ANITKABİR
Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi 1953’de Anıtkabire defnedildiği güne kadar, tam on beş yıl, Anıtkabirin inşa edilip tamamlanması için, Ankara Etnoğrafya müzesinde, vücudunun çürümesini önlemek için mumyalanmış vaziyette tabutunun içinde bekletildi. Yani toprağa defnedilmedi. 1953 yılında Atatürk"ün naşının bulunduğu tabut açıldı. Hükümet üyeleri son kez cesede baktılar. Ve arkasından yapılan törenle "Anıtkabir" nakledildi.
Yapımının Tarihçesi
Proje yarışması
Anıtkabir projesi için yer tespiti yapıldıktan sonra bir proje yarışması açılmasına karar verildi. Önce bu yarışmaya sadece Avrupalı mimarların girmesi şart koyuldu fakat kamuoyundaki tepkiler nedeniyle yarışma Türk mimarlara da açılarak uluslararası duruma getirildi.[1] Hükümetçe tarafsız bir jüri kuruldu ve Prof. Paul Bonatz, Prof. İvan Tenghom ve Macar Prof. Karoly Wickinger ile Türk sanatçıları Prof. Arif Hikmet Holtay, Mimar Muammer Çavuşoğlu ve Yüksek Mimar Muhlis Sertel vardı. Yarışmaya 27 yabancı ve 20 Türk mimar katıldı ve sonuçta 3 eser ödül verilmeye değer bulundu. Bunlardan biri Tannenberg Anıtı’nı yapan Prof. Johannes Kruger’in, biri Prof.Arnoldo Foschini’nin, biri de İTÜ Mimarlık Fakültesi hocalarından Prof. Dr.Emin Halid Onat ile Doç. Dr. Ahmet Orhan Arda’nın eserleriydi. Hükümet Türk sanatçılarının eserlerinin uygulanmasına karar verdi. Bu kararın nedeninde şu düşünceler yer alıyordu: Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönlerden aynı değerdedir. Fakat bunlar içinde, iki Türk’ün yaptığı eser bu ulusal konuyu daha başarılı olarak ifade etmiştir. Bundan başka, jüri raporunda belirtildiği gibi, bu projenin araziye uygunluğu öteki projelerden çok üstündür.[1]
Anıttepe (Rasattepe
Anıtkabir yapılmadan önce rasat (gözlem) istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe’nin ismi Rasattepe idi. 906 rakımlı bu tepede, MÖ. 12. yüzyıldaAnadolu’da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir’in Rasattepe’de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Proje ve İnşaat
Anıtkabir’in yerinin seçilmesi için görevlendirilen komisyon 1 Mart 1941tarihinde uluslararası bir yarışma açtı. Yarışmaya, Türkiye, Almanya, İtalya,Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 47 proje katıldı. Bu projelerden 3 tanesi komisyon tarafından ödüle layık görüldü. Milli konuyu daha başarılı ifade etmesi ve projenin araziye uygunluğu nedeniyle, Prof. Dr.Emin Onat ve Doç. Dr. Ahmet Orhan Arda’nın projesinin uygulanmasına karar verildi.
Anıtkabir’i uzaktan
Anıtkabir projesinin belirlenmesinden sonra, ilk aşamada kamulaştırılma çalışmaları yapıldı ve 9 Ekim1944 tarihinde yapıma başlandı. Anıtkabir’in inşası 9 yıllık bir sürede 4 aşamalı olarak 1953 yılında tamamlandı.
Birinci Kısım İnşaat: 1944-1945[değiştir | kaynağı değiştir]
Toprak seviyesi ve aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944 tarihinde başlanmış ve inşaat 1945 yılında tamamlanmıştır.
İkinci Kısım İnşaat: 1945-1950
Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945 tarihinde başlamış, 8 Ağustos1950 tarihinde tamamlanmıştır. Bu aşamada inşaatın kâgir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması göz önünde tutularak, anıt kütlesinin ’temel projesinin’ hazırlanması kararlaştırılmıştır. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlanmış ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğinde betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına gelmiştir.
Giriş kuleleri ile yol düzeninin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlanmıştır.
Üçüncü Kısım İnşaat: 1950[değiştir | kaynağı değiştir]
Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lâhit taşının yerine konması ve tesisat işlerinden oluşmuştur.
