- 1104 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Öğrenmek zaten bildiğini fark etmektir...
DÜŞÜNCELER KERVANI
Neden yaratıldın sorusuna binlerce cevap aramışlar tüm filozoflar.Kimi görevini tamamlamak için, kimi ruhunu dinginleştirmek için, kimi bunun sınavı olduğunu düşündüğü için, kimi yetilerini kullanabilmek, keşfedebilmek için olduğunu söyleyip durmuş.Ama bu sorunun yanıtı hala bulunamamıştır.Yaşamın nedenselliği insanın içini kavurmuş ve esrarengiz bir perde ardında değişen süreçlerde oyununu oynamaya devam etmiştir.Perdeyi aralamaya çalışan insanoğlu her adımda farklı renkte, farklı boyutlarda yeni, hep yeni perdelerle karşılaşmış ve ardına ulaşma gayesini kimi zaman hüsranla avutmuştur.
Beynimizin tüm kıvrımları ile birlikte yaratılan en işlevsel makine olduğu gerçeği, tarihin ve uzmanlığın gelişmesi ile ilerleyen süreçte ortaya çıkmış ve gelişimi günümüzün en popüler konularından biri halini almıştır.Bu dahiyane yaratık fiziksel gelişimini tamamladıktan sonra gerçek yönelim serüvenine adım atar: soyut gelişim…İşte tam bu anda kişiye yani işleyen makine sahibine büyük görevler düşer.Ama beyninin yetilerini gözardı eden birinin eline düşmüşse vay haline…
Yaratılan her canlıyla birlikte insanlar da sınırsız yeteneklerle donatılmış birer şaheserdirler.Ama gelin görün ki günümüzde bu şaheserler tarihi eser kaçakçılığı yüzünden başları kaybolmuş olan heykellere benzemeye başlamışlar. Düşünemeyen, yazamayan, düşündüğünü ifade edemeyen, çekinik, yaşamı yaşlanma olarak adlandıran insanlarla dolup taşan bir dünya filizlenmeye başlamış bahar topraklarında.Ama ilerde meyve veremeyecek bir filiz…
Her neslin zeka seviyesinin ve dünyayı anlama kapasitesinin bir önceki nesle göre daha gelişkin olduğunu söyleyen kuramlar var.Fakat bu kuramların gerçek olma ihtimalini göz önüne alırsak, bunun aksi bir dünya köyünün de bireylerini göz ardı etmemek gerekir.İyinin yanında kötünün, azizenin yanında cadının, cennetin yanında cehennemin, güzelin yanında çirkinin de var olduğunu birer göreceli kavram olarak da ifade etmek zorundayız.Sözün kısası şu ki; bizim işimiz ikinci kesim olan yetilerinin sınırsızlığının farkında olmayan dünya köyü bireyleriyle…Onlara sesleniyorum.!!!
DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDEN ÇOK DAHA BÜYÜKSÜNÜZ!
Sigmund Freud’un psikanaliz kuramında id(altbenlik) olarak adlandırdığı şey aslında insanların doyumsal hazlığını hissetmesi gereken iki önemli ifade olduğudur: cinsellik ve saldırganlık.Bu hazların yanında yaşamsal ihtiyaç olarak birkaç bir şey daha sayılabilir; yeme, içme, uyuma gibi…Ego gerekli şartların yerine getirildiğinde o isteğe ulaşılacağını belirtir.Süperego(üstbenlik) da ego ve id`i kontrol eden karakter bölümüdür.Görüldüğü gibi süperego bir diğer deyişle üstbenlik, iki ayrı mekanizma arasında terazi görevi görüp bir koluna id’i diğer koluna ego’yu alıp aralarında denge kurma kaygısı taşır.Kişinin görevi budur işte; davranışlarımızın ne sadece ego tarafından ne de sadece id tarafından yönetilmediğini ispatlamak.Düşüncelerimizin belirleyicilerine yön tayininde bulunup toplumsal, gelişkin bir birey olduğumuzu göstermek...Kişisel gücünün farkında, süperegosunu geliştirmiş, anlamada ve gelişimde uyanık birer dahi olduğumuzu öncelikle kabul etmek zorundayız…
Sokrates der ki; “İnsan bilgisi doğuştan gelir.”
