- 1266 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Acı'ya Dair..
Ne zaman gitsem yol aynı yerde biter...
Gitmediğimde yol sonsuzlaşır...
Acı nedir ki?
Acıyı bilmek için yaşamak mı gerekir hep? Ben bilmiyorum. Sadece hissetmeye çalışıyorum gözlerimi kapatıp. Bir anne hayal ediyorum örneğin; bebeğini kaybetmiş. Issızlığa veya karanlığa gerek duymamış korkmak için. Bir ormanın kalbine yürümüş, koşmuş, alabildiğine bağırmış, yok! Ne ses, ne nefes.. Yine bir anne; savaşın ortasında kırmızıya boyamış çocuğunun cansız bedenini tanımadığı insanlar. Bir insana yine bir insan yapmış hem de bunu. Bu kez bir baba; evladını götürmüş polisler. Her şeye gücü yeten adam küçücük kalmış, ellerinden alamamış, devleşememiş bu kez, en gerektiği an, en gerektiği şekliyle gücünü saklamış güçsüzlüğüyle. Dişlerini sıkmış, dudaklarını ısırmış, yumruklarını duvarlara, tırnaklarını avuçlarına geçirmiş... Bir genç kız; bedenine değil asıl ruhuna tecavüz edilmiş, üç kuruşa satılmış, kocasından tomar tomar dayak yemiş.. Bunca acı varken ben acıdan nasıl söz ederim!
Nedir acı? Ben bilmiyorum.Dokunamayacağım kadar soyut mu? Hissedemeyeceğim kadar soğuk mu? Kalbimi delecek kadar sıcak mı? Sabrımı harabeye çevirecek kadar büyük mü çukuru? Anlamayanlardanım ben. Şifreleri kıramayanlardan. Anlamamak kötü bir şey diyorlar. Oysa anlamak kadar değil. Her şeyi bilmek ve hiçbir şey hakkında bir söz edememek gibidir anlamak. Korkutur insanı; susturur, yaralar bazen bilmek. Ben bilmek istemiyorum. Düşünmek de, hayal kurmak da acıyı yaşamakla eş değer oluyor bazen. Ama hislerimiz bazen empati yapmayı bilmiyor. Yaşamadan anlaşılamayan bir şey mi acı? İlle çekmek, ille de katık olmak mı gerekiyor ölüme ve yaşamaya yakın mesafelerine, sınırlarına, çizgilerinden düşmemek için ip üstünde cambazlık mı yapmak gerekiyor?
Ey acı! Ben bilmiyorum seni. Belki de benim cahilliğim bu! Öyle az’ım ki, öyle eksik... Yara tutamadım, her fırsatta kanayamadım. Fısıltılara kulak verdim, duyamadım. Perişan olmak istedim; yoksul olmak, yükseğe tırmanmak istemedim, yerin dibine geçmek istedim. Makbul olmak istedim, maktul olmak istedim, her şeyin zanlısı olmak istedim hatta. Üzerime işlemediğim cinayetler yüklensin istedim. Suçlarımı asmak istedim başkalarıyla. Kendimi kuyulara atmak istedim. Sınamak istedim, kızdım kendime. Sınanmak istedim. Hokus pokusla yok olmak istedim. Gitmek istedim, hep kaldım. Ne kadar ölüm varsa ölmek istedim. O kadar acı varsa dünyada, hepsini tatmak istedim.... Olmadı!
Allah acımızı eksik etmesin dedim. Ne büyük söz etmişim şimdi anladım. Allah’ım sınama beni. Ben aciz bir kulum. Başıma gelmeden anlayamayacağım ve dayanamayacağım acılar istemişim. Ben fütursuzum, ne densiz dilim! Sevdiklerimi kaybetmedim. Annemi düşündüm. Katlanamam dedim. Allah’ım ben sınavlarına yabancıyım. Acısızım ben. Sınanmaktan korkuyorum. İçimdeki kız çocuğu sayıklıyor. Koru beni, acıdan koru... Bu bir kıyamet, yalvarırım ağzından çıkan söz yangınlarının kıyametleriyle sınama beni..
