Fırat Sırata akarken El’aziz’e Gelmelisin Nazlıcan
hayrettin taylan
Yaşamayı öğretecekti ali cenap buluşmaların.Bütün umudumu bu yolda harcadım.Harcanacak başka bozuk kalakalışım yoktu. Biraza kalmış yokluklarım vardı.Gülümsemenin can damarıydım.Dahası tebessümün mumuydum kendi etrafıma veremediğim güleç demler için.
-Masmavi hülyalarım vardı.Sen malihulyalarımdan sonra gelen pınardın.
Damlaların aşkın gözünden akardı.Ağlayışına meftun bir aşk kutbuydum.
Uzaklarında yaşayan penguenlerim vardı.Buzul istemlerimle sana geliyordum.
-Sükûtların altın rengindeydi. Susturulmuş çığların vardı. Varlığımı iğneleyen sözsüz yamaların can defteriydim.
*Ruhsuz risalelerin okunmamış yaşamların diliyim. Kimsesiz yalanlarım var.
Yılan üretim merkezinden yalanlarıma zehir üretiyorum.
-Aslında panzehirim bakma böyle aurası açık istemlerim var.
Saadetlerim sularına akıyor. Kendine gelmeni bekliyor ıslak hayaller.
Derinliklerine çekiyor kederin. Kaderim orada Yunus oluyor. Sensizliği taşıyacak tek umudum o.
Hiç duyulmayacaktı sana bağırışım.Meğer gözyaşlarınla dalgalar kardeşmiş.
Senin için haykırdığımı hatta ağladığımı söylemişler.
Umutlarımın tan küresinde sakladığım kalbim yamalı bir heybenin içinde.
-Sürgit bir halin depreşirli sancısıyım. Benimle anlaştı kader.
Benden gidişin için ayrılıklar hazırlıklı değildi.Hayal kırıklığının kırk ayaklarının kırkıncı oyununda rolüm değişti.Seni seven, yanında olan, sana ölen biri şimdi özlüyor, gözlüyor, özleminle geberiyor.
İçimin sarkıt dikitleri eridi mağaralarında. İçsel bir göletim var. Kocaman bir balina yaşıyor acılarınla, hasretimle, sızılarımla besleniyor.
-Beni yiyor kahrımdan. Ekseriyetlerim esirdi. Gönülsüz yaşadığım sevdalar yolculuğunda yoruldum.
Umudun koylarına sırların suyu geldi. Sırra kademlerim bitimsizliği oynadı.
Şafak türküleri beni dinledi.Tel tel yüreğim oldu çalınan her şey.
-İçimin buhurları nemli gözlerinin uzağında yağmurla öpüşte.Ve nadaslarıma düşen düşlerin hamile bıraktı bir günleri.
-Doğum yapsın artık imkansızlık.Ben böyle imaların bozuk imlalı cümlelerinde yapayalnız kalamam.
-Duru bir tümceyim. Özümden özneler büyür. Ruhumun magması özüne kadar imgesel dizelerle dolu.
-Sol yanımda silinmez yan cümlecikler var. Cümlemim temel cümlesi olduğu aşkımızın sıralı cümlelerinde ortak öğemiz aşkımız.
-Haydi bağımlı sıralı bir cümle gibi artsın başka ortak öğelerimiz. Arasözlerimi de olsun bir araya gelemediğimiz her gün için.
Yaramın yoksulluğu hazin bir geleceği barındırmaz oldu.Sen ve sensizliğin varsıllığı yaşamak için yeterli de olsa yeterlilik fiili küskün.
-Yeterli değil yetim kalışlara demek.Sırtı dönük yaşamların bağrında yaşamak öyle kolay değilmiş. Demlerini demleyen insani erkler var.
Emzirirdin bütün benliğimi.İçimdeki çocuğa doyuran özlemler beslerdin.
Şimdi derin öfkelerin sahilisin, kayalarımı aşındırdı vicdani retlerim.
-Sen aşkın atom ağısın, ben güvenilmez bir fünye gibi.Füzyonlarım
Vizyonlarına göre çok fazla.Çok fazlalığın denklemsizliğiydi yaşadığımız onca zelzele.
- Gel bahtımın kırık demine süzgeç ol.Gel zamanım ol , benden zamansızlığı ç’alan perilerin yaşamak girdabından.
*Kördüğümlerimizi çözsün azizeliğin. Beni can dilinle aziz yap.
El aziz olarak kalmasın bu sevda mucidi. Bu aşk gravürcüsü, bu tutku kitabelerinin Yollug Tigini.
-Her şeyi taş bağrına yazdım, yazıtlarının taşları aşkımızdan. Gel oku beni senden, sen ile ben’den el ‘azize olarak kalma İstanbul bize bilenirken