Atina sokaklarında dolaşırken benimsediği iki ilke ile amacına ulaşır: ironi(alay) ve maiotik(düşünce doğurtma).İroni ile sorular sorarak kendini beğenmiş çok şey bildiğini sanan bireylerin aslında hiçbir şey bilmediğini, maiotik yaklaşımla da belli bir konuda hiçbir şey bilmediğini sanan bireylere sorular yönelterek aldığı cevaplar doğrultusunda onların aslında çok şey bildiğini ispatlamaktır amacı.Görülen o ki; daha ilk çağlardan beynin sonsuz gücü ve içeriği bir hipotezden çok teori olmayı haketmiş.
Öğrenmek, zaten bildiğini
fark etmektir.
Yapmak, onu bildiğini
göstermektir.
Öğretmek, başkalarına
senin kadar iyi bildiklerini hatırlatmaktır.
Hepiniz öğrenensiniz, yapansınız, öğretensiniz…
Richard Bach
Beynin üstünlüğünü kabul etmemizle birlikte bir diğer sorumluluk çalar kapımızı; kişisel gelişim.Bu sorumluluk öyle büyük bir görevdir ki sebepsiz yaşama rahatlığını kaldırır atar şehir çöplüğüne, yakılmak üzere.Yakılıp külleri savrulmalıdır ki bu çeşit bir intihar başkalarına da örnek olmasın. Kimsenin kadehine zehir olmasın daha küçücük yaşlardan…Yeni dönem savaşımımız zihin güçlerinin, kişisel gelişimin öneminin farkında olmayan kızılası insanları gelişime davet etmek.Varoluş aşamasındaki diğer canlılardan farklı olduğumuzu bilerek başlayabiliriz işe.Sonra birbiri ardına yükselmiş neden-sonuç ilişkileri ile yoğrulan dünyayı daha iyi tanıyarak devam edebiliriz yola.Daha sonra; yaşamayı, yaşamda var olmak için kendi beynimizle savaşmayı, gerektiğinde sorunlardan mutluluklar çıkarmayı, keşfetmeyi, çobansız yaşamayı, özgüveni, gelişim esnasında paçamızdan çekip bizi düşürmeye çalışanlara göz kırpmayı, eleştirileri güler yüzle karşılamayı, bilinmeyen denizlere kulaç atmayı öğrenmeliyiz.Bu gibi faktörler kişisel gelişimimizde kalbimize masaj yapıp bizi hayata bağlayacak, yüceltebilecek görevlerdir.
Gözlerinizi kapatın ve kendinize mükemmel bir dünya çizin; şimdi de açın gözlerinizi.İşte sizin dünyanız…Hiçkimse ve de hiçbir şey sizi bu dilekten alıkoyacak güçte değildir siz istemediğiniz sürece…Hiçbir dilek yoktur ki kişiye yetenekleri dahilinde imkansız kılınan…Bu yaşamda var olmak kötü rüyanın sonunu kesip atmak için baş ucunuzdaki konsola açık makas bırakmaya benzemez.Beğenmediniz hayatı kaldığı yerden kesip atmak değil sizin göreviniz; yapmanız gereken onu sonuna kadar idame ettirip yeni günden, yaşamdan ve başarılarınızdan haz alıp sonsuza yani ulaşacağınız yere bir gülücük atmak…Dileyin, isteyin, başarın!..
Düşünceleriniz mürekkep iziniz olsun, hoşçakalın!...
YORUMLAR
İrlandalı Şair Yeats,"İçsel yolculuk,insanın yapabileceği en önemli yolculuk değil,tek yolculuktur."diyerek "kendimizi tanımamıza" ya da farkında olmamıza özel bir anlam yükler!
Ve R.Bach da Martı da,"Uçmak,sadece bir karın doyurma aracı değil,bir yaşam biçimi olmalı "deyip,martıyı sürüden ayırır ya,galiba,"yükümüzü yükseğe yığmak gerek" esas olarak!
Ama benim öğretme tanımım halen şudur:Öğretmek,kalbe dokunmaktır.-Yazım bu forumda da var zaten.-