- 2931 Okunma
- 28 Yorum
- 0 Beğeni
Günlükten notlar...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ölümü ne kadar seviyoruz?
Ve ya O"nu ne kadar tanıyoruz?
Hayatımızın kaçıncı katında saklıyoruz bu gerçeği/mizi? "Her canlı ölümü tadacaktır" diye buyuruyor yüce Mevla mız. Bbiz insanoğlu olarak bunun ne kadar farkındayız?
"Azrail" ismini duyunca korku mu yoksa mutluluk mu hissediyoruz içimizde. Korkuysa eğer neden korkuyoruz? Hissettiğimiz mutluluk ise şayet, o zaman ölüm ile ne kadar barışığız yaşamımızda. "Üç günlük dünya" diye ifade ettiğimiz bu bekleme salonunda, sayısız küskünlükler yaşayıp,sayısızca kırıyor ve kırılıyoruz birbirimize. Oysa hepsi boş aslında. Hepsi bir aldanmadan ibaret sadece.
Dün boğaz boğaza kavga ettiğimiz bir insanın yarın ölüm haberini almış olsak, içimizde bir burukluk hissederiz ve merhametimiz ağlamaya başlar sonra. "Keşke"deriz..."Keşke onu incitmemiş olsaydım" diye sızlanıp vicdan sancısı çekeriz belkide.. Ama boşunadır bu telaş çünkü, giden çoktan gitmiştir bile.
Ne el yetişir, ne bir ses ulaşır o sessiz vatana. Hz Peygamber sav. "kabirleri sık sık ziyaret edin ve oradan bir ibret alın kendinize "diye tavsiyede bulunuyor biz ümmetine. Yeri gelince de bizler, "canımız sana kurban olsun" deriz. Ama onun tek bir sözüne olsun itaat edi, hayatımızda yaşamayız nedense.
Sevdik der incitiriz. Sevdik der kırarız. Sev dik der ayrılır,sevdik der koparız,koparılırız. Sevdik der parçalar,sevdik der böler ve sevdik der en nihayet öldürür, öldürülürüz. Bazen fiil, bazen de ruhen bu cinayeti işleriz hiç çekinmeden. Sonuç olarak nasıl işlendiği çokta önem arz etmiyor aslında. Ya ruhen öldürüp dünyasını cehenneme çeviriyoruz ve ya onu, bedenen öldürüp soğuk toprağın bağrına uğurluyoruz.
Bu kadar basit mi peki?
Bir insanın bir insanı öldürmesi hangi mazereti geçerli kılar ki. Öç almak mı? Kaybetme korkusu mu? Ayrılık acısı mı? Bunun gibi daha bir çok neden sayabiliriz. Bu vahşet kabul görür mü?
"Öç almak tanrıya özgüdür" diyor Tolstoy. Oysa Rabbimiz cani olan bir insana dahi yaşamak hakkı sunup onun cezasını mahşere kadar erteliyor değil mi? Evet, insan her cinayetinde bir öç alıp şizofren aklını temize çekiyor kendince... Namus diyor özlem diyor Aşk diyor vs.
Bu nasıl bir sevgidir ki bunu idrak edebilmek, akla zarar ve kalbe ziyan bir çile büyütür içimizde. Son günlerde iyice artan kadın cinayetleri toplumda derin bir cinnetin sinsice gezdiğinin açık belirtisidir.
Ölen ister kadın ister erkek olsun bütün insanlık her ölen insan ile beraber ölmektedir ne yazık ki. Cinayetlerin çoğunlukla aşk ve kıskançlık yüzünden işlendiği ifade ediliyor. Oysa insan sevdiğine kıyar mı?
