- 647 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAM SAVAŞI
Toplantı kararını hep beraber vermişler ve kozlarını paylaşmak için gelmişlerdi. Şeffaf bir oturum olacaktı bu. Hepsi bir masanın başına toplandığında, Arkadaki amfi de, izleyiciler de yerlerini almışlardı.
BEYİN, ilk söz alan olarak konuşmayı başlattı. ’’Benim olmadığım bir yerde hiçbiriniz çalışamazsınız’’ Bunun üzerine, anında itirazlar ve bağırıp çağırmalar başladı.
KALP, ’’Sana kan pompalamazsam ne işe yararsın, söyle?’’ diye atıldı.
AKCİĞER, ’’Ee… Her ikinizde oksijensiz kanla ne yaparsınız?’’diye araya girdi.
KARACİĞER, ’’İhtiyacınız olan kanın, nerede yapıldığını hiç düşündünüz mü peki?’’ diye sorunca,
BÖBREK , ’’ Benden geçmeyen kan ne işinize yarar ki!’diye söylendi.
KALP, hiçbirini duymamış gibi, ’’Ayrıca bütün duygular bendedir” dedi. Bu kolay bir görev mi sorarım size?’’
BEYİN, yeniden söz aldı ve kendinden emin bir tavırla ’’ Bir kere, onların hepsini ben kaydediyorum. İstediğim an silerim gider ve sende de bir şey kalmaz’’ dedi ve aynı edayla devam etti’’ Hatırlar mısın? Hani gençliğinde motosiklete gönül vermiştin de az daha hepimizi öldürecektin. Bu sevdadan da benim kararıma uyup vazgeçmemiş miydin?’’
KALP, atışlarını hızlanarak, ’’Her şeyi sana danışarak mı yaptım sanki“ dedi. Senin kararlarının, hep doğru çıkacağını nasıl söyleyebilirsin?’’
BEYİN, ’’Dur bakalım orada!” dedi. “ Bu günkü servetini de bana borçlusun unutma! Bir zamanlar kumarhanenin renkli ışıkları seni cezp etmişken, yine son kararı vererek seni oralardan uzak tutmayı başaran kim?”
Amfidekiler arasında çıt çıkmıyor ve ilgiyle bu diyalogları dinliyordu. Diğer konuşmacılarda, kıdemce büyük olduklarından aralarına girmek, sözlerini kesmek istemiyorlardı.
BEYİN, devam etti. ’’İşte aynen böyle!.. Yaşamın boyunca, bütün doğru kararları ben verdim’’
KALBİN atışları iyice artmıştı. “ Peki, evlilik dönemimde aldığım karara ne diyeceksin? Sana uysaydım eğer, iş sahibi zengin kızı Semra’yı alacaktım. Ama ben ne yaptım? Kendi hislerime uyup, memur Süleyman’ın kızı Gül’ü seçtim. 45 yıldır da, ne kadar mutluyum.’’
BEYİN, alaycı bir gülümsemeyle yanıtladı. ’’Haklı olabilirsin, ama diğeri de bir alternatifti’’
DAMAR, Daha fazla sessiz kalamayıp ’’ Eğer beyne uysaydın, bana da bu kadar zarar vermezdin” dedi hırsla. “Daralttın beni, daralttın… Bak kanı, zar zor taşır hale geldim.”
KALP, ’’Ne yani! “ dedi. “Hepinizi idare edeyim diye, hayattan zevk almayı bıraksa mıydım?.. Bazı şeyleri de hislerimle yaptım elbette ki! “
BEYİN, ’’Kendi iradenle yaptığın bütün işler bizlere hep zarar verdi görmüyor musun?” diye bağırdı. “Bak sonunda da böyle, birbirimize düşecek hale geldik işte.”
KALP, atışlarını kontrol altına almaya çalışarak ’’Hepimiz birbirimize destek olursak, bu sıkıntıyı aşarız,” dedi. “ Beni dinlerseniz sorun çözülür.”