Dördüncü Kısım İnşaat: 1950-1953
Anıtkabir’in 4. kısım inşaatı ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaat 20 Kasım 1950 tarihinde başlamış ve 1 Eylül 1953 tarihinde bitirilmiştir.
Mimari Özellikleri
Anıtkabir Projesi’nde mozolenin kolonat üstünde yükselen tonoz bir bölüm bulunmaktaydı. 4 Aralık 1951 tarihinde hükümet, projenin mimarlarına Şeref Holü’nün 28 metrelik yüksekliğinin azaltılması ile yapının daha çabuk bitirilmesinin mümkün olup olmadığını sordu. Mimarlar yaptıkları çalışmalar sonucu Şeref Holü’nü taş bir tonoz yerine, betonarme bir tavan ile örtmenin mümkün olduğunu bildirdiler. Böylece tonoz yapının zemine vereceği ağırlık ve bunun doğuracağı teknik sıkıntılar da ortadan kalkıyordu.
Anıtkabir’in yapımında, beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak kolay işlenebilen gözenekli, çeşitli renklerde traverten, mozole içi kaplamalarında ise mermer kullanılmıştır.
Heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonlarında kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşı ilçesi’nden, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler ise Polatlı ve Malıköy’den getirilmiştir. Kayseri Boğazköprümevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Karabük Eskipazar’dan getirilen sarı travertenler zafer kabartmaları, şeref holü dış, duvarları ve tören meydanını çevreleyen kolonların yapımında kullanılmıştır.
Anıtkabir minyatürü.
Şeref holünün zemininde kullanılan krem, kırmızı ve siyah mermerler Çanakkale,Hatay ve Adana’dan, şeref holü iç yan duvarlarında kullanılan kaplan postuAfyon’dan, yeşil renk mermer Bilecik’ten getirilmiştir. 40 ton ağırlığındaki yekpare lâhit taşı Osmaniye’den, lahitin yan duvarlarını kaplayan beyaz mermer ise Afyon’dan getirilmiştir.
Anıtkabir’in genel mimarisi Türk mimarlığında 1940-1950 yılları arasındaki "II. Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılan dönemin özelliklerini yansıtır. Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır, Anıtkabir de bu özelliklere uymaktadır. İlk projede mozole iki katlı olara tasarlanmış, ancak ekonomik nedenlerle ikinci katın yapımından vazgeçilmiştir.
Bu dönem özellikleri ile birlikte Anıtkabir’de Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça rastlanır, örneğin dış cephelerde, duvarların çatı ile birleştiği yerde kuleleri dört yandan saran Selçuklu taş işçiliğinde testere dişi olarak adlandırılan bordür bulunmaktadır. Ayrıca Anıtkabir’in bazı yerlerinde (Mehmetçik Kulesi, Müze Müdürlüğü) kullanılan çarkıfelek ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpmaktadır.
Bütün bu özellikleriyle yapıldığı dönemin en iyi mimari örneklerinden biri olan Anıtkabir yaklaşık 750.000 m² lik bir alanı kaplamakta olup, Barış Parkı ve Anıt Bloku olarak iki kısma ayrılır.
Barış Parkı
Anıtkabir; Atatürk’ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh özdeyişinden ilham alınarak, çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye’nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla oluşturulan yeşil alan içinde yükselmektedir. Bu nedenle de adına Barış Parkı denilmiştir. Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Avusturya,Belçika, Çin Halk Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan,Irak, Birleşik Krallık, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Kıbrıs,Mısır, Norveç, Portekiz, Yugoslavya ve Yunanistan olmak üzere 24 ülkeden çeşitli ağaç ve fidanlar getirilmiştir. Bugün Barış Parkı’nda 104 ayrı türden yaklaşık 48.500 adet süs ağacı, ağaççık ve süs bitkisi bulunmaktadır.
Anıt Bloku
Toplam 120.000 m² lik bir alanı kaplayan Anıtkabir Anıt Bloku üç bölümden oluşmaktadır:
1. Aslanlı Yol
2. Tören Meydanı
3. Mozole
Anıtkabir’e Tandoğan kapısından girildiğinde Barış Parkı içerisinde uzanan yoldan Aslanlı Yol başındaki 26 basamaklı geniş merdivenlere ulaşılır. Merdivenin hemen başında karşılıklı olarak "İstiklâl" ve "Hürriyet" kuleleri yer alır.
