- 800 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN (20)
’’Tamam görüşürüz’’ ’Dur’ dedi Selim ’’Kapatma’’ ’Neden’? ’Yarın yola çıkıyorum, şu halde oteli ayarlamam ve bazı işlerimi halletmem için bir günüm var’ ’Yani’ Selim nefeslendi, ’Yani ertesi günde sen gelirsin, ardından geleceğin saati bildirirsen seni havaalanında karşılamaya gelirim ’Olur peki hoşçakal’ ’Sende’ dedi Selim çoşkun bir sesle.
Genç kız telefonu kapattıktan sonra gayri ihtiyari denize baktı bir hoş, ’’Mutlumuyum? bunu söyleyebilmem için o kadar erkenki, deniz yine çoşmuştu oysa daha Ağustos’un sonları, hep böyleydi Marmara, sonbaharı erken, yazı geç, müjdelerdi huyu kurusun..
Dalgalar kıyıları döverken bir an, sanki bir şey anlatmak istiyorlarmış gibi geldi ona çoştukça köpüren hırslanırcasına büyüyen grimsi köpüklü iri dalgalar. Kenarda bir kaç atılmış pet şişeler, kağıtlar çer çöp, ’’Böyle bir deniz ne söyleyebilirki insana’’? dedi kendi kendine ’’Bende iyice romantikleştim, olsa, olsa beni biraz temizleyin der ne desin..
Ne kıyısı nede köşesi kalmış kirletilmedik İstanbul’un gerisin geri ötede görünen denize sıfır ufak balık lokantasına yürürken bir an tarih kitaplarında okuduğu İstanbul geldi aklın hani şu Ahmet Rasim’in İstanbul’u, duygulandı iyiden iyiye, gözünün önünde saygılı sevgili masum insan yüzleri, biteviye utangaç, içini çekti ’’Hangi devirde yaşıyoruz’’ diye gürleyen okuldaki uçuk kız Yasmin ve onun gibi niceleri, edebin asaletin devri olurmuş gibi sınırsız özgürlük bıktırası yetmez gibi öğürtesi...
Bir gün sonra elinde Açık Mavi seyahat çantası beyaz uzun kollu tişörtünü siyah pantolonuyla kombinelemiş duru esmer teniyle hemen farkedilen bir genç kız, kuyrukta uçak bileti almak için sıradaydı ’’Acaba akşam üzerimi yola çıksaydım’’ diye düşündü ’’Nedense ne akşamı ne karanlığa açılan pencereleri sevmiyorum’’ gece heyecan ve düşünmekten uyuyamamıştı gözlerini kapattı uçakta otururken uyuyamazsam bile gözlerim dinlensin diye..
Sabah vedalaşırlarken Yeşim buruktu nedense? ’Hoşçakal’ derken ’’Benimi kıskanıyor acaba’’? diye düşündü Neslihan, ardından yok, yok, dedi kendi kendine o öyle kız değildir.
’’’Zaten diğer kızlar bir kaç gün sonra burda olur neden surat asıyorsun Yeşim’’’? demişti elini tutarken Yeşim durgun, ’Neden bilmem’’ diye hüzünle başını eğerken, içlerinde o giderse kimsesizliği daha bir vurgulu yaşayacağı belli olan ölgün ışıkların gel git yaptığı yeşil gözleriyle ’’Bu adam seni üzecek gibi geliyor bana’’.
Neslihan şuh ve hırslı bir kadın gibi ’Hah’’ diye güldü ’’Beni üzen üzülür bilmiyormusun sen’? ’’Bilmem’’ dedi Yeşim durgunca ’’İnşallah dediğin gibi olur’, ’’Haydi gül bak giderken böyle yapma, mutlu olmamı istiyorsan haydi gül’ tereddüt git gelleriyle garip bir sırıtış ’Hah şöyle’’ dedi Yeşim’in yanağını öperken ’Bak bir daha böyle yaparsan, döverim seni, nede olsa senden altı ay büyüğüm’ Gülümseyerek el sallamıştı ardından Yeşim’’.
Vakit öğle olmuştu havaalanına indiğinde genç kız ’’Selim geldimi acaba’’? dedi içinden, ’’Uçağa binmeden arayıp haber vermiştim ama, ah şu bilinmezlik, yaşamın bir parçası, minik bilinmezlik serpintileri’’.
