- 3702 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
HELLO !
”Mey biter saki kalır, her renk solar haki kalır. Diploma insanın cehlini alsa da, mayasında varsa eşeklik, baki kalır”
-Anonim-
Ben ortaokulu ve liseyi 60’lı yıllarda okudum.
O yıllarda okullarda yabancı dil olarak Fransızca öğretiliyordu. Büyük yerleşim yerlerinde bulunan okullarda İngilizce eğitimi olsa da, küçük yerleşim yerlerinde İngilizce öğretmeni olmazdı. Aslında küçük yerlerde diğer dal öğretmenleri de bulunamazdı. Bir iki dal öğretmeni olan okul ve bu okulların öğrencileri şanslı sayılırlardı.
Gel zaman git zaman devir değişti. Fransızca, dünyada olduğu gibi bizde de önemini yitirdi İngilizce ön plana çıktı. İngilizce bilenler daha gözde ve aranan kimseler oldular. Tekstil atölyesine overlokcu alınacağı zaman bile, işçinin İngilizce bilip bilmediğine bakılır oldu.
Değişen bu duruma ayak uydurabilmek için, sayısını unuttuğum kadar, ben de İngilizce öğrenmek için girişimde bulundum ancak Türk gibi başladım ve yine Türk gibi sonuna ulaşamadım. İngilizce eğitimim hiç bir zaman “Hello!” dan öteye gitmedi.
Bundan birkaç hafta önce yolda yürürken, elinde haritayla sağa-sola bakınan birine rastladım. Tam yanından geçiyordum ki, bana doğru dönerek bir şeyler söyledi. Söylediklerini anlamadım ama halinden tavrından yabancı olduğu ve bir adresi aradığı belliydi.
Okullardan bildiğim bütün Fransızca kelimeler ile oradan buradan duyduğum bütün İngilizce kelimeleri bir araya getirerek, turiste gitmek istediği yeri tarif etmeye çalıştım ancak nafile, anlaşamadık. Yanımda olan eşime,
“ Bizi anlamıyor, biz de anlatamadık galiba” dedim.
Bir an gözleri parlayan turist bana, Türkçe olarak;
“Sen Türk?” diye sordu.
Ben öyle kaptırmışım ki kendimi birden;
“ Yes” dedim.
Turist;
“Ben biliyor az Türkçe” dedi.
O anda turist kıza sarılıp öpesim geldi.
Bir turist, benim ülkemde bana, Türkçe olarak “Türk müsün?” diye soruyor. (Etraftaki dükkân tabelalarına bakıp kendini Amerika da, bizi de Amerikalı zannediyordu galiba). Çok mutlu oldum. Gideceği yeri tarif ettim ve yanından ayrıldım.
Ayrıldım, ancak, bir taraftan da kendi kendime, İngilizce bilmeyişime kızdım. O günlerde, İlan tahtalarında, Antalya Belediyesinin eşgüdümünde -AB destekli- açılan ASMEK (Antalya Sanat ve Meslek Edindirme Kursu)’nun duyurularını gördüm ve hemen gidip İngilizce kursuna eşimle birlikte kaydımı yaptırdım.
Kurs başladığından bu yana bir hafta geçti, ben de hayatımda ilk defa “Hello!” dan öteye geçtim. Çok azimliyim bu defa bu işi başaracağım. Bundan böyle bir turistle karşılaşırsam sular seller gibi, gideceği yeri tarif edip, bir vatandaş olarak görevimi yerine getirmenin mutluluğunu yaşayacağım.
Benim bu yaşta kursa gittiğimi duyanların ilk tepkileri,
“Bu yaşta İngilizceyi ne yapacaksın, ne işine yarayacak?” oluyor.
Ben de onlara, bilimsel olarak;
“Bir: İnsan doğduktan (Hatta anne karnından) ölünceye kadar, başka bir ifadeyle, yaşam boyu öğrenme ihtiyacı içindedir. İnsan olmamın gereğini yapıyorum.
İki: Bilmediğim bir konuda bir şeyler öğreniyorum. Beynimin sürekli çalışır vaziyette kalmasını sağlayarak, böylece Alzheimer hastalığına yakalanmamayı umuyorum.
Üç: Kurs gördüğüm derslik, binanın üçüncü katında, her ders arası hava almak için, günde dört defa, merdivenleri inip çıkarak, spor yapıyorum, Böylece “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözünü doğrulamış oluyorum.” diye, cevap veriyorum.
Bilimle işi ve ilişiği olmayanlara da;
“Öte dünyada hesaba çekilirken, soruların yarısını Arapça, yarısını da İngilizce soracaklarmış, bana kalırsa, sende bir an önce İngilizceye başla!” diyorum.