Anıtkabir yapı topluluğu içinde, simetri gözetilerek yerleştirilmiş olan on adet kule vardır. Bu kulelere Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşumunda büyük tesirleri olan yüce kavramları temsil eden isimler verilmiştir. Kuleler, plan ve yapı bakımından birbirinin benzeridir. Kareye yakın 12 x14 x7,20 m. boyutlarında dikdörtgen plan üzerine kurulmuş olan kulelerin üzeri piramit biçiminde çatılarla örtülüdür. Çatıların tepelerinde, eski Türk çadırlarında görülen tunç mızrak ucu vardır. Eski Türk kilim desenlerinden alınmış geometrik süslemeler, fresk tekniğinde uygulanmıştır.
Ayrıca kulelerin iç duvarlarında, o kulenin ismiyle ilgili bir kompozisyon veAtatürk’ün özlü sözleri bulunmaktadır.
İstiklâl Kulesi
Aslanlı Yol’un sağ başındaki İstiklâl Kulesi’nin iç duvarlarında bulunan kabartmada, ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir gencin yanında bir kaya üzerine konmuş kartal figürü görülmektedir. Kartal, mitolojide ve Selçuklusanatında gücün, istiklâl ve bağımsızlığın sembolü olarak tasvir edilmiştir. Kılıç tutan genç ise istiklâli savunan Türk milletini temsil etmektedir. KabartmaZühtü Müridoğlu’nun eseridir.
Ayrıca kule duvarlarında yazı bordürü olarak Atatürk’ün istiklâlle ilgili şu sözleri yer almaktadır:
• Ulusumuz en korkunç yok oluşla son buluyor gibi görünmüşken, tutsak edilmesine karşı evladını ayaklanmaya davet eden atalarının sesi, kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son Kurtuluş Savaşı’na çağırdı. (1921)
• Hayat demek savaşma, çarpışma demektir. Hayatta başarı kesinlikle savaşta başarı kazanmakla mümkündür. (1927)
• Biz hayat ve bağımsızlık isteyen ulusuz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı hiçe sayarız. (1921)
• İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk ulusu, Türkiye’nin gelecekteki çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.(1927)
• Bu ulus bağımsızlıktan yoksun olarak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır, ya istiklal ya ölüm. (1919)
Kulenin içinde ise Anıtkabir maketi ile Anıtkabir’i tanıtıcı ışıklı panolar bulunmaktadır.
Kulenin önünde, ulusal kıyafetler giymiş üç kadından oluşan ’Kadın Heykel Grubu’ bulunmaktadır. Bu kadınlardan kenarlardaki ikisi yere kadar uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinin meydana getirdiği çelenk Türkiye’nin bereketini temsil etmektedir. Soldaki kadın, ileri uzattığı elindeki kapla Atatürk’e Tanrı’dan rahmet dilemekte, ortadaki kadın eliyle yüzünü kapamış ağlamaktadır. Bu üçlü grup, Türk kadınının Atatürk’ün ölümünün derin acısı içinde bile gururlu, ağır başlı ve azimli oluşunu dile getirmektedir. Heykel grubu Hüseyin Anka Özkan’ın eseridir.
Hürriyet Kulesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Aslanlı Yol’un sol başında bulunan Hürriyet Kulesi içindeki kabartmada; elinde kâğıt tutan melek figürü ile meleğin yanında şaha kalkmış bir at tasvir edilmiştir. Melek figürü bağımsızlığın kutsallığını, elindeki kâğıt "Hürriyet Beyannamesi"ni sembolize etmektedir. At figürü ise hürriyet ve bağımsızlık sembolüdür. Kabartma Zühtü Müridoğlu’nun eseridir.
Kule duvarlarında Atatürk’ün hürriyet ile ilgili şu sözleri yazılıdır.
• Esas, Türk ulusunun saygın ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir işleme hak kazanamaz. (1927)
• Bence, bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın sürekli olarak bulunabilmesi kesinlikle o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olabilmesiyle mümkündür.
• Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı ulusal egemenliktir.
• Bütün tarihsel yaşantımızda özgürlük ve bağımsızlığa sembol olmuş bir ulusuz.
