- 577 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnançların Tarihsel Rolü 5
5-Bu nitelikli aşma şekli sosyal birliklerin ayrı ayrı olan referans noktalarını aynı duyum nokta osilasyonu olacak şekilde belirleyen ve açıklayan durumdu. Bu durum her bir sosyal birliği de yansıtan, her bir etnik sosyal birliğe de hitap eden kaynağın seslendirilmesi ile olurdu.
Bu seslenen kaynakta totemiler birleşmesi ortak aklı olan ve her bir totemi olanın üstü oluşla da (hiyerarşi ile de) “ben yetkendi”. Buradaki ben yetken (ben yetkili-yöneten-buyuran–otorite) çoklu yapı içinin, kıyasıyla ortaya çıkmıştı. Yani yeni “ben yetken” ittifak içi bir kıyasla, ittifak içinden ortaya çıkmıştı.
Şimdi kendi içinde çeken (evet diyen) ve iten (hayır diyen) bir ilişki olacakla, toplumsal yapıdan örnek verelim. Toplumun üretim ilişkisi, iş bölüşümü, ürün takası, iş görme yardımlaşması bir birleştiren, ittifaka bir evet diyen çekendi. Ama aynı toplum çekimlik ilişkileri sonucunda ortaya konan ürünlerin paylaşım ve üleşişleri, toplum ittifakına hayır diyen bir dağıtım ve bölüşüm bağıntısındaki aşırı olan kutuplaşmalar da, toplumu ayırıyordu.
O günlerin soyuttu zekâ düzlemi içinde üretim gücünün ya da emekten gelen gücün kullanımı gibisine bir süreçler olgunlaşmasına gelinen mücadeleler verilemediğinden, ittifak hemen doğal olan, ilk yalın hale çöküyordu. Bu çökmede gerişimi, etnik sosyal birlikler düzleminde ayrıştırarak yapıyı etnik sosyal birlikler düzeni doğrultusuna iten bir zemin içinde olmaya doğru, ittifakı kaydırıyordu.
Ki bugün bile, toplum olmanın ruhunu, gelişmenin olgunluğunu, kavrayamayan sosyal anomali gerilikler etnik düzlemce oluşun talebini yapmaktadırlar! Bunu, özgürlük adına, aydınlık adına, insan hakları adına yapmaktalar! Etnik boyutlu indirgeme, toplumun (uygarlığın) parçalanıp gerileşmesi manasına geldiğini hiç kavramazlar. Sanırlar ki etnik ayrıştıklarında, toplumsal olanın göçü de onlarla olacak bir sürdürülebilirliktir!
Toplumsal özellikler, topluma aittir ki etnik olana ait özellikler değildirler. Toplumlar, tarihin ittifaklar dönemi ile başlayan süreci içinde, etnik sosyal birliğin doğadaki sağlayış gücünü, araçsa üretim ilişkisi olacakla sosyal yapının elinde almıştı. Artık toplumsal özellikler, hale göre; etnikti gerileşme düzlemi içinde mümkün olmayacaktı. Tutuklatılamayacaktı.
Günümüzdeki toplumun artık bir etnik birlikler sosyo ekonomik yaşantılımdı olmayan bir olay olgu süreç olduğunu ne yazık ki kimi aydınlar bilmez olmaktalar. Günümüzde toplumlar insan emeğinden çok, kalifiye insanın katkın, planlayan ana kumandalar ve karar mercii olmaları dışında bir durumdur. Sadece kas enerjisi olmayan, enerji düzleminde araştırma geliştirme teknolojik entegrasyon oluşlarla otomasyonlarla olası olmaktadırlar.
Üstelik insanın karar verme, şu bu tahtı da, şu anda sallantı içindedir. Bizler bu şekil geleceğin toplumunu planlayacak yerde; 8-10 bin yıl öncesinin totemi, Tarzan’ca dili ve kültür ile özgürlüğe kavuşacaktır! Artık bir 17. Yüz yıl, 20. Yüz yıl insan emeği yoğunluklu durumlar ve katkılar da ortadan kalkmaktadır. Toplumun gücünü referans eden yapılar, geleceğe akmaktadır. Sen istediğin kadar diz çökmeme şiirleri oku, boyun damarlarını şişiren konuşmalar yap. Zaman sadece seninle ölmekte, ama zaman senin dışında akmaktadır. Seninse karşı durduğun bu!
Ağdalı duygu yapan büyük sözlerle, kendi menfaatlerini oynamaktadırlar. Hiçbir sosyal özne (etnik özne), toplumsa öznenin ayrışmasına, dengine ve üzerine çıkarılamazlar. Eğer siz sosyal yapıyı kişi yapısına, kişi yapısını hücre yapısına indirgeye bilirseniz, toplumu da etnik yapılara indirgersiniz.
Sosyal özne, kişi öznesine indiğinde ortada sosyal özne ve sosyal öznenin yaptırımı ve sosyal özne kazanımları yoktur. Yine kişiyi hücre düzlemine indirgediğinizde, ortada kişi yaptırım ve sağlayışları hatta hücrenin var olacağı ortam dahi yoktur. Unutmayın hayat hücre şartları yaşamı içinde gelişti ama hayat hücre şartları yaşamının olmadığı yerde de hala devam etmektedir. Toplum da, kişi ve sürü yaşamının sosyal birlikti etnik yaşamın olduğu dönemlerde girişti, bu dönemlerin olmadığı şartlarda; toplumsal oluşma ile yoluna devam edip var kalmaktadır.
Eski zamanın sağlayışlar birliği olan sosyal yaşamları şimdiki hal içinde, ilkti ilişkilerden sağlayış şekli olmaktan tümden çıkmıştı. Nerede ise tamamen bir kişi özel yaşamına çevrilmiştir. Bu bağlamında dahi gelişmiş uygarlığın, yani üst olanın alt olana; indirgenemeyeceği, alt olanın özgürlük insan hakları gibi ulviyetlerle bağdaşmayacağını dahi bilememektedirler.
Böylesi ileri akışlı süreçleri indirgemek demek, haldeki süren yapının uygarlık düzeyini ve düzlemsel, toplum ilişkileriyle olan bağsak; sürdürülür olgulaşmalarını bir arada tutamamak olacaktır. Bunun için indirgeme taşınamaz olan ilişki ve özelliklerden ötürü olası bile olmayacaktır. Ama “yaparsak olurdu” kabilinden sosyal birlikti etnik düzlem kimliğine ayrılmak istenmektedir de.
Bu kabil yeni üretim paylaşım düzenine bağlı olacakla yapılaşışı olmayan ayrılıkçı bilmezlikler; bu tip feodal yapıya dönme eğilimlerini insan haklarıyla gerek çelerler. Hiçbir insan hakkı geriye çözülmenin gerekçesi olamaz. Geriye çözülmek istedikleri dönemlerin, şimdi kendilerine dayanak yaptıkları gibi uyacakları bir insan hakkı kavramı dahi yoktur.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.