Hızla yürürken karşıdan gelen Selim’i farketti birden, gülümseyerek yanına geldi serbestçe ’Merhaba’ diyerek, genç kızın yanağına zarif bir buse kondururken, gülmek istedi ’Hoşbulduk’ derken oda.
Oysa boğazı kurumuştu yine, çarpan kalbi bir yandan, başı döndü sanki, metanetle dik durmaya çalışırken, beraber çıkışa yürürlerken göz ucuyla Selim’e baktı, koyu yeşil bir gömlek giymişti gözlerinin bir kaç ton koyusu altınada rahat bir kot pantolon.
Güldü ’Burası ne kadar sıcak böyle’’ ’’İstanbul nasıl canım’’? dedi delikanlı, ’’Yağışlı ve soğuk’’ diye mırıldandı.
Çok heyecanlı olduğu zaman konuşmasını kısa tutardı ’’Boşver Neslihan sana tüm bu yaşadıklarını unutturacağım’’.
Genç kız sinirli ve şüpheci bir sesle ’’Nasıl unutturacaksın’’ Selim güldü ’Sen ne içi fesat kızsın yaaa her lafımın altında bir Çapan Oğlumu arayacaksın, iki elini yana açtı ’’Ooooo işimiz var seninle’’...
Ardından gergin havayı yumuşatmak istercesine ’’Kale içinde otelde yerimiz hazır bile bak yoooo sakın yanlış anlama yine, odalarımız ayrı merak etme’’ Neslihan başını kaldırıp Selim’e baktı bir şey söylemeden, ’’Yenimi traş oldun kalbimin sahibi’’ dedi kendi kendine.
’’Bu kadar pürüzsüz olmak zorundamıydı meleğimsi yüzün?, ya o tuğba ağaçlarının cennetimsi rengini kıskandıracak kadar yemyeşil gözlerin’’.
Acıdı kendine bir an o ’’Belki öylesine’’ dedi içinden, zaman geçirmek için ’’Paylaşımcı yanımdan, arkadaşlığımdan hoşlanıyordur olamazmı yani’’?.
’’Bu aşkı ne zamana kadar yüreğimde saklayacağım’’ dedi gözleri konuşurken ’’Selim bir illet gibi sardı benliğimi, karşı koyamıyorum’’..
O kadarmı çok bakmıştı? Selim güldü ’’Neden o kadar çok baktın yüzüme’’’ ’’Hiç’’ dedi Neslihan ’’Görmediğimden beri biraz kilo almışsında’’ Selim önüne bakarak ’’Ah Neslihan’’ dedi içinden, ’’Öğrenmeliyim ne bulduğumu sende, neden bana baktığında kalbimin derinliklerini gördüğünü bilmeden olmaz’’.
’’Neden sana karşı lakayt olamıyor bu aptal kalbim, ne varki sende’’?... Düşüncelerinden sıyrılarak ’’Bir taksi tutalımda sana kalacağımız oteli göstereyim’ Yeni bir şey bulmuş gibi ellerini ovdu ’Hiç görmediğin yerlere götüreceğim seni, Düden Şelalesi, yat gezileri daha neler, neler’’.
Birbirlerine gülümseyerek baktılar zaman durdu sanarak geçmiş gelecek tüm aşıklar gibi öylesine ....
==============.....RabiaBelgin.....====================
YORUMLAR
Düden Şelalesi,,, uyar.,., iyi de yat gezileri de ne oluyor Selim efendi? hemen kıza sarkmalar falan??? "Unutturacağım sana yaşadıklarını" demeler... Ayrı odada kalacağına inanmadım ya neyse, beni utandırsın bakalım. Ateşle barut, odalar ayrı da olsa bir araya gelir.. Sormazlar mı şimdi Selim Efendi'ye.. iyi de, peki niye tatile çıkıyorsun kızla durduk yerde.. kimler çıkar tatile? Karı kocalar,, aynı odada kalacak olan sevgililer,,, ee başka? bi de Selim efendi gibiler,,, Külahıma anlat sen bunu doktor bey,,,