Bu arada herkes, masaya ikram için getirilmiş vitaminleri atıştırıp, bardaklara doldurulmuş serumları yudumlamaya başlamıştı.
BEYİN, serumdan bir yudum aldıktan sonra kararlı bir şekilde, bardağını masaya bırakarak, ’’Üzgünüm kalp, ama artık hiç birimiz seni dinleyemeyiz” dedi. “Bugüne kadar hep haklı çıktım… Eğer ben olmasam, hepimiz çoktan ölmüştük’’ diyerek, ağzına birkaç vitamin atıp, konuşmasına sürdürdü.
’’Hatırlasana, yağmurlu havalarda bedene, arabayı hızlı sürdürürken, aman kayar diye yavaşlatan, soğuk havada hastalıklardan korunalım diye, ona kazak giydirmeye ikna eden ve daha binlerce konuda seni frenleten hep ben değil miydim? Sana kalsa hızlı arabayı sürdürmekten keyif alırsın bilirim...
Soğukta kendini hala bir delikanlı sanırsın onu da iyi bilirim. Ama engellemeye çalışmasam, ne olur? Güm… Hepimiz nakavt oluruz. Yani ucuz kahramanlıklarının faturası hepimize kesilir. Öyle değil mi?’’
Bu konuşmanın üzerine, dinleyici sıralarında oturanlardan sıkı bir alkış koptu. Pankreas, dalak, mide ve daha birçok katılımcının hoşuna gitmişti bu etkili konuşma. Hemen ardından;
MİDE, söz istedi ’’Haklısın, bana da çok zarar verdi bu vurdumduymazlıkların” dedi. Seni dinlemeyip içtiği içkiler, yediği kızartmalar, yağlı - acılı yemekler, tatlılar – turşular yüzünden çekmediğim kalmadı. Az sıkıntı yaşatmadı bana da!” Bunun üzerine;
KALP, yeniden atışlarını iyice kontrol altına alarak, ’’Her neyse” dedi. “Şimdi konumuza dönelim ve toplantıyı bir karara bağlayalım artık.’’
BEYİN, gülümseyerek ’’ Bak, sen çok duygusalsın” dedi. Ama benim mantığım olmasa, çoktan hepimizi mahvederdin niye anlamıyorsun? Tıpkı hala ısrarla sigara içmekten vazgeçemediğin gibi’’
Bunun üzerine, yan yana oturmakta olan ağız ile burun yan gözle birbirlerine bakarak, kıs kıs güldüler. “ Biz oksijeni içeri almasak ne yaparlar acaba?” Toplantı kapısının önünde bekleyen, göz, kulak, el, kol ve bacaklar kendi aralarında söyleniyorlardı. “ Ee… Biz hiç mi işe yaramıyormuşuz acaba?”
Artık toplantı iyice hararetlenmiş, Beyin kendini kapatmış, Kalp sıkıntıya düşmüş, Akciğer
Zorlanmaya başlamıştı. Böbrek’ler ise, birbirine girmekle kalmayıp, birisi kalbe destek verirken, diğeri kararsız kalarak faaliyetini durdurmayı yeğlemişti.
Toplantıya sonradan dâhil olan, Kaslar ve Sinirler, bu anlaşmazlık karşısında ne yapacaklarını şaşırmışken, Damar’lar tek böbrekten gelen az miktarda temiz kanı kalbe yollamakta sıkıntıya düşmüşlerken, sinirlerde iyice gerilmişti. Karşılıklı yapılan bu konuşmalar yerini, atışmalara bırakınca, her kafadan bir sesin çıkması, vücudun kontrolünü de iyiden iyiye kaybetmesine sebep olmuştu.
KALP nedense, hala kendi hayal dünyasındaydı. “Bir zamanlar büyük bir aşk yaşamıştım” diye hayıflanıyordu. “ Ama şimdilerde böylesini göremiyorum ne yazık ki’’
BEYİN, bu kez bilgiç tavırları bir yana bırakıp, ’’Eğer eskisi gibi kan pompalamayı başarırsan, sana o aşkı tekrar hissettirebilirim’’diye fısıldadı.