Rüzgar değse tenine,saçının bir teline canı yanmalı değil mi insanın. Açsa eğer boğazından yemek geçmemeli, susuzsa oda onunla kavrulmalı değil mi? Gözü yoksa göz, eli yoksa el, ayağı yoksa ayak olmalı insan sevdiğine. Bedenin de iki olan her uzvun birini bağışlamalı değil mi sevdiği uğruna. Yaşatmak için sevmeli insan öldürmek için değil. Bu bir insan olur hayvan olur veya her hangi bir bitki... Ne önemi var ki, önemli olan sevgiyi sunabilmek verebilmek değil mi?
Bir yaz mevsimiydi. Arkadaşlarla evimizin bahçesinde derin bir muhabbete dalmış ve aynı zamanda ağaçlarda yetişmiş olan meyvelerden yiyorduk. Ağustos ayı ve bunaltıcı bir sıcak vardı. Uzun bir sohbetin ardından dağınıklığı toparlamaya koyulduk. Vakit akşamdı. Kızlardan biri masanın üzerindeki meyve tabağını alıp, öylece buzdolabına koymuş. Zaman epey ilerlemişti. Namazı mı kılıp hemen uyudum sonra.
Sabah uyanınca kahvaltıyı ben hazırlamak istedim. Buzdolabının kapısına dokundum. Kapıyı açar açmaz ikinci rafın sağ köşesinde tam bir avuç simsiyah küçük bir tepecikti ilk gözüme çarpan. Kendi kendime "bu siyah toprağın burada ne işi var?"diye aklımdan hayretle geçirirken, biraz daha dikkat kesilip yakından baktım ki bunlar bir avuç karınca topluluğuymuş meğer.
İnanılmaz bir telaş ile ne yapacağımı bilemedim o an. Sonra kıpırdamayan hallerini görünce, gözlerim doldu ve ağlamaya başladım. Hızla buzdolabının kapısını kapatıp mutfak duvarının dibine yığıldım öylece. Dün bizim meyve yediğimiz tabağın içinde o dolaba koyuldukları için karıncalar, soğuktan ölmüşler diye düşündüm. İnanılmaz bir acı hissettim ruhumda ve kalbimde. Onlar bizim sevinçli anımızda çalışıp çabalarken, şimdi buz dolabın da bir avuç ölü halini almışlardı.
Sonra kalktım ve yeniden dolabın kapağını açtım. Bütün bir avuç karıncayı tek, tek incitmemeye çalışarak avucumun içine aldım. Uzun bir zaman oturduğum halının üzerinde onları seyrettim. Ve bir yandan da ağladım karıncalara.
Kendi kendime de diyorum içimden tabi,"birileri bu halimi görse bu kesin aklını yitirdi" derler bana diye. "Hayvanlar yaşasın da tek, bırak bana akılsız desin herkes" diye de kendi söylemi mi kendim yanıtlıyordum aynı zamanda.
Bunları düşünürken bir an avucumda bir kıpırtı hissettim. Karıncanın biri kıpırdıyordu şimdi elimde. Elimin sıcaklığı onu canlandırmıştı. O anki sevincimi kelimelere döküp ifade edebilmem mümkün değil. Öyle büyük bir sevinçle bahçeye fırladım ve güneşe tuttum ki avucumu, tüm canlıları kurtarmış gibi çoşkuluydu içim.
On,on beş dakika kadar bekledim .Tam bu esnada karıncalar elim ve koluma doğru sağa sola koşuşturmaya başladılar. Çalışkan olan bu ibretlik yaratıklar hemen hayata atılmışlardı ölümden döner dönmez. Yaşamak ve çalışmak adına koşturuyorlardı belliydi. Bütün karıncaları duvarın dibine bırakıp kahvaltımı huzurla yapmıştım o gün. Rabbime çok şükrettim onları öldürmediği için.
Evet...
Hayat; sevgi ve merhamet üzerine kurulmuş olan bir köprüdür. Hepimizin gideceği yer de orası. İster inançlı olalım ster inanç sız.Hiç fark etmiyor. Hepimiz ölümlüyüz nihayetinde.