Acı iyidir dedim. İnsan olduğun yanlarını hatırlatır. Hayır hayır, acıyı tarif etmeye çalışmadım hiç; ben onu hep yaşamayı seçtim sandım. Ama yanılmışım, ben yaşamadım, duymadım henüz, görmedim. Herkes kendi acısıyla kardeş sanırdım. Üvey acılar büyütmüşüm bunca zaman. Hep parantezler açmışım kayıtsızlığıma eş değer. Baktığımda görebildiğimi sanmışım. İnsanın kalbi körse, hangi rengi seçebilir? Acıdan söz etmek için çok gencim ve az’ım henüz. Boyumu aşıyor edebi sözlere acıyı dahil etmek. Onu anlatırken dilimi defalarca kenetleyeceğim. Taa ki artık acıdan bahsedebilirim dediğimde, ona bir selam verip bağdaş kurup oturacağım yamacına. Bir kertenkele gibi kuyruğumu yanına bırakıp kaçmayacağım bu kez. Yenilenmek için beklemeyeceğim. Hakkını vereceğim damarlarıma düşene kadar tortusu...
Ah yüce acı; seni yaşamadan anlamayı beklemiyorum artık.
Ama beni anla küçük veya büyük; acı bu hepsi de insana yük...
En zor olanı; acısızlık... Sabrımı koru aklım; gelecek için...
fulya/ekim2011
YORUMLAR
farklıydı
sanki sen değilmişsin gibi geldi ilk başlarda
ama sonra anladım ki
sanki" kendim sen şöyle bir dur bakayım bir kenarda
ben biraz başkalarının acılarında öleyim sonra şükürle döneceğim sana " dermişsin gibi geldi...
seni okumayı seviyorum şairem
birde bende bıraktıklarını anlatmayı becerebilsem
kimbilir, belkide anlatamamakta gizli işin sırrı...
sevgim ve sonsuz saygımla fulyammm...
Fulya CODAL
anlaşılabilmek ne güzel hüznüm
ki sen beni her daim anlayanlardansın
çok teşekkür ediyorum, sevgimlesin..
eyvallah olsun..
Belki bir eğri ,belki de iki nota arasında çizilmiş bir doğru. Her ne olursa olsun iki ucun birleştirilmesi gereken bir durumdur bu, birleşince anlarız ki farklı uç noktalar gibi gördüklerimizin aslında birbirinden farkı yoktur.
tıpkı, kahkahalarımızla ektiğimiz acı tohumları gibi,
veya acılar içinde gözyaşlarımızın suladığı umutlar gibi.
acı veya tatlı ; birinin diğerini yoksaydı izafi durumlardır,gerçek güzellik ise iki zıttın dengesinde gizlenmiştir.
yazılarınızla bize kazandırdığınız açının, bu farklı ve güzel anlatımın içinde gizlendiği gibi... tebrik ve saygılarımla,
Fulya CODAL
teşekkür ediyorum..
güzel paylaşımınız için..
saygılarımla..
İlk dizeleri bir kaç saat evvel face okuyunca, bunun gerisi güzel gelir diye düşünmüştüm. Yanılmamışım.
Sonraki paragrafta beni yüreğimden sürükleyip götüren bir el vardı. Yaşamış olduğum bir acının ardından, son noktaya kadar hıçkırığımı tutarak okudum...
Sonrası mı?
Hadi ağlattın, şimdi güldürecek bir şarkı hediye et...
Ama şöyle acıyı silip süpürecek kabiliyette olsun.
Kutluyorum, -bence-çok iyisin, çok...
Fulya CODAL
ahh çok utandım..
'acı' nasıl bir his, anlamaya çalışıyorum sadece ..
ağlatmak ister miyim hiç.. :(
çok teşekkür ederim Aynur hanım, onur verdiniz..
saygılarımla..
Acı' var zaten. Ben acı'm diyoruz; ama kendi acılarımızı bir başkasının acılarıyla kıyasladığımızda da başımızı öne eğdiğimize şahit -oluyorum değil- ölüyorum.
Acı? Hangi acı peki bu,yabancısı mıyız onun,yoksa aynı, sadece aynı sokakta mı yürüyoruz?
Annemizin ölümünden sonra akan o tarifsiz acı gibi nasıl daha katmerli olabilir ki? Ve Annemiz, yanımızda bizi nefesiyle ısıtırken,biz hayasızca nasıl acıdan bahsedebiliriz ki?
Bizi var eden ve de ceplerimizdeki eşsiz varlığıyla şahlanıyoruz dediğimiz Annenin dokunuşlarıyla yola çıkıyorsak şayet,bir başka acıdan bahsetmemiz nasıl mümkün olabilir ki?
Hangi acı?
Cevapsız kalıyorum bazen…
Anlıyorum,ama kanıyorum acı'ya. Bu sefer başka acılarla düşündüğümde de acı çeken yanlarımı saklıyorum...
Murathan Mungan:
''adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
yoksa bu kadar konuşabilir miydim?''
diye sonsuzluğa haykırmamış mıydı? Evet biz büyürken,aynı anda da acılarımızı büyütüyoruz.