AKCİĞER, güldü. ’’Şu halinize bakın ya!.. Sanki hiç oksijen lazım değilmiş gibi konuşuyorsunuz! ’’
KARACİĞER, durur mu? ’’ Elinizde ki kan yeterlimi bakalım?” diye atıldı. “Kansız kalmayın da!“
BÖBREK, ’’Siz esas kardeşim tek başına, ne kadar kan temizleyebilir onu bir düşünün’’ diye söylendi heyecan içinde.
DAMAR, iyiden iyiye gerilmişlerdi. ’’Eğer ben sevkiyatı kesersem, hiçbiriniz çalışamazsınız haberiniz var mı?’’ diye bağırdı.
KALP, atışlarını iyice normal seviyeye indirmişti artık. ’’Ee. Çok abarttınız ”dedi. “Hayatta bazı şeylerden de zevk almak lazım. Öyle değil mi ama?”
BEYİN, yine sevecen bir yaklaşımla ’’Ben sana hiçbir zaman keyif alma demedim ki!” Dedi. “Sadece zamanını ve kararını bil dedim.’’
Masadakiler de artık Beyin’in düşünce ve mantığına uymanın en doğrusu olacağında hem fikirdiler. Dışarıda bekleşenler ise, bu tartışmaların bir an önce son bulup bir karara bağlanmasını beklerken, git gide sabırlar da tükeniyordu.
Toplantı nerdeyse 10 gündür sürmekteydi ve zaman artık iyice daralmaya başlamıştı. Hepsi konunun artık bir karara bağlanmasını istiyordu. Ya bu inatlaşma sonucu, birbirlerine zarar verecekler, yâda anlaşarak ayrılacaklardı bu toplantıdan. Sonunda kapalı oylama yapmağa karar verdiler ve yapılan oylama neticesinde, Beynin başkan olmasına karar verildi.
Zamanlama konusunda, tam anlaşma sağlanamasa da, 15 yıl sonraya konunun tekrar ele alınması karara bağlanarak toplantı sonlandırıldı. Bunun üzerine, herkes derin bir soluk almıştı. Akciğer’ler oksijen vermeye, Böbrekler derhal, Karaciğer’in takviye ettiği kanı temizlemeye başladılar. Damar’lardan geçen kan, hemen kalbe doğru yol aldı ve Kalp geri pompalayarak, kanı Beyi’ne gönderip, diğerlerine geçişi sağlanarak yeniden bir düzen tutturuldu.
Kapı önünde bekleşenlere talimat verilmiş ve şimdilik herkesin yeniden, görevlerine kaldıkları yerden devam etmeleri istenmişti. Her şey normale dönmesiyle, amfidekiler salonu terk edip, görevlerinin başına dönmüşlerdi.
Bu on gündür yoğun bakımda yatan Ahmet Yücel Bey’in bedeniyle yaptığı amansız mücadeleden galip çıkışıydı. Gözlerini aniden açmış ve doktorların şaşkın bakışları arasında koma halinden çıkıvermişti. Bağlı olduğu makineden ayırarak, İyi haberi hemen ailesine ulaştırdılar.< - - - >
Bu konuda doktorların yılmayan çabaları olmuştu. Ancak en büyük karar, elbette ki yüce yaratandan geliyordu. Neyin, nasıl biteceğini ondan daha iyi kim bilebilirdi ki?
Sonuç olarak, Ahmet Yücel Bey, kendine yeniden verilen ömrü yaşamaya başlamıştı. Belki de karar verildiği gibi, bir 15 yıl daha... Kim bilir?
Yücel Karman / 2011 Ekim
YORUMLAR
Bu güzel yazı aklıma bir Kızılderili atasözünü getirdi.
Güzeldi gerçekten.
"Beyin,'Ben vücudun en akıllı organıyım'demiş;
Kalp,'Sana bu kim söyledi "diye sormuş!"