- 1560 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Önce Duygu
Duygu sıçramalarının verdiği hazla alınan yolda zevk içinde yürümek.
Sıçrayan duygular.
Bulaşıcı duygular.
İnandırıcı ya da mızıkçı duygular.
Peşinden gittiğimiz ya da peşimizden gelen duygular.
Gerçekle dalga geçen, gerçeği parmağının ucunda oynatan duygular.
Başına bir şey geleceğini anladığı zaman en masum davranışın arkasına ürkek bir kedi gibi saklanan duygular
Duyguyum duygusun duygu!
Herkese bir terazi lazım. Duygu terazileri. Ne zordur dengede tutabilmek duyguları. Seversiniz, sancı ağır basar. Kalbin ağrır, yürek intikamı ağır basar. Neyse boş verin dengede tutmayı. Kim dengede tutabilmiş ki zaten. Bırakalım duygunun kanunları da tabiatın kanunları gibi kendi başının çaresine baksın.
Bize sadece yaşamak düşsün…
Hem ne çok düşünüyorum ben öyle. Bıkmadım mı ben düşünmekten? Hey benn! Kendime soruyorum cevap ver! Bıkmadın mı diyorum zamanının neredeyse tümünü düşünmekten? Ne tuhaf. Ben bana cevap vermekte gecikince, ben çileden çıkıyor. Hem siz ne bakıyorsunuz bana öyle garip garip? Daha önce hiç cümleler vasıtasıyla saçmalayan birini görmediniz mi? Bugün de böyle oldu işte. Ne çıkarsa bahtımıza. 40 senenin yükü bir anda beyninize vurursa siz de böyle olursunuz.
Şimdi nasıl bir halde miyim? Boşluğun içinde boşa kulaç atan biri gibiyim sanırım. Komik ve hüzünlü olayları o kadar art arda yaşıyorum ki bu aralar, bazen karıştırıp gülmem gereken durumlara ağlıyor, ağlamam gereken durumlara gülüyorum. Bir de neyim ben karmaşasından çıkabilmiş değilim bunca senedir. Biri diyor sen bencilsin, biri diyor fedakarsın. Bazen ona inanıyorum, bazen de ona. Bir ona bir buna.
En güzeli, "portakalı soydum baş ucuma koydum" yapmak galiba.
Yoksa… Yoksa 40 yaş üstü sendromu mu yaşıyorum ben?
Bir sürü gözyaşı bir sürü kahkaha, ilişkiler, anılar…. Eeee? Eeesi işte yalnızım. Bekliyorum ki Eros gelsin de yaşamımın sonuna dek sevebileceğim birini getirsin bana. O da beni sevsin tabii. Ama biliyorum Eros öyle yoğunki bu aralar, bana sıra gelecek de… Neyse ki beni hala mutlu etmeyi becerebilen bir düş dünyam var. Neyse ki kelimelerle hayal oyunları yaratmak bana güden güne artan bir zevk veriyor. Neyse ki özgürce saçmalayabiliyor, arada sırada da olsa böyle çakır keyif yazılar yazabiliyorum.
Öyle değil mi ama? Bir seferinde de bir anlam yüklemeyelim bir yazıya, bir ana, bir ilişkiye, bir davranışa. Bir seferinde de gamsız hayat şarkısını söyleyelim hep birlikte. Bir seferinde de söküp atalım cümlelerin duygusallığını. Gülelim ama neye güldüğümüzü umursamadan, ağlayalım ama neye ağladığımızı umursamadan. Bir seferinde de ilişkimizin prospektüsünü umursamayalım. Bu yazının da öznesi yüklemi olmasın.
Düşlerimizden bir yumak yapıp kedi gibi tırmalayıp, oynayalım.
Elimiz yüzümüz düşe batsın, düş içinde kalsın…
Size daha fazla ıstırap vermeyeceğim, endişe etmeyin. Şimdi gidiyorum ama tekrar geleceğim. Son sözüm ne mi? Gökten üç düş düşmüş. Biri bana, biri size, biri de… Biri de… Biri… Hımm… Üçüncü düş kime gitmeli?
Bunu düşünmeliyim…
YORUMLAR
Herkese bir terazi lazım. Duygu terazileri. Ne zordur dengede tutabilmek duyguları. Seversiniz, sancı ağır basar. Kalbin ağrır, yürek intikamı ağır basar. Neyse boş verin dengede tutmayı. Kim dengede tutabilmiş ki zaten. Bırakalım duygunun kanunları da tabiatın kanunları gibi kendi başının çaresine baksın.
demişsiniz.. dingin bir ruh hali, dengesinin huzurundaki duygular sadece bir sonraki çalkantılı ruh halinin kuluçkası.. hem duygu selleri karışıp yollarını karıştırmadan böylesi yazılar doğmaz ki!