Kule içinde Anıtkabir’in inşaat çalışmalarını gösteren fotoğraf sergisi ve inşaatta kullanılan taş örnekleri bulunmaktadır.
Kulenin önünde üç erkekten oluşan ’Erkek Heykel Grubu’ bulunmaktadır. Sağdaki erkek başında miğferi ve kalın kaputu ile Türk askerin, onun yanındaki elinde kitabı ile Türk gençliğini ve aydın insanını, biraz gerisindeki ise yerel kıyafeti ile Türk köylüsünü temsil etmektedir. Heykellerin yüzünde derin acı ile Türk Milleti’nin kendine özgü ağırbaşlılığı ve yüksek irade gücü dile getirilmiştir. Heykel grubu Hüseyin Özkan’ın eseridir.
Aslanlı Yol
Aslanlı Yol
Aslanlı Yol’da aslan heykelleri
Ziyaretçileri Atatürk’ün huzuruna hazırlamak için yapılmış olan 262 metre uzunluğundaki yolun iki yanında oturmuş pozisyonda 24 oğuz boyunu temsil eden 24 tane aslan heykeli bulunmaktadır. Heykeller çift çift sıralanmıştır ki bu da Türk milletinin birlik ve beraberliğini temsil eder. Atatürk’ün Türk ve Anadolu tarihine verdiği önem nedeniyle, Anadolu’da uygarlık kuran Hititler’in sanat üslubu ile yapılan aslan heykelleri kuvvet ve sükûneti temsil etmektedir. Yol traverten taşları ile döşelidir. Yolun sonunda Türk bayrağı ve Çankaya görünmektedir. Heykeller Hüseyin Anka Özkan’ın eseridir.
Mehmetçik Kulesi
Aslanlı yolun bitiminde sağda ’Mehmetçik Kulesi’ yer almaktadır. Kulenin dış yüzeyinde yer alan kabartmada; cepheye gitmekte olan Mehmetçik’in evinden ayrılışı ifade edilmektedir. Bu komposizyonda, elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen hüzünlü, fakat gururlu anne tasvir edilmiştir. Kabartma Zühtü Müridoğlu’nun eseridir.
Kulenin duvarlarında Atatürk’ün Mehmetçik ve Türk kadınları hakkında söylediği özlü sözler yer almaktadır:
• Kahraman Türk eri Anadolu savaşlarının anlamını kavramış, yeni bir ülke ile savaşmıştır. (1921)
• Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ulusunda Anadolu köylü kadının üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur. (1923)
• Bu ulusun çocuklarının özverileri, kahramanlıkları için ölçü birimi bulunamaz.
Kulenin içinde, 60 kişi kapasiteli ’Sinevizyon Salonu’ bulunmaktadır. Burada Atatürk ve Anıtkabir ile ilgili belgesel filmler gösterilmektedir.
Müdafaa-i Hukuk Kulesi
Aslanlı yolun bitiminde solda yer alan bu kule duvarının dış yüzeyinde yer alan kabartmada, Kurtuluş Savaşı’nda ulusal birliğin temeli olan Müdafaa-i Hukuk dile getirilmektedir. Kabartmada, bir elinde kılıç tutarken diğer elini ileri uzatmış sınırlarımızı geçen düşmana "Dur!" diyen bir erkek figür tasvir edilmiştir. İleri uzatılan elin altında bulunan ulu ağaç Türkiye’yi, onu koruyan erkek figürü ise kurtuluş amacıyla birleşmiş olan milleti temsil etmektedir. Kabartma Nusret Suman’ın eseridir.
Kulenin duvarlarında Atatürk’ün Müdafaa-i Hukuk konusunda söylediği sözler yer almaktadır:
• Ulusal gücü etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır. (1919)
• Ulus bundan sonra hayatına, bağımsızlığına ve bütün varlığına şahsen kendisi sahip çıkacaktır. (1923)
• Tarih; bir ulusun kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez.(1919)
• Türk ulusunun kalbinden, vicdanından doğan ve onu esinlendiren en esaslı, en belirgin istek ve iman belli olmuştu: Kurtuluş. (1927)
Kulenin içinde Anıtkabir ve Atatürk ile ilgili çeşitli kitaplar ve hediyelik eşyalar ziyaretçilere sunulmaktadır.
