Evet evet evet
Ben hep evet demeliydim,dedimde. Kendimi zorlayarak yaptım hep istenileni.Herkesin
dediği oldu..Benim ..
Zorlandım durdum..Acılar çektim. Başkalarının keyfi yerinde olsun diye,ben üzüldüm;
ağladım..
Yengem ayağına kara çorap giy,başını iyice ört,saçının tek teli görünmesin dedi,ört-
tüm saçımı..Bacağıma kara çoraplar geçirdim..
Annem: Kızım sen nasıl yürüyorsun böyle,ellerin cebinde,ayaklarını sürte sürte koca-
karı gibi.Doğru dürüst yürü..Dik dur;tek tek bas .Denileni yaptım..Beni gençliğimde
görecektin,tek tek basardım ..Annemin şimdiki haline bakıyorum .Acıyorum .Annean
neme benzedi.Bel kemiği eğilmiş gibi öne eğik yürüyor.. Ayaklarını yerden kaldıramı-
yor.Dizlerini taş bağlamış sanırsınız ..Topallıyor.Daha kolay yürümesi için herkes eli
ne baston almasını öğütlüyor...O onun için özel yapılan bastonu almamak için direti-
yor..İki büklüm bastonsuz yürüyor..
Ben direnemedim..Çocukken annem kardeşimle ikimizin eline iş verirdi; çeyizlik.Ak pa
tiskaya kaneviçe işlemek.Bize her gün bir örneği bitirmemizi söylerdi.(Bizim oyunları-
mızı ,çocukluğumuzu çaldığını bilmez miydi?) Bir örneği bitirinceye dek canımız çıkar-
dı.Bir örnek işlenmeden uyku yok .Eğer kazara oyuna dalmış bitirememişsek akşam o-
lunca zorunlu bitirirdik .İşimiz bitince derin bir soluk alır ,rahatlardık .
Hep evet dedim. bu evetlerden en hoşuma gideni ,bahçe beklemekti.Bahçemizi gözet
ler,hırsız çocukları bahçeye sokmazdık ..Bu arada oyunlar oynardık .bahçede kendi-
mize yaşanası güzel bir dünya kurmuştuk .Herşeyimiz vardı.Suyumuz,çamurumuz,ek-
meğimiz ,tuzumuz..
Su getirmeye bahçenin az ötesindeki çaya inerdik.. Bentten iner inmez kocaman bir
kaynak vardı .Suyun kaynadığı yer şölen yeriydi sanki.Pırıl pırıl su kaynardı.Taşlar ı-
şık rengiydi .Işıltılarına kapılır ,içinden bazı taşları seçer alırdık.. Bilmezdik,taşı ola-
ğanüstü güzel yapan ,su ve ışıktır.Taşı elimize aldığımızda ışıltısı söner kaba saba bir
şey olur çıkardı .taşı yeniden suya bırakırdık..
Çamur bizim herşeyimizdi.çaya gidilen yolda ,bahçe duvarının az ilrisinde su birikinti
lerinden çamur oluşurdu.Buradan çamur alır ,elimizde Biçim verme kıvamına sokardık .
Neler neler yapardık ..Bebekler,ev eşyaları,ayakkabılar,evler .Minik evlerden mahalle
kurardık . .Çamur bebeklerimiz bozulduğunda ,öldü diye törenler düzenler,ağlaşarak
hazırladığımız mezarlığa gömerdik...
Değirmen yapmaktan hiç bıkmazdık .Değirmenimiz yüksekçe bir yerde ,derin kuyu bi-
çiminde olurdu..Aşağıya yaptığımız küçük bahçelere buradan su salardık ..Sonra her-
kes kendi ülkesinin sarayına gider ,orada film yöneten bir yönetmen gibi planlı çalışa-
rak ,savaşlarımızı ,barışlarımızı uygulardık.hem asker ,hem kral,hem de halk bizdik..
Bu nedenle adil olabiliyorduk.Haksız hiç bir şey yapılmıyordu..Ülkeler,krallar,halk bir
birine saygılı,sevgiliydi..
Karnımızı bahçeden topladığımız elmelarla,mısırla,nohutla doyururduk.Kızarmaya ye
ni başlamış domaatese tuz döküp yemeye bayılırdık ..Bir gün tuzumuzun kalmadığını
gördük.O zamanki parayla sanıyorum on kuruşa bir kilo tuz alınca ,dünyalar bizim ol-
du..Tuzun ucuzlığu bizi kahkahalara boğdu..
Krallar,başbakanlar,anneler,babalar.Sizin dedikleriniz oldu.Dilerseniz ekmeğimizi suyu
muzu kesersiniz sizin dediğiniz oldu..Hep /evet/ dedik.Evet dedim.Benim söz dağarcı
ğımda hayır sözcüğü yoktu.
En kötü ve acıtan yaram ,beni şimdi küplere bindiren: Okumayacaksın.Okula gitmeye
ceksin.Gitmedim.Kızların beyni yok ya,kızlar okutulamaz.. .Okuyup da kadı mı olacak-
sın..Kimse çıkıp bu çocuk-okusun- demedi.Ama sözde herkes benim okumamı istemiş.