Ve acı neden olgunlaştırsın ki bizi,biz acıyı olgunlaştıramadıktan. Veya acıdan bahsetmek kimin haddine.
Belki de en çok hissettiğimiz duygudur acı. Acı çekiyorum,acınıyorum,acı...
Bıkmadan-usanmadan dilimize alırız bu kelimeyi,almak zorunda kalıyoruz belki de.Çünkü acı sen istediğin de gelmez,o istediğinde kapını çalar,davetsiz misafir gibidir tıpkı.
Sonra da acı sana’ çok yakışıyor deriz.
Ya da
‘’acı çekmek özgürlükse,özgürüz ikimizde’ olduğu gibi,özgürlüğümüze mi sesleniyoruz?
Acı olmadan özgürlüğün mümkünsüz olduğunu bildiğimizden midir yoksa bu kadar âşık oluşumuz acı’ya. Kim bilir?
Aşk;
‘’En güzel aşk zor olandır’’ buradaki zor’ aslında biraz da acı’dır.Yani en güzel aşk acı çektirendir,diye fısıldıyor kulaklarımıza şair. O kadar en sonunda saklamaya çalışmış bizlere…
F.F
Yani;
Farklıydı Fulya…
Harun Aktaş tarafından 10/9/2011 9:48:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Fulya CODAL
yapay acılar var bir de evet..
aşk acısı gibi mesela..
eyvallah, tşk ettim.. Harun..
acılar denizinde kulacını umutsuz yarınlara ata ata eksilmektir bazen yaşam!
ne güzeldi işledi taaa derinlerime...
sevgimle...
Fulya CODAL
hoşgeldin Mehtapcım..
benim bu saatten sonra sözüm yok acıya...
benimkiler cılız kalıyor artık anladım..
sevgimle Can'ım..
Mehtap ALTAN
zira; söz ettikçe kendini yeniliyor acı!
sevgimle can...
Herkes kendi acısıyla kardeş sanırdım. Üvey acılar büyütmüşüm bunca zaman. Hep parantezler açmışım kayıtsızlığıma eş değer. Baktığımda görebildiğimi sanmışım. İnsanın kalbi körse, hangi rengi seçebilir?
...
kendimi buldum cümlelerde ...
sanki ben yazdım ...
çok güzel bir akış ... çok etkin bir anlatım ...
ve ... yerli yerinde anlatmışsın acılarımıza giden tali yolları ...
Allah çaresiz acı vermesin çiçeğim !
Fulya CODAL
amin Gülsuyum amin..
sağolasın... konu her ne kadar acı olsa da..
bazı acılar var ki, düştüğü yeri diriltir ya hani....
Allah beter olanlarından esirgesin..
eyvallah ..
ne olmak ne olmamak
- ne koşmak ,ne de yakalanmamak
nasıl ve nerede yine de acılar denizi saracaktır bizi bizler kum gibiyiz kendi içimizde her an dağılmaya hazır
en acılardan uzak kalmamızdır duamız
.
sevgiler
Fulya CODAL
ne onsuz oluyor, ne onun uzağındayken huzurluyuz..
büyük acılardan korusun bizim Rabbim..
eyvallah Laci'm..
Değişik bir Fulyaa vardı bundan çok eminim. Bir ara Shakespeare variydi sonra bir yerde hiç olmadığı kadar başka biri... Çok şaşırdıgım bölümler vardı yazının içinde ve ilk defa Fulyaa değilmiş gibi sahnelenen birkaç bölüm. Akıp gidiyor tabi yazan siz olunca... Tesiriniz tartışılmaz :) Sanki bir filmde üç farklı rolü oynayan aynı oyuncu gibi...Umarım dogru anlatmışımdır hissettiklerimi.
Zevkle takip ediyorum (ısrar etmeyin "keyif" kelimesini kullanmayacağım) sizi. Tebrikler. İlk yorum yazan benim..Hey o...
Fulya CODAL
işte bu!
bunu şuan açıklayamıyorum ama, doğru anlamışsınız ve çok güzel ifade etmişsiniz..
başka bir şey var bu yazıda, iyi veya kötü, belki kaygısız bir yazı ama emin olun bu bir dönüm noktası benim için..
teşekkür ediyorum... her zaman destek verdiğiniz ve burada olduğunuz için..
keyif? :) ne önemi var
eyvallah, saygılarımla..
Umut Kaygısız
Fulya CODAL
hem gülümsettiniz, hem utandırdınız, mahçup oldum yine :)
benden bile daha dikkatlisiniz, ne diyim
bir daha eyvallah öyleyse ! :)