Tören Meydanı
Aslanlı Yol’un sonunda yer alan Tören Meydanı 129 x84,25 m. boyutlarındadır. 15.000 kişi kapasiteli bu alanın zemini; siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlardan oluşan 373 adet halı ve kilim deseniyle bezenmiştir.
Bayrak Direği
Anıtkabir’in Çankaya yönündeki 28 basamaklı tören meydanına giriş merdivenlerinin ortasında, tek parçalı yüksek bir direk üzerinde Türk bayrağı dalgalanır. Amerika’da özel olarak yaptırılan 33.53 m yüksekliğindeki bu direk, Avrupa’daki tek parça çelik bayrak direklerinin en yükseğidir. Direğin 4 metresi kaidenin altında kalmaktadır. Amerika’da yaşayan Türk asıllı Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı Nazmi Cemal tarafından, kendi bayrak direği fabrikasında imal edilerek 1946 yılında Anıtkabir’e hediye edilmiştir. Bayrak direğinin kaidesinde yer alan kabartmada; meşale Türk medeniyetini, kılıç taarruz gücünü, miğfer savunma gücünü, meşe dalı zaferi, zeytin dalı ise barışı simgelemektedir. Türk bayrağı, ulusun yurdunu savunma, zafer kazanma, barışı koruma ve uygarlık kurma gibi yüce değerleri üzerinde dalgalanmaktadır. Kabartma Kenan Yontuç’un eseridir.
Anıtkabir Kitaplığı
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi Komutanlığı Karargâhı içinde Anıtkabir Kitaplığı bulunmaktadır. Atatürk, Millî Mücadele ve İnkılâplar konulu Türkçe ve yabancı dillerde kitapların bulunduğu bir ’ihtisas kitaplığı’ olarak, araştırmacı ve okuyucuya hafta içi 09.00-12.30 / 13.30-17.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Kitaplıkta 3113 cilt kitap bulunmaktadır.[2]
Zafer Kulesi
Atatürk’ün naaşını taşıyan top arabası
Kulenin duvarlarında Atatürk’ün en önemli üç zaferinin tarihi ve zaferle ilgili özlü sözleri yazılıdır.
Kule içinde Atatürk’ün naaşını 19 Kasım 1938 tarihinde İstanbulDolmabahçe Sarayı’ndan alarakSarayburnu’nda donanmaya teslim eden top arabası sergilenmektedir.
İsmet İnönü’nün lahdi
Barış ve Zafer Kuleleri arasında yanları açık sütunların oluşturduğu galerinin ortasında 25 Aralık 1973 yılında vefat eden Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı’nın Batı Cephesi komutanı ve II. Cumhurbaşkanıİsmet İnönü’nün sembolik lahdi bulunmaktadır.Mezar odası alt kattadır.
İsmet İnönü’nün lahdi
İsmet İnönü, Anıtkabir’e 28 Aralık 1973’te Bakanlar Kurulukararı ile defnedilmiştir.
Barış Kulesi
Kulenin iç duvarında Atatürk’ünYurtta Barış, Dünyada Barışilkesini dile getiren bir kabartma kompozisyonu yer almaktadır. Bu kabartmada çiftçilik yapan köylüler ve yanlarında kılıcını uzatarak onları koruyan bir asker figür tasvir edilmiştir. Bu asker barışın sağlam ve güvenli kaynağı olan Türk ordusunusembolize etmektedir. Yani vatandaşlar Türk ordusunun sağladığı huzur ortamı içinde günlük hayatlarını devam ettirmektedirler. Kabartma, Nusret Suman’ın eseridir.
Kule duvarlarında Atatürk’ün barış ile ilgili şu sözleri yer almaktadır.
• Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir. (1935)
• Yurtta Barış, Cihanda Barış.
• Ulusun hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir.(1923)
Kulenin içinde ise Atatürk’ün 1935-1938 yılları arasında kullandığı Lincolnmarka tören ve makam otomobilleri sergilenmektedir.
23 Nisan Kulesi
İsmet İnönü ve Anıtkabir
Kulenin iç duvarında 23 Nisan1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını temsil eden bir kabartma yer almaktadır. Bu kabartmada, ayakta duran kadının tuttuğu kağıdın üzerinde 23 Nisan 1920 yazılıdır. Kadının diğer elinde Millet Meclisimizin açılışını simgeleyen bir anahtar bulunmaktadır. Kabartma,Hakkı Atamulu’nun eseridir.
