Yaralanmışız...
Yaralanmışız…
Kırk yerinden yamalamışız yüreğimizi, görmezden gelerek incinmişliklerimizi.Sevmişiz hüznü, dost deyip sarılmışız yalnızlığa.Saklamışız en yakınlarımızdan bile gözlerimizdeki yaşları,sadece çok dikkatli bakanlar görmüş gülümsemelerimizin ardına gizlediğimiz hüzünlerimizi.
Yaralanmışız…
Ve her yarayı kabuk tuttuğunu sanarak aldatmışız kendimizi. Sevmişiz kendimizi aldatmayı, yeğlemişiz başkalarını aldatmaktansa kendimizi kandırmayı.
Yaralanmışız….
Kabullenmişiz...
Kader saymışız bunu belki de saf bir tevekkülle.Sorgulamamışız,kızmamışız elinde hançerle gezen zalimlere.Aksine " Can" demişiz, "Yar" demişiz onlara. İsimleri isimlerimizden önce gelir olmuş, varlıkları ise nefes alma gayemiz.Onlar o havayı teneffüs ediyor diye hiç bilmediğimiz bir şehri sevmişiz.
Yeterli gelmemiş hiçbir sevgi ölçütü, kifayetsiz kalmış şiir dizeleri, kelimeler susmuş.Bir çift göz ciltler dolusu “Mesnevi” yazdırtmış CAN’ a , YAR’ e….
Yaralanmışız...
Kanamışız... Kana kana içmişiz yar elinden Aşk denilen zehri.Su gibi aziz, ekmek gibi kutsal saymışız, alıp yerden baş üstüne koymuşuz ilahi bir selam gibi..
Yaralanmışız...
Susmuşuz...
Her acıyı yüreğimizde demlendirmişiz ve demli bir çay tadındaki o acılara hiç şeker atamamışız
Yaralanmışız…Sevmişiz…Kabullenmişiz…
Ne gelirse gelsin yeter ki senden demişiz.
Acılar dilimizde kekremsi bir tat bırakırken hala umutla, gururla, yenilmiş ama mağrur bir komutan edasıyla dimdik durmuşuz
Hayat’a…Umut’a…AŞK ‘a
YORUMLAR
İnsan otururken, yürürken, koşarken... her daim... bile isteye kendini unutmak ister bazen... Yanmak, pişmek ve insani kamil olmak ister... Yaralanmaktan korkarız, kaybetmekten, belırsizlıkten, ölümden korkarız... Oysa önce hicran ve firak. Önce ölmeliyizki, dirilebilmelıyız... yaralanmalıyızki, iyileşebilmeliyiz., yaralanmalıyız ki, güçlenebilmeliyiz... Yani önce yenilmenin tadını öğretir hüzün bize. Bile isteye yenilmenin... Yaralanmanın tadını bilmek gerekir...
Yarlanmak... Bilinenin aksine, beklemek değil, almak değil dünyaya, aşığa, sevdaya, vermek gerek birazda... Hemde yaralanmayı göz alarak...Keşkeler içinde kıvranan nefsin alâmeti... Nefeslenmek için... nefeslenmek gerek... Yine tasavvufı ve dunyevı bır yonuyle mesaj taşımışsın sozcuklerıne... Anlamlı olmu ama sanki bura sozu biraz kısa kesmişsin... Biraz daha geliştirilebilirmiş sanki...
Umutla, aşk'la olu bir hayata... Yeni kelmelerde buluşmak dileğiyle
Hamuş-71
Sayın Ormankıran artık teşekkür etmekten başka bir şey diyemez oldum size. Büyük bir sabırla yazılarıma yapmış olduğunuz yorumlardan ziyadesiyle mutluyum.
Doğru bir tespitte bulunmuşsunuz her zamanki gibi. Evet şimdi tekrar okuduğumda bana da kısa geldi yazım. Henüz bir kaç aylık bir mevcudiyetim bulunmakta defterde ve bu yazı da ilk yayınladıklarımdan. O zamanki acemiliğime ve aceleciliğime veriniz efendim eksikliğimi.
Hürmetle.
vallahi siz yinede sarıp sarmalayın beni
inanın benden hiç birinize zarar gelmez :)))) dermişim...
işin şakası bir yana
güzel bir yazı okudum
şükür tadında umuda hayata ve aşka....
saygımla...
Hamuş-71
Siz yeter ki sarıp sarmalanmak isteyin sevgili şairem gönül dostlarımıza açılan kocamaann bir yüreğimiz vardır bizim :)
Teşekkür ediyorum ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için
Sevgimle...
Aldığımız nefes, içimizi serinleten su, yediğimiz bir lokma ekmek ne ise ruhumuz için de umut ve aşk o kadar önemli. İyiler sanki biraz daha fazla yaralanıyorlar gibi ama kötü olmaktan her zaman daha iyidir. Çok beğenerek okudum güzel yazınızı. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
Hamuş-71
Sizi sayfamda görmek yüzümde kocaman bir gülümsemeye yol açıyor Sn. Aksümer
Öyle güzel geliyorsunuz öyle sıcaksınız ki varlığınız kuvvet veriyor bana...
En kalbi teşekkürlerim ve sevgimle...