Sevgi yaşatmalı. Sevgi toplamalı. Gönül yarasını sarmalı,sevgi şifa sevgi muhabbet doğurmalı. Hasta olan bir insana tedavi sürecinde ilaçtan önce,"moralini iyi tut" tavsiyesinde bulunur hekimler çoğunlukla.
Ama insan insana zulmediyorsa, gaddar ve merhametsiz ise eğer, hekim ne yapsın, ilaç ne yapsın bu hastalığa. Unutmayalim ki verdiğimiz kadar alıcıyızdır. Merhamet edersek eğer merhamet bulacağız. Sevdiğimiz kadar ve hatta misliyle daha fazlasıyla ölümsüzce sevileceğiz.
İçimden, Can Yücel"in bir şiirin de ki ifadeleri ile bitirmek geldi bu söyleşi mi..."Ben seni ölene dek seveceğim boş laf, ben seni sevdikçe ölmeyeceğim".
Ölümsüz sevgiler nasibiniz olsun inşaAllah. Yüzü ve yolu Mevla”ya dönük Aşkla,hep mutlu kalın...
Saygılar...
YORUMLAR
Mehtap Yıldız
kalbimde hep varsın
çok sevgimle...
Her insanın zaman zaman kendisiyle bu tür söyleşileri yapması gerekiyor. Sen de çok güzel söyleşmiş sin Can,
Tebrik ederim.
sevgimle
Mehtap Yıldız
çok saygımla....
Mehtap Yıldız
çokca sevgimle....
Mehtap Yıldız
o en uzak olan diyarlara en kalbi dua ve selam ile
çok saygılar....
Mehtap Yıldız
çokca sevgimle....
Karıncayı ısıtan ellerden böylesi tertemiz ifadeler dökülür elbette...
Çok sevgimle sevgili Mehtap...
Mehtap Yıldız
çokca sevgimle....
merhamet etmeyen, merhamet olunmaz..
ne güzeldi:)
yakışmış yerine ..
sevgim ve saygımla..
Mehtap Yıldız
çok sevgimle....
Tahminimde yanılmadığımı görmek sevindirdi.Tebrikler değerli kardeşim, sevgilerimle.
Mehtap Yıldız
çokca sevgimle....
Aslında yeryüzüne atıldığımızdan beri insanlar ektiğini biçiyor. Ne ekersen onu biçersen'dir bir bakıma. İnsanlar doğumlara sevinirken ölümlere ise aşırı bir tepki vermektedir; yırtınarak , ağlayarak kafasını duvarlara vurrarak. hata "ölüm yakışmadı, genç yaşında öldü, ölmemeliydi vb."
Bununla birlikte, sadece insanları değil yaratanın tüm yaratıklarını sevmeliyiz, doğa, hayvan ve insanları... Biz ölümü belki bir ceza olarak görüyoruz oysa ölmemek cezadır. Düşünün ayaklar altına düşmüş bir yaşlı daha çok azap çekmemek için ve kurtulmak için ölmeyi diler Allahtan. Ölüm, kurtuluştur bir bakıma.
Ölüme hazır olanlar ve bu gerçeği kabul edenler Azrailden korkmazlar; gideceğimiz yer gerçek yerdir ve sonsuza dek yaşanılacak bir yurt.
Bu değerli seçkiyi yazan yüreği kutluyor ve içten selamlıyorum
Mehtap Yıldız
çok sevgimle....
ÖLÜM var olduğuna göre; Her yaşayan oradan geçecek,
Fani Dünya imtihan, soru sonuçlarına göre hayat bitecek.
Günün Yazısını Kutlarım.
Mehtap Yıldız
çok saygımla....
Yer yer felsefesini yapsa da yazar, ölüm üzerine yarenlik diyebileceğimiz bir yol izlemiş.
Hoş ve gerçekçi bir tad bırakıyor okuyunca.
Ne ki; daha soyut olabilseydi, daha düşündürücü olacakdı.
Ölümle ilgili "düşünmek" eylemi, hem sorun, hem çözüm adına büyük bir öneme sahip çünkü.