Kule duvarlarında meclisin açılışıyla ilgili Atatürk’ün özlü sözleri yer almaktadır:
• Bir tek karar vardı: O da ulusal egemenliğe dayalı, hiçbir koşula bağlı olmayan bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmak. (1919)
• Türkiye Devletinin tek ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
• Bizim bakış açılarımız kuvvetin, gücün, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır.
Kule içinde Atatürk’ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı Cadillac marka özel otomobili sergilenmektedir.
Misak-ı Millî Kulesi
Müzenin girişindeki bu kulenin içinde bulunan kabartma, ulusun tek vücut olarak kenetlenişini sembolize etmektedir. Kabartma, bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konmuş dört elden ibarettir. Bu komposizyon Türk vatanının kurtarılması için içilen millet andını ifade etmektedir. Kabartma Nusret Suman’ın eseridir.
Kulenin duvarlarında Atatürk’ün Misak-ı Milli ile ilgili şu sözleri yazılıdır:
• Kurtuluşumuzun genel kuralı olan ulusal andı tarih safhasına yazan ulusun demir elidir. (1923)
• Ulusal sınırlarımız içinde özgür ve bağımsız yaşamak istiyoruz. (1921)
• Ulusal benliği bulamayan uluslar başka ulusların avıdır. (1923)
Kulenin içinde Anıtkabir’de icra edilen törenlerde Anıtkabir Özel Defteri’nin imzalandığı kürsü yer almaktadır. Aynı zamanda müzenin girişi olan bu kulede bulunan aktüalite panolarında Anıtkabir’de yapılan önemli törenlere ait fotoğraflar da sergilenmektedir.
İnkılâp Kulesi
Müzenin devamı olan bu kulede Atatürk’ün giydiği elbiseler sergilenmektedir. Kulenin iç duvarında yer alan kabartmada zayıf, güçsüz bir elin tuttuğu sönmek üzere olan bir meşale, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nu simgelemektedir. Güçlü bir elin göklere doğru kaldırdığı ışıklar saçan diğer bir meşale ise, yeni Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk’ün Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için yaptığı inkılâpları simgelemektedir. Kabartma Nusret Suman’ın eseridir.
Kule duvarlarında Atatürk’ün inkılâplarla ilgili şu sözleri yazılıdır:
• Bir toplum aynı amaca bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine, uygarlaşmasına teknik imkân ve bilimsel ihtimal yoktur.
• Biz ilhamlarımızı gökten ve bilinmeyen alemden değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
Atatürk’ün kıyafetleri ve kendisine verilen hediyeler de bölümde yer almaktadır.
Cumhuriyet Kulesi
Anadolu Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in yaptığı Atatürk’ün gerçek boyutlarında balmumu heykeli ve orijinal çalışma masası bulunmaktadır.
Bu kulenin duvarlarında Atatürk’ün Cumhuriyet ile ilgili şu özlü sözü bulunmaktadır.
• En büyük gücümüz, en güvenilir dayanağımız, ulusal egemenliğimizi kavramış ve onu eylemli olarak halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi gerçekten kanıtlamış olduğumuzdur.
Kulenin içinde, Atatürk’ün öğrenim gördüğü Manastır Askeri İdadisi, Sivas veErzurum kongrelerinin binaları, ilk TBMM binasının maketi ve o dönemlere ait fotoğraflar sergilenmektedir.
Mozole
Anıtkabir’in en önemli bölümü olan mozoleye çıkan 42 basamaklı merdivenlerin ortasında "Hitabet Kürsüsü" yer almaktadır. Mermer kürsünün tören meydanı cephesi dairesel geometrik motiflerle süslü olup, ortasında Atatürk’ün "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözü yazılıdır. Kürsü Kenan Yontuç’un eseridir.
Mozole’de Atatürk’ün lahdi.
Mozole 72x52x17 metre boyutlarında uzunca dikdörtgen bir plan üzerine kurulmuş olup, ön ve arka sekiz, yan cepheler ise 14.40 m yüksekliğinde on dört kolonatla çevrelenmiştir. Mozole cephesinde, solda Atatürk’ün Türk gençliğine hitabesi, sağda ise Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. yıldönümünde söylediği Onuncu Yıl Nutku yer almaktadır. Harfler taş kabartma üzerine altın yaldızla yazılmıştır.
