ise tamamen etik olamayan bir üslup ve her zaman yaptığınız gibi, yeri olmayan bir ortamdı, eğer bu şahsa bir eleştiriniz varsa, gider eserinin eleştiri kısmına yazarsınız bunları. eleştiriye karşı eleştiri diyerek konuyu amacından saptırmışsınız...
şimdi ben, sizin eserlerinizi burada eleştirsem siz ne dersiniz?
inanın başlasam sabahı bulur eleştirilerim.
ve o gün asla Fulya hanımın ne demek istediğini idrak bile etme gereği duymadan, ağzınıza geleni sayma hakkını size kim veriyor?
ve görüyorum ki, tekrar tekrar açıklamasına rağmen, sizin tabiriniz ile
ilkokul çocuğunun dahi anlayabileceği bir konuyu anlayamamış olmanız sizin adınıza üzücü bir durum...
"Size de aşağı yukarı aynı şeyleri söyleyeceğim.
Neden söyleyeceğim, bri yazıya, emek verilmiş, ter akıtılmış bir yazıya, edebi eleştiriden ziyade, bel altı hakaretleri yağdırarak tatmin olmayı yeğlediğiniz için.
Sizin yazılarınıza ve şiirlerinize bakındığımda pek tabii bir dolu imla hatalarıyla l ve devrik cümlelerle dolu.
Yazılarınızda bri çok cümle büyük harfle bile başlamıyor. İlkokul 1 de anlatılmaya başlanılan bu en asıl kurak bile sizi ilgilendirmemiş.
Şiirlerinizinse en büyük zaafı, birbiriyle bağlantısı olmayan imgeleri alt alta dizip, şiir görüntüsü vermeniz. Okuduktan sonra kimin aklına ne kalıyor bana bir açıklasın.
HAl böyleyken :
Yazdıklarınız baştan aşağı imla enkazıyla, devrik cümlelerde doluyken, böylesine pervasızca eleştirme hakkını kimden aldınız ya da alıyorsunuz merak ediyorum..
Eğer bu söylediklerimin arkasında durmuyorum diyerek özür diliyorsa
Marcel'e burada teşekkür ediyor ve verdiğim rahatsızlık için ben özür diliyorum / saygımla
Fulya CODAL
Kadir şairim, sayın Akdeniz'in şiirine eleştirel yorum yapana kadar sayın Marcel şiirlerimi büyük zevk, beğeni ve övgü dolu yorumlarla okuyordu.
bunu kendisi de gayet iyi biliyor. ne zaman ki ben o yorumu yaptım, ondan sonra düşman olundu. edebiyat kazanmadı, isterdim ki şahıslar değil eserler tartışılsın,, eleştirilsin, yerden yere vurulsun.. ben öyle yapmıştım..
ama şimdi bu tutarsızlık veya kapanmış bir hesaba yeniden dönüş adı her neyse, daha fazla uzamasın.. herkes alacağını aldı..
saygılarımla..
Oktay Coşar
içten ve samimiyetimle :
fulya sen güzel yazıyorsun, benim gibi düşlerinle oynamayı, onları şekillendirmesini seviyorsun. bunu takdir ettim, yine ederim.
Sen d eyılmıyorsun yazmaktan. Eğrisini oğrusunu bulana dek. Bunu da takdir ederim.
Evet imlanla sana bel altından vurdum. kabul.
Metin veya Osman. Bir şiire çirkin denilmesini hazmedemedim. Orada Sema da vardı. Sema da hazmedemedi. Bir çok insan hazmedemedi.
Ben sadece oray atakıldım ve hiddetlendim. evet ağır yazdım. çünkü kelimen bana göre çok ağırdı.
Sen de benim bir çok şiirime iyi şeyler bıraktın anımsarsan.
Kadir de daha geçenlerde özelden , yazdıklarınızı beğeniyle takip ediyorum dedi.
Ama şimdi evet böyle bir duruma gelindi.
Ben kendi adıma , söylediklerini yiyor gibi algılansa da tekrar özür diliyorum.
Böyle bir yazının altında olmaması gereken bir tartışmaydı.
Biz yazmaya devam edelim. Devam edin.
Beni de affedin...