Ölüm gerçeği, tüm canlılar içinde en yüksek farkındalık sahibi olan insanın biricik meselesidir.
İster, kaçar ölümden ve örneğin içer.
İster yüzleşir, hayatının her anına ölümün boyasını damlatır, yaşadığı anın gerçeğine döner.
İster, geleceğe (ahirete) azık hazırlama yolunu seçer.
İsterse mana cetveliyle ölçer dünyayı, hakikatine erer "ahiret yurdu daha hayırlıdır" ilahi fermanının.
Yaşadığımız sözde modern ve bunalımlı dünyanın es geçtiği gerçektir ölüm, ürettiğimiz uygarlık bu nedenle sahici olamıyor.
Yüreğinin güzelliğine, saygımla.
Mehtap Yıldız
yeriniz hep aynı iklimimizde
çok saygımla....
Mehtap Yıldız
çok sevgimle....
"Her canlı bir gün Ölümü tadacaktır"
Zincirli Kuyu Mezarlığının giriş kapısında yazılıdır bu söz. Ne zaman görsem, içim katılır, titrerim. Çünkü yaşarken hep unuturum bir ölümlü olduğumu.Halbuki ne kadar yakındır, yanıbaşımızdadır hatta daima. Bir saniye sonra ne geleceğini kimse bilmez başına. Buna rağmen bitmez insanların yaptığı zülüm, diğer insanlara.
Eh! bunun da hesabı sorulacak nasılsa günü geldiğinde, Allah katında. Avukat tutmak yok.. Kefaletle serbest kalmak yooook.. Eyvah ki ne eyvah.
Billur T. Phelps tarafından 10/12/2011 12:42:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Güne çok yakışan bir yazıydı. Duygulu, içten, sevgi dolu ve en önemlisi insani. Kutluyorum canım. Sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER tarafından 10/12/2011 12:11:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap Yıldız
sevgilerimle....
tebrikler canım...
günün yazısını en içten kutladım.
çokça sevgimle...
Mehtap Yıldız
çok sevgimlesin....
Mehtap Yıldız
kalbime hoşgelmiş güzel Nur/Aynım
sevgimlesin çook...
Mehtap Yıldız
sevgilerimle....
Ah canım benim o nahif yüreğini seviyorum.Hassas yüreğin, kıpırdayıp canlanan karıncalarla mutlu olmuş.Ben de sevindim ölmediklerine.
Artan cinayet haberleri hepimizi endişeye sürüklüyor.Sana sonuna kadar katılıyorum.İnsan sevdiğine kıyamaz, nerede kaldı ki hunharca katledecek!
Ölüm hayatımızın gerçeği, Rabbim verdiği ömrü onun razı olduğu şekilde, hayırla geçirmeyi nasip etsin.
Günümün yazısını seçtim, sevgiler ince yüreğine.
Mehtap Yıldız
çok sevgimle....
Maneviyatımızın eksilip nefsimize esir olduğumuz şu zamanda en mutlak hakikatin idrakinden yoksunuz ne yazık ki.
"Komşusu açken tok yatan bizden değildir" demiş Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) Bizler maalesef bırakın mahallemizdeki insanları aynı apartmanda olduğumuz komşularımızı bile tanımaz olduk...
Baştan sona manevi duygularla bezenmiş yazınıza en içten beğenilerimi bırakıyorum Sn. Yazarım..
Saygı selam ve dua üzre kalınız...
Mehtap Yıldız
çok saygımla....
Bizi de sevindirdiniz.Allahu Teala sizi daha çok sevindirsin..
Teşekkür selam ve dua ile...
Mehtap Yıldız
çok saygımla....
Yazmanın yakıştığı bir kaç insan var bu sitede...güzeldi...hemde çok güzel hemşerim...selamlarımı sundum...etkilenmiş ve dağarcığıma bir şeyler almış olarak...