Şeref Holü
Şeref Holü’ne bronz kapılardan girilir. Girişte sağda Atatürk’ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajı, solda ise II. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Atatürk’ün ölümü üzerine yayınladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine söylediği taziye mesajı yer almaktadır. Bu iki yazıt Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olan1981’de yazılmıştır.
Girişin tam karşısında büyük pencerenin yer aldığı nişin içinde, Atatürk’ün sembolik lahdi bulunmaktadır. Osmaniye ilinden getirilen lahit taşı tek parça kırmızı mermer olup 40 ton ağırlığındadır. Lahit taşının yer aldığı bölüm ise beyaz Afyon mermeri ile kaplıdır. Şeref holünün zemini Adana ve Hatay’dan, yan duvarları ise Afyon ve Bilecik’ten getirilen kırmızı, siyah, yeşil ve kaplan postu mermerlerle kaplanmıştır.
Şeref holünün 27 kirişten oluşan tavanı ile yan galeri tavanları mozaik ile süslenmiştir. Şeref holünün yüksekliği 17 m olup, yan duvarlarında altışardan 12 adet bronz meşale bulunmaktadır. Mozole yapısının üstü, düz kurşun çatı ile örtülüdür.
Mezar Odası
TBMM’nin açılışı, Anıtkabir rölyefi
Atatürk’ün naaşı, mozolenin zemin katında doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozolenin birinci katı olan şeref holündeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası Selçukluve Osmanlı mimari stilinde sekizgen planlı olup, piramidal külahlı, tavanı geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının ortasında kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresinde Türkiye’deki Bütün İllerden,Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden veAzerbaycan’dan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.
Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi
Ana madde: Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi
Anıtkabir Proje Yarışması şartlarına uygun olarak, Misak-ı Milli ve İnkılâp kuleleri arasındaki bölüm müze olarak belirlenmiştir. Bu amaçla 21 Haziran1960’ta Anıtkabir Atatürk Müzesi açılmıştır. Burada Atatürk’ün kullandığı eşyalar ve kendisine hediye edilen armağanlar ve giysileri teşhir edilmektedir.
Müzede ayrıca Atatürk’ün madalya ve nişanları ile manevi evlatlarından A. Afet İnan, Rukiye Erkin, Sabiha Gökçen’in müzeye armağan ettikleri Atatürk’e ait eşyalar sergilenmektedir.
Hukuk, Kadın Hakları ve Soyadı Devrimleri, Anıtkabir rölyefi
Genelkurmay Başkanlığı tarafından yenilenen ve yeni bölümler eklenen müze Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi adını almış ve 26 Ağustos 2002tarihinde (Büyük Taaruz’un 80. yıldönümünde) ziyarete açılmıştır. Yeni düzenleme ile Atatürk mozolesinin altındaki 3000 metrekarelik alan müzeye dahil edilmiştir. Cumhurbaşkanlarının gömülmesi için ayrılan ancak kullanılmayan tonozlu bölüm, Atatürk devrimlerinin anlatıldığı sergi alanlarına dönüştürülmüştür. Yeni bölümler eklenmesi ile müze, Atatürk’e ait eşyaların sergilendiği bir mekân değil, Çanakkale Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nın canlandırıldığı bir müze haline gelmiştir.
Sakarya Meydan Muharebesi Konulu Kabartma
Kompozisyonun sağında bir genç, iki at, bir kadın ve bir erkek bulunmaktadır.Bunlar, savaşın ilk döneminde düşman saldırıları karşısında evlerini bırakıp yurt savunması için yollara düşmüştür. Sağdaki delikanlı arkaya dönmüş, sol elini kaldırıp yumruğunu sıkarak düşmanlara; "Bir gün döneceğiz ve sizden öcümüzü alacağız" demektedir.
Bu üçlü grubun önünde çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın ile ayakta bir yiğit ve ona bir kılıç sunan diz çökmüş bir kadın vardır. Bu grup figürleri, Sakarya Meydan Muharebesi başlamadan önceki dönemi temsil etmektedir. Bu grubun solunda, yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk, düşman istilası altında, Türk ordusunu bekleyen halkı simgelemektedir. Bu halkın üzerinden uçarak Başkomutan Mustafa Kemal’e çelenk sunan bir zafer meleği vardır.
