AŞIK VE MAŞUK
Seven ve sevileni birbirinden ayıran çok can alıcı bir nokta vardır;bilir misiniz?Sevilen mutluluğuna kibri karıştırr.Hint kumaşının en nadide örneği kendisiymiş gibi seveni peşinden koşturmanın yollarını arar.Aslında içten içe bir korkusu da vardır:”ya bıkarsa nazımdan”.İşte sevileni güzel kılan bu huyudur,nazı.Maşuk nazlandıkça,aşık her zerresinde daha çok ister,onu.Adeta vazgeçilmez bir tutku haline gelir,ona kavuşmak.Bu tutku sevilenin kibrini daha da körükler. Ya seven…maşuğun kibrini yanında gözlerine baksan ,yanağında eriteceği hassas gözyaşları dökülüverir birden.İstemez bu anlamsız çaresizliği;ama aşkını anlattığı en mahrem ifade ediştir,bu aslında.Maşuğun peşinden koştukça eridiğini farkındadır.farkındadır da bundan asla şikayet etmez.Bilir ki,aşk bütün duyguların en yücesidir.Onu bulabilen ender insanlardandır.Bu kıymetin hakkını tüm serzenişlerinde verir. Bir tercih sunulsa beşerin önüne:” âşık mı yoksa maşuk mu,olmak istersin”diye,acaba kaçımız âşık olmayı seçeriz?Çileli bekleyişte kaçımız yıllarımızı tüketmeyi seçeriz? Gözlerine baktıkça kaçımız benliğimizi kaybetmeyi göze alırız? Âşıklık mertebesine hangimiz erebiliriz? Fuzuli’nin “Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var Âşık-i sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var” beyitinde dediği gibi hangimiz, âşıklığından bu kadar emin olabiliriz. YAZAN:BENAN BİHTER BAYRAKDAR