- 1009 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SELMA,NUR,AHMET,ZEYNEP ORTAK ÖYKÜ 17.BÖLÜM YAZARI : SUSKUNBİR ADAM TURGAY COŞKUN
Ahmet, günün tüm bitkinliği, yorgunluğu ve heyecanıyla kafasını koyduğu divandan kaskatı olmuş halde gözlerini açtığında, tüm bedeninin hala çok gergin olduğunu, terden sırılsıklamlığını, sanki bedeninde krampların gezindiğini fark etti. Gördüğü kâbus yüreğini çok sert attırıyordu.
Gözlerini iyice açtı. Sanıyordu ki; gözlerini tekrar kapatsa aynı kâbusu görecekti. Doğruldu divandan. Selma’yı çağırdı.
Selma kocasını hiç böyle görmemişti. Endişe ile baktı kocasına. Bedeni sırılsıklam, yüzü adeta kararmış, elleri titriyordu. Hiç bir şey demeden, hemen mutfağa koşup bir bardak su getirdi. Eliyle içirdi Ahmet’e.
-Ne oldu sana böyle? Hasta mısın? Hiç böyle olmazdın!
-Kâbus çöktü adeta üzerime Selma…
-Ne oldu? Anlatsana.
-Yeni komşularımız, kızımız Nur’a sahipleniyordu rüyamda. Ölen kız kardeşinin kızı olduğunu düşünüyor ve bu durumu da Nur’a söylüyordu. Çok korktum!
-Ahmet, şu düşündüklerine bakar mısın? Sonuçta bir rüya ve sen bu haldesin. İkisi de çok iyi insanlara benziyorlar. Hem Cemal Rüstem Amca da çok beğeniyor komşularımızı.
Sustu Ahmet. Haklıydı eşi.
Komşulara gitme saati yaklaşıyordu. Bu terle gidemeyeceklerini düşündü Selma.
-Hadi Ahmet… Duşunu al ben de yemekleri koyayım masaya. Akşam oldu. Bu terle gidemezsin komşulara.
Ahmet duş almaya banyoya gitti. Heyecanı yatışmıştı. Selma da masayı hazırladı.
Ruhu dinlenmiş halde çıktı banyodan Ahmet. Hemen masaya geçti. Akşam yemeklerini yediler ailece. Sadece Zeynep yoktu.
Artık komşulara gitme zamanı gelmişti. Nur’un iğnesini en başta aldı Selma, unutmamak için. Sonra yaptığı yaş pastayı özenle tabağa koydu ve ambalajladı. Hazırlardı artık.
………………………………
Kapıda fazla beklemediler. Kadir hemen açtı ve güler yüzle içeri buyur etti. Selma elindeki yaş pasta paketini bir sehpaya bıraktı. Salona geçtiler. Tanışma orda olacaktı demek ki.
Cemal Rüstem ve eşi de salondalardı. Tanıştılar yeni komşularıyla. Mesut ve Nur diğer odaya geçtiler. Ahmet’in aklına birden kâbus geldi. Bir an canı sıkıldı; ama sohbete dalınca unuttu.
Yeni işyerine ısınıp ısınmadığını sordu Cemal Rüstem Nurcan Hemşire’ye. Gülümsedi Nurcan…
-Çok tatlı bir kız tanıdım. Gergindi, ağlıyordu. Kendini yalnız hissediyordu. Derin uykusundan uyanmıştı. Ellerimden tuttu. Sanki anne ya da babasını arıyordu. Akan gözyaşları o an dindi. Doktoru çağırmaya gittiğimde pek umutlu olmadığını gördüm doktorun. Geldiğinde çok ilerlemiş bir mikrobik hastalığı olduğunu ve hep uyuması gerektiğini söyledi. Israr edip hastanın yanına götürdüğümde yüzü güldü ve yarın taburcu edeceğini belirtti. Ellerimden öyle bir tutuşu vardı ki. Keşke hep görsem o kızı.
“Darısı bizim kıza” diye düşündü Selma. Yutkundu. İçi acıdı birden. Zeynep kim bilir nasıldı şu an?
Kadir atıldı söze...
-Çok sevmişsin Nurcan. Yarın sen gitmeden hastaneden çıkarsa nasıl göreceksin bu kızı? Keşke adını ve adresini alsaydın.
-Sadece adını biliyorum.
Artık Selma dayanamadı. Sordu hangi hastane olduğunu… Nurcan’ın verdiği cevap, ev sahipleri hariç herkesi heyecanlandırmıştı. Çünkü onlar bilmiyorlardı Zeynep’in o hastanede olduğunu. Aslında Nurcan biliyordu; ama komşularının kızı olduğunu bilmiyordu. Cemal Rüstem, Ahmet ve Selma’dan önce atıldı söze.
-Nurcan kızım, o hastanın adı Zeynep olmasın sakın…
Şaşırma sırası Nurcan’da idi. Gözleri açıldı heyecanla…
-Siz ne biliyorsunuz hastanın adını?
Bu cevabın artık gerisine gerek yoktu. Herkes derin bir nefes aldı. Demek ki iyileşmişti Zeynep kızları. Heyecanları artık çok belliydi Ahmet ve Selma’nın… Selma gülerek cevaplamadan kalktı Nurcan’a sarıldı heyecanla ve sevecenlikle.
-O benim kızım!
Daha fazla oyalanmak istemediler. Ahmet sordu, şu an Nur’un iğnesini hemen yapılsa hastaneye gidip gidemeyeceklerini. Çok heyecanlıydılar ve bir an önce görmek istiyorlardı kızlarını.
Nur’un iğnesi yapıldı ve evde kendilerini bekleyecek olan Cemal Rüstem ve karısına teslim edildi Nur. Selma ve Ahmet dışarı çıkmışlardı bile…
suskunbiradam - 22 Mart 2010 Pazartesi