Halam kız kısmı okuyup da ne olacak,hocaya gönderin.Kendisi çocukken onu okutmak
isteyen hoca babasının önünden kaçarmış .Bu yüzden okuyamamış,bu yüzden çok piş-
man..İlle biz okuyacağız; tabii arapça ..
Annemin babası: Okullarda tuvaletlere bebe düşürüyorlarmış,sakın okutmayın..
Annemle anneannemi kim dinler.Onlar okumamı istedi..Erkeklerin dünyası ah!
Onlar okutmadı ama ben okudum.Elime ne geçerse,ne kadar kitap alabilildiysem o ka-
dar.Giyim kuşamımdan önceydi kitap...Kimseden para istemeden alınterimle kazana-
rak..
Hep evet dedim. Babam zayıf halimi gördükçe :Kitaplara vereceğin parayı boğazına
harca derdi..Bilmezdi ki kitaplarla nasıl doyduğumu..
Bıktım evetlerden.hayır,hayır demeye başladım.
Ne mi oldu? Adımı /cadı/taktı babam .Her öyle değil, böyle dediğimde ,cadı..
Cadılık ahmaklıktan iyidir diye düşündüm.
Kırılan yürek tellerimi tamire giriştim...
YORUMLAR
Evet, bu yazınızdan anladım ki, yaşınızı doğru tahmin etmişim.
Kaneviçeler,,, anam da işlerdi genç kızlığında. İşlermiş demek daha doğru olur. sanki anamla arkadaşlık kurmuşum gibi, işlerdi diyorum.
sonra, şu köy enstitüleri.
okumuştum tarihte,,, iyi niyetle başlatılan ve köyleri kalkındırmak üzerine temeli atılan öğretmen okulları,,,
sonra, amacından saptırılmış,, insanın olduğu her yerde düzen de bozuluyor maalesef.
Olmuş mu gerçekten tuvaletlerde bebek düşürmeler...
az da olsa sayıları, olmuş.. ben demiyorum tarih yazıyor.
dedim ya, bu işe gönül vermiş kişileri muaf tutarım.
ama olumluydu yine de öğretmen okulları,,, halk evleri. okuduğuma göre öyleydi. Objektif olmalıyım,, ben her konuda objektif oldum,, sonuçta kendimi kandırmış olurum değil mi?
evet, yıl 1940 köy enstitüleri kuruluyor..
1954, kapatılıyor....
yararlarını da okudum, oldukça yararlıymış. uzun uzun anlatmak istemem burda.
ama duramadım, alıntı yapıp meraklısı için aşağıya alıyorum :
not : siyaseti bunun için sevmiyorum,, birinin yaptığını diğerleri bozuyor veya yıkıyor çünkü.
(kaynak : vikipedi)
Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği gözönüne alınarak dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Çalıkuşu romanındaki karakter gibi gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı. Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80'lik bölümü köylerde yaşıyordu. Köy Enstitüleri'nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad'ın önemli çalışmaları vardı. Kanad, zorunluluktan değil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmen fikrini savunmuştu.
1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açıldı. Türkiye'de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atelyeleri vardı. Derslerin %50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.
1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulmalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.
Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.
glenay
Köy enstitülerinin kapanması bayağı olmuş , doğduğum yıllarda.. Bana neden
acaba öyle söylediler.. Hasanoğlan da çubuğa çok yakınmış .Öyle olduğunu bilmiyordum . Yakın olsa ne olacak çoktan kapatılmış. İnsanlarımızın uyanması
aydınlanmaı istenilmiyor ki tabii kapatırlar. Bir çok yazar çıkmış oradan.
Keşke diyeceğim de bende artık keşkeler bitti ,önüme bakıyorum..
Aydınlatıcı bilgiler için teşekkürler..
Yaşama sürecini en sami duygularınla ne güzel ifade etmişsin.Toplumumuzun batıl ilkel inançları yüzünden hep ülke gerilerde kaldı.Terörün azgınlığın tek nedeni fakir fukaranın çocuklarını kandırarak dağa çıkardılar ya!!!!!
Çocukluğunuz ve kendi olanaklarını zorlıyarak kitap okumanı kutlarım.Ama iyi ki okumuşsun.Şiirlerinde kültürlü biri olarak görüyorum.Kutlarım...Sevgim sevgin olsun can,sevgilerimle
glenay
Yorumunuza teşekkürler.Bir cadı istese her şeyi başarır.
İçimde insana olan inancım var.
Selam ve sevgilerle teşekkürler..
Öyleyse neymiş , delilik aptallıktan ,cadılıksa ahmaklıktan iyidir diyoruz :) kutlarım
glenay
Cadılık ahmaklıktan iyidir.Teşekkürler.bütün cadılar adına.
Sevgiyle..
Kimseyi sonsuza kadar memnun edemeyiz o halde en çok kendimizi mutlu etmeliyiz derim. Derim de bunu uygular mıyım ?Hayır!
Liseden sonra okutulmama kararına üç yıl direndim ve ben kazandım hayalimdeki üniversitedeydim sonunda.
Hayır demeyi pahalıya mal olsa da öğrenmeliyiz.
Güzel duygular ve yaşasın cadılık!
sevgimle
glenay
Çok teşekkürler .Cadı olmaktan başka çare yok .
Güzel cadıya selam ve sevgiler.
Bencede yaşaın cadılık !