Mehtap Yıldız
çok saygımla....
Mehtap Yıldız
sevgilerimle....
Her insanın ruhsal yolculuklarında gizli bir muamma vardır. Sapandan çıkan bir taş gibi her gün hayata atılıp, çiçekli dağ yollarından geçer gibi yaşama yürürken bir yaşam köpüğü çarpar suratına. Ruhunda barındırdığı pişmanlıklarla ve ömrünün karşılığı olan sıkıntılarla ve her şeye karşın yine de ruhundaki çoğul müziklerle arındırır kendini. Aklı bir yerde, yüreği bir başka yerde dolanır durur ve bu ömrün karşılığı hep muammalarla doludur ve yaşadığı çağların içinden gelip geçen yazgılı bir yolcudur.
Kutlarım...
Mehtap Yıldız
çok saygımla....
Mehtap Yıldız
sevgilerimle....
Mehtap Hanım günüme çok iyi gelen bir yazıydı. Yaşam,ölüm,sevgi, nefret, can alma vs. konulara ne ince ve hassas dokunuşlarda bulunmuşsunuz. Karıncalar için ben de sevindim. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
Mehtap Yıldız
sevgilerimle....
sanırım yaratan için, yaratılanı sevmek
O'nun sevgisi ile kuşatmak tüm canlıların yaşama hakkını
ve kalbi sevgilerde yeniden diriltmek ölü sineleri
kaç damla yağar bilinmez nedamet yağmurları...
evet bir önceki yazınızın devamını bekliyordum
fakat bu daha çok etkiledi beni, içinde karınca olunca
direk ilgi alanıma giriyor / küçükken karınca besleyen tek insan benim sanırım
akıcı ve anlamlı yazınıza tebriklerimi bırakıyorum / saygımla
Mehtap Yıldız
ibadetlerin en latifi olanıdır elbet...
sayfamda görmek mutluluk verici....çok saygımla....
Sen ne güzelsin...Bunu hep diyorum değil mi? Ama için de aynen kelimelerin kadar aydınlık.
Karıncalardan bahsediyorsun, onların ölmüş olabilecekleri bile seni kedere boğmuş. Oysa insan beş para etmiyor bu devirde.Ayağı azıcık düz basan, bir alttakine sultan oluyor. Hiyerarşi durur mu? Güya sınıflar kalkmış? İnsan ezmek bütün çağların en büyük toplumsal günahı...Keşke herkes bu yazının düşünürü kadar duyarlı olabilse...
Gecenin bu saatinde ışık oldun bana yine.
Işık üzre kal.
Kutluyorum.
Sevgiler gönlü güzelim...
Mehtap Yıldız
emin ol mübalağa değil...senin bir çok (varlıktan) daha kocaman bir yüreğe sahip olduğunu kalbimde hissediyorum...ve Allah için seviyorum ve bunuda açıkca söylüyorum..
karınca konusu bir kaç yıl önce yaşadığım ve hala da etkisi altında tebessüm ile hatırladığım bir olaydı...
yani günlüğümden. ve sen tabi benim bu yazıları nasıl yazıp eklediğimi biliyosun(.
güzel gören o kalbinden öptüm seni...
çok sevgimlesin....
ve şimdi de seni boyama vakti tabi...(:
birde gecenin bu vakti,pespembe iyimi ?(:..
Aynur Engindeniz
Pembe en güzel geceye yaraşır bence.
Teşekkür ediyorum güzel hanımefendiciğim.
Sevgiler.
ölüm kadar acı veren hiç bir şey yok bence ama biz faniler bunu son ana kadar kabullenmiyor yapacağımız kötülüklerden vaz geçmiyoruz keşke kötülüklerin olmadığı bir dünyada yaşasak malesef yok duyarlı yüreğinize kaleminize güç gelsin beğeni ile okudum kutlarım saygılar
Mehtap Yıldız
gönül haneme hoşgeldiniz Saniye hanım....çok sevgimle...