“Bir yabancı dili öğrenmek mi, öğretimi yabancı bir dille yapmak mı?” tartışmaları yıllardır yapılmakta. Ben bu tartışmaya girmeden hemen fikrimi ifade edeyim ki, bir ya da birçok yabancı dili öğrenmeye EVET diyorum. Yabancı dille eğitime HAYIR diyorum. Çünkü eğitim, düşünmeyi gerektirir, düşünceyi geliştirir ve herkes kendi ana dilinde daha iyi düşünür. Bir kimse düşünmeyi yabancı dille yapmaya başlarsa, kişi kendinden, dilinden, kültüründen uzaklaşmaya başlar, bu uzaklaşma milli benliğin kaybolmasına kadar gider.
1933 yılında, İstanbul Üniversitesi kurulurken, Almanya’daki Nazi baskısından kaçan Alman ve Yahudi kökenli bilim insanları ve öğretim görevlileri Türkiye’ye sığınmış. Bir kısmı da Türkiye’nin daveti ile gelmiş. İstanbul Üniversitesinin kurulmasında ve bu üniversitedeki birçok kürsünün açılmasında bu insanlardan çok faydalanılmış. Ancak, öğretim görevlilerine, Üniversitede ders verebilmeleri için, Türkçe öğrenmeleri, yapılan iş sözleşmelerinde ön şart olarak konulmuş. Bu kişilerin büyük çoğunluğu, dersi Türkçe olarak anlatacak seviyede Türkçe öğrenmiş. Bir kısmı da Türkçeyi öğrenememiş, Türkiye’deki kütüphanelerin yetersizliğini gerekçe göstererek Türkiye’den ayrılmışlar.
Bir zamanlar memleketimde, ders verebilmek için öğretim elemanlarına, Türkçe öğrenmeleri şart koşulmuşken, devran değişmiş, bilgisini daha üst seviyelere çıkarmak için yüksek lisans eğitimi almak isteyenlere, bir yabancı dili bilmek ön şart olmuştur. Gerekçe; öğrencinin yabancı kaynaklardan araştırma yapabilmesi. İleride üniversite eğitimi almak için de bir yabancı dil bilmeyi ön koşul haline getirirlerse hiç şaşırmayacağım.
Seksen seneye yakın bir zamandır, bilimsel incelemelere kaynaklık edecek bilgiyi üretemeyen gece kondu üniversiteler, kendi kabahatlerini örtmek için Türk gençlerini, Türkçe düşünmemeye, yabancı dille eğitim yapmaya zorluyorlar.
Yazıklar olsun.
Bakınız, Kemanî Serkiz Efendi ne diyor;
"Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime,
Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime.
Perde-i zulmet çekmiş, korkarım ikbalime,
Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime."
Bekir GÜÇLÜER
YORUMLAR
Bekir Bey yazınız yine çeşitli yönlerden incelenmesi ve üzerinde iyice düşünülmesi gereken konuları içeriyordu. Öğrenmenin yaşı olmayacağı konusunda ben de sizinle hemfikirim. Karikatürün de hakkını yemeyelim o da nefis bir seçimdi. Kutlarım. Saygılarımla.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Hafta içinde kaçırdığım yazılarınızı hafta sonunda okuyacağım.
Aysel AKSÜMER
Merhaba,güzel bir anektotla eğitimin profilini çizmişsiniz... mevcut yöntemlerle yabancı dil öğrenilmesi mümkün değildir...Üniversitelerin ayıbını da güzel tahlil etmişsiniz...Biir dil biir insan...bana da kapadokya'da bir Japon hangi dili biliyorsanız onunla konuşalım demişti.Utanarak Türkçe dedim, yine şaşırttı,Türkçe'yi de biliyormuş...
Teşekkürler...yüreğinize sağlık...
bekir güçlüer
Sayfamı ziyaretiniz ve kıymetli yorumunuz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Daha o derse gelmedik, gelince cevaplarım :-))
Sevgili kalem dostu,Yıllar önce,"Kendi ellerimizle baltaladık,Türkçeyi" "Türkçemize sahip Çıkalım""Başka Türkiye Yok" isimli makaleler yazmıştım aklıma gelenler bunlar...Aradan onca yıl geçti hala aynı yerdeyiz...Bugün küçümsediğimiz ve "Arap Baharı " diye nitelerdiğimiz ortadoğu ülkelerinde bile insanlar üç dil bliliyorlar...Gelelim dil konusuna,yabancı hayranlığı başka,dil bilmek başka...Tabelalara yabancı isimler asmak başka,dil bilmek başka...Ama bunları kasten mi yapıyoruz,cahilliğin daniskası mı çözemedim gitti.Üniversite dahil bunca yaşıma geldim,İngilizce mi...Sevgili yazarım özür dilerim "Hello" ne demekti ?!!! Selamlarımla
NOT: Karikatürü yazıdan sonramı,öncemi çizdiniz!!!...:))) Yada şöyle sorayım,karikatürü nasıl buldun cuuuuk diye oturmuşta...selamlarımla
İbrahim ERZURUMLU tarafından 10/7/2011 4:28:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve kıymetli değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Aynı şeylerden dertleniyoruz ancak bir sonuca da ulaşamıyoruz.