Kompozisyonun sonunda yere oturan kadın "Vatan Ana"yı, diz çöken genç Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanan Türk ordusunu, meşe ağacı ise zaferi simgelemektedir. Kabartma İlhan Koman
Başkomutan Meydan Muharebesi Konulu Kabartma
Kompozisyonun solunda yer alan ve bir köylü kadın, bir erkek çocuk ve bir attan oluşan grup milletçe savaşa hazırlık dönemini temsil etmektedir. Sonraki bölümde; Atatürk bir elini ileri uzatmış ve "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!" diyerek Türk Ordusu’na hedefi göstermektedir. Öndeki melek, Ata’nın emrini, borusu ile uzak ufuklara iletmektedir. Bundan sonraki bölümüde, Atatürk’ün emrini yerine getiren Türk ordusunun fedakarlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden kabartmada, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir yiğit ile siperde ellerinde kalkan ve kılıçlı bir asker Türk ordusunun taarruzunu sembolize etmektedir. Önde ise elinde Türk bayrağı ile Türk ordusunu çağıran zafer meleği bulunmaktadır. Kabartma Zühtü Müridoğlu’nun eseridir.
Resim galerisi
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Anıtkabir tören alanından çıkış kapısı
•
•
*
YORUMLAR
Film izler gibi canlıydı...İçerik olarak zaten hep mesajınız var da; bu düzeniniz hep hoşuma gidiyor erbabım...
Sağlıcakla; huzurla kalın inşallah hep..
Kemnur
HakkınSesi
Kemnur
Eh! işte... Şişe de durduğu gibi değil diye boşuna mı diyorlar.
Kendi yaptığına, etrafına verdiği sıkıntılara bak hele :)
Şaka bir yana, yoktun uzun bir süre.(Gerçi ben de pek uğrayamadım son zamanlarda) Bir rahatsızlığın varmış anladığım kadarıyla.
Umarım daha iyisindir şimdilerde.
Sevgiler :)
Kemnur
Billur T. Phelps
Sağlığını düzelmeye ver dikkatini, zamanı gelince gedeceğiz hepimiz ama
bunu dilemeyi yakıştıramadım sana.
Böyle güzel yazılar üretmek varken :)
Sevgiler
Gerçek bir olaylar dizisi. Ve inanın ben de bir ara Restaurantlarda çalışmıştım, zil zurna sarhoş olurlarken bile sarhoş olmadıklarını idea ederlerdi ve sarhoş haliyle arabaya geçip, az sonra da arabaya küt diye çarparlardı, üstelik Bağırıp "bu arabayı kim önüme koymuş" diye sinirlenirlerdi.
Hele polislerle polemikleri çok gülünç olurdu. Bir keresinde Sarhoş adam polise "siz içip içip bizi boş yere eziyet ediyorsunuz" diyenlere bile rastladım.
Çok yerinde bir yazı ve anlatımız da ayrıca bir harikaydı. Teşekkürler
Selam ve saygılarımla
Kemnur
Kemnur
kemnur bey kırklara karışan şarhoşu hiç duydunuz mu ?
sarhoş halde evliyalık makamına ucurumdan atlayıp kırklara karışarak teslimiyetini inancının kuvvetini gösteren o muhterem misali idi yazınızdaki karekter...saygılarımla!
en iyi dost,ARKA/daş,mümin,derviş SARHOŞ lardan çıkarmış :))
Kemnur
Gül de şarab da bilene güzel gelir;
Sarhoş olmayan için sarhoşluk nedir?
Cebi boş gönlü dolu olmayan kişi
Her şeyden geçmenin tadını ne bilir?
ÖMER HAYYAM.
Hayyan dörtlüğünü hatırlattını bana yazınız .Hoş bir anlatım tarzı olmuş kutlarım
Kemnur
Bu şarabı tilki içti, aslan kesildi.
Bu şarabı ihtiyar içti, oldu delikanlı.
Delikanli içti, ömrü bi uzadı, bi uzadı, bi uzadı(ÖMER HAYYAM)
Lafımız, içki içmeyi bilmeyen bozuk kişilikleredir, tıpkı Hayyam gibi... SAYGIYLA HOCAM...
Olaya şahitmişim sanki ben de.
Ben de sarhoş oldum.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.