KALBURSUZ ZAMAN ONU BEKLİYORDU
Açıktı yüreğinin kolları aşkının yüreğine doğru ikiside ayakta duruyordu.
Mesafe metre, zaman an gibi yakındı, yürekler çarptı, diller tutuk,
cümleler etrafa dökülüyordu, ikiside korkuyordu, utanıyordu bu sevgiyi yüreğe koyandan.
her defasında bu kadar mı korkar insan. Gözlerine bile artık bakamıyordu,
kendine kestiği bir dilim zamandı yaşadığı.
Uzattı ellerini tutacak gibiydi bir an. Uzun yollardan gelmişti.
Evvel zamanın içinden geçmiş, sanki dere tepe düz gitmişti, ne devler çıkmıştı yoluna,
tuzakları bozuk geçmişti. Oysa, herşey bir nefes gibi geçti.
Üşümüştü yüreği açıkmıştı, sevgiye küçük bir dilimdi zamandı hemen bitti.
Açlığıda bilirdi tokluğuda, şimdi öğrenmişti sevgiye katık etmeyi,
elindekiyle yetinmeliydi, sonra yokluğa alışacaktı,
kırıntılardan oluşan bir parça katık koydu yüreğine, üç damla da su.
Şaşkındı!
Neden?
Yüreğinden geçen cümleler, dudaklarından dökülürken bambaşka kıyafetler bürünüyor,
farklı anlamlar olarak çıkıyordu, havadan, sudan, topraktan,
yapraktan, çicekten, o da bilmiyordu! ne diyordu?
Artık durmalıydı, tüm zamanlar uçuşuyordu aklında, üç numara küçük zamanlar,
kırpık zamanlar, yamalar dikilmiş, patlamış, delik olmasını istediği sınırsız zamanlar.
Ve olmasını istemediği zamanlar.
Kafesten, fırlayan bir kuşun, yakalanmamak için çırpınmasıydı hali,
sağa sola uçuyordu, duvarlara çarpıyordu sanki, çırpınıyordu!
Saniyelerde, özgürlük adına umutsuzca! Zamanın, kafesine yakalandı ne işi vardı burada?
Neden? dedi.
Kendini kovdu! Yolcuydu gitmeliydi. Onu bekleyen, büyük bir zaman diliminde
kocaman bir yalnızlığı vardı. Kollarını açmış, evvelsiz, kalbursuz, samansız "zaman" onu bekliyordu...
V.Kayra
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.