En azından şu Türkçe olmayan tabelaların kaldırılması ilgili makamlarca çok kolay olmalı. Ama onu bile yapacak irade yok maalesef.
Karikatürü," Keyf-i Dem" şiirime internette resim ararken rastladım. Bir gün kullanırım düşüncesiyle saklamıştım. Dediğiniz gibi buraya uydu.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz, beğeniniz ve kıymetli değerlendirmeniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Hafta içinde kaçırdığım yazı ve şiirlerinizi hafta sonunda okuyacağım.
Esma KAHRAMAN
Türkçe öğretimi artık savunur duruma getirdiler .Sizin gibi bilinçli insanların uyarısıyla da inşaallh her şey yoluna girer,
Sizin gibi ben de Üç yıldır kurslara gidiyorum .Resim kurslarına.Sergide bir kadın yanıma sokuldu benim yaptığım portre
resmimi göstererek:Kızınız yapmış galiba ,dedi .benim yaptığımı söyleyince hayretle baktı .Her yaşta isteyince her şey
yapılabilir .Bunu herkes yapamaz . Sizi kutluyorum bir ingilizce kursu açılırsa ben de giderim ..Saygılar ..
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Uğraşlarınız için de ayrıca tebrik ederim.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve kıymetli yorumunuz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Merhaba Değerli Bekir Bey,
Çok doğru yazdığınız gibi çok yararlı bir girişimde bulunduğunuz için sizleri kutluyorum. Sanırım otuz beş yaşımdaydım. Halk Eğitimin açtığı saz kursuna giderken benzer soruları bana da sordular. Fırsatım olsun, öyle bir kursa yine giderim. Faydalanmanızın yanında insan kendini farklı bir atmosferde buluyor.
Öğrenmeyi amaç edindiğiniz için şunları bildirmeyi bir borç bildim.
Gereksiz yerlerde vigül kullanarak cümlenin kendi içindeki anlamını bölüyor, okumayı duraksatıyorsunuz.
Cümle içinde, tırnak ya da parantez içine alınan her sözcük veya sözcükler büyük harfle başlar.
Konuşmalar tırnak içine alınıyorsa, bir başkasının sözü ya da atasözü gibi ilaveler kesme işareti-tek tırnak- içine alınır. Ya da, kalın veya italik yazılır. Tırnak içinde tırnak olmaz demek istiyorum.
Tırnak dışındaki sözcükler de o cümlenin devamı olduğundan tırnak içinde hangi işaret olursa olsun dışarıda büyük harf
kullanılmaz.
Noktalı virgülden sonra büyük harf olmaz.
İki nokta, sonunda açıklama yapılacak sözcük ya da cümle sonuna konur. Bir: İki:
Bazıları değişik söylese de bunları, TDK ve farklı kaynaklardan edindiğim bilgiye dayanarak belirtiyorum.
Bu kuralları sizin sayfanızda yazarken, "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit." demek istiyorum. Bunu, size olan kalbi yakınlığımdan yapıyorum.
Başarı dileklerimle saygılar.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Yazım kurallarıyla ilgili uyarılarınızı dikkate alacağım. Bunun için ayrıca teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve kıymetli yorumunuz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Bekir Bey, yazınız için size yürekten teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Vermek istediğinizi çok güzel ve oldukca anlamlı yerleştirmişsiniz yazınıza. Sizin gibi düşünenlerdenim. yabancı dil öğrenmeye evet ama yabancı dille eğitime HAYIR:::.... bunu hep söyledim Veli toplantılarında...Nafile duyan olmuyor.. Birde Benim Ülkeme gelen ve merak edenlerin, bu ülkede oldukları sürece dilimi kullanmaya özen göstermeleri taraftarıyım.. Çok mecbur kalmadıkça yabancılarla Kendi dilimle anlaşmaya özen gösteriyorum. En çıkmazda onların anladığı dile baş vuruyorum...Keşke bu Ayrımı yapmasını bilebilsek... saygılar ve selamlar Efendim.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretinize ve ilginize teşekkür eder, saygılarımı sunarım.