- 1108 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MUTLULUĞUN RESMİ
MUTLULUĞUN RESMİ
Yaşlı denilen insanlara bakıp düşünüyorum. Yaşlılık diyorum da, nedir bu yaşlılık gerçekten? Yaşlılık, işe yarama çağını geçirmek midir? Asla!
Yüzdeki her çizgi, her kırışıklık, her sarkık, ağaran saçlar, bükülen beller birer kıdem artışıdır bence. Dünya okulundan alınan diploma, sertifika, tecrübe veya madalyadır diye düşünüyorum... Dünyamızın asıl yerlisi durumunda hissetmeli kendisini her kıdemi artan kişi... O yüzden çizgisi artanlara “yeryüzünün yerlisi”, “yaşam üniversitesinin sınıfta kalmadan okuyan başarılı öğrencisi” olarak bakmak daha uygun olur… sınıfta kalanlara rahmet okuyarak…
Aslında gençlik de yaşlılık da hissetme yaşıdır. İnsan kendini nasıl hissederse o yaştadır derler ya? Yaşadığımız olayların tesiriyle, kimi zaman on dokuzunda bazen de altmış dokuzunda olabiliyoruz. Bazı günler çok uzun yaşamış gibi yorgun ve doygun, bazen de hayatın baharındaymış gibi heyecanlı ve telaşlıyız... Yaşlanan veya genç kalan bedenimiz değil ruhumuzdur...
Her yaşın, her dönemin kendine ait duyguları vardır elbette. Biz bu duyguları doyasıya yaşamak istiyoruz... Yaşamalıyız da... Peki, doyasıya yaşamak için ne yapmalıyız? Nasıl olsa geçiyor. Geçecektir nasılsa deyip suyu akışına mı bırakmalıyız yoksa akıntıya kürek mi çekmeliyiz?
Ruhun genç ve dinamik kalmasıyla yaşanacaktır her mevsim doyasıya... Güzel bakabilen ruhların yaşlandığına rastlayan olmamıştır…
İçine kin, nefret, intikam, hasetlik gibi toksik maddeler girmeyen ruhun hastalanıp çökmesi, dinamizmini kaybetmesi zordur. “Yaratılanı sev yaratandan ötürü” derken Yunus, sevginin ruh için en ehemmiyetli bir gıda olduğunun altını çiziyordu.
Yaşlılık bazılarınca çekilemeyecek kadar ağır bir yük belki. Bunun aksine gençlik denilen hayatın baharını yaşamak çok zevkli ve lezzetli olmasına rağmen nasıl geçtiğini fark edemiyor insan…Geçmişe uzanarak gençliğimizi hayallerken bile çabuk geçiyor nedense? Gençliğimizi hâtıralarda bile yaşamak çok güzel… Rüya gibi zaman tüneline girip o demleri yeniden yaşarken aldığımız tat kadar bu uykudan uyanmak da, acı veriyor değil mi? “O günleri yeniden yaşama şansımızın olmaması hüzün veriyor”diyoruz, demesine ama acaba elimize yeniden geçse umduğumuz lezzeti alabilir miyiz yeniden? Veya kıymetini bilebilir miyiz bu defa?
“Mutluluğun resmi çizilemiyor” deniyor. Çünkü yanı başımızdaki mutluluğu görme yeteneğimiz kördür de ondan. Çoğu zaman bir serabı mutluluk sanıp koşuyoruz peşinden. Oysa yanına yaklaştıkça o bizden kaçıyor. Onu yakalamak için koşarken ömür gibi kıymetli hazinemiz hiç farkına varmadan uçup gidiyor elimizden. Çoğu zaman içimizde oluşan isteklerimiz, bize mutluluk getirmeyi vadeden birer yalancıdır aslında... Mutlu olacağımızı sandığımız şeylere ulaşmak için öyle akıl almaz şeyler yapıyoruz ki! Mutluluk Kaf Dağı’nın ardında deseler, ona ulaşmak için dağ tepe demeden, gözümüzü kırpmadan koşarız. Bu arada tükenecek olan ömrümüzü düşünecek basiret kapılarımız kapanıyor her nedense?
Mutluluk vaad eden Kaf Dağı’na tırmanırken, bitmez zannettiğimiz o muhteşem gücümüze bir şeyler olur. Dağın zirvesine ulaştığımızda, yani mutluluğun kuyruğuna bastığımız anda isteklerimizin ya büyüsü bozulur veya yaşamak için gerekli süre bitmiş olur. Hayallerin verdiği sihirli güç bitince, “genç bilse yaşlı yapabilse!” gerçeği ö dikilir karşımıza. Hayatı tekrar deneme şansımız zaten yok.
Asuman Soydan Atasayar
YORUMLAR
İyi Geceler Asuman Hanım,
Gecenin bu vaktinde güzel bir yazı okudum. Yazım yönünden az hatalı. Analatım güzel. Değerlendirmeler doğru.
Öyle sanıyorum ki, olgun yaşlardasınız. Bunu, "Yaşlı denilen insanlara bakıp düşünüyorum." demenizden anladım.
Şunu belirtmeme izin verin. Yaşlı dediklerinizin sizin yaşlara inme şansı yok. Ne yazık ki sizin yaşlı olma şansızlığınız
var. Yaşlılık zor zenaat Asuman hanım. Hele bir de aksi bir ihtiyar ise, en yakınlarınca; "Ölse de kurtulsak," dedirtiyor...Bunları, bir yakınımda tanık olduğum için söylüyorum.
Başarı dileklerimle saygılar.