- 864 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Allah Ne İster?
Yüce Allah, Kendisine yegane sığınılan, ihtiyaç olunandır. O dilemedikçe insan hiçbir şey dileyemez, hiçbir şeye güç yetiremez. İnsan ancak Allah’ın lütfu ve rahmeti ile yaşayabilir. Kendisinden yardım beklenilen, istekte bulunulan yalnızca O’dur. Allah kullarına sayısız nimet ve güzelliği sunar; karşılığında nankörlük etmemelerini, şükretmelerini ve gereği gibi kulluk etmelerini ister. Kur’an’da Allah birçok ayette bizden neler istediğini haber verir. Söz konusu ayetlere kısaca bakalım:
Allah Kulları İçin Kolaylık İster
... Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (Maide Suresi, 6)
Yüce Allah, tüm buyruk ve hükümlerini insan fıtratına en uygun şekilde yaratmıştır ve hiçbirinde zorluk yoktur. Kur’an’da dini yaşamanın kolay olduğu, Allah’ın iman edenlerin işlerini kolaylaştıracağı birçok ayetle bildirilir. Allah, "en kolay olana kolayca ileteceğiz" (A’la Suresi, 8) buyurur ve samimi kullarının dinde üzerlerine hiçbir güçlük yüklemediğini haber verir.
Dinde zorluk olarak görülen bazı uygulama veya inanışlar, dine sonradan münafık, müşrik veya dinin yaşanmasını engellemek isteyen inkarcılar tarafından ilave edilmiştir. Allah’ın sınırları içinde yaşamak yerine sınır tanımayan insanlardan oluşan bir toplumda yaşamak insanı zorlar ve sonucu da hüsran olur.
Allah Ağır Yükleri Hafifletmek İster
Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır. (Nisa Suresi, 28)
İnsan, Allah’ın yoktan yarattığı, O’nun dilemesiyle gelişen ve yaşamının her anında Allah’ın korumasına muhtaç olan bir varlıktır. İnsanın velisi, tek dost ve yardımcısı, yol göstericisi Rabb’idir. Bütün insanlar, "Ey insanlar, siz Allah’a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır." (Fatır Suresi, 15) ayetiyle ifade edildiği gibi O’na muhtaçtır.
Birçok insan Kur’an dışı yaşam sürmesine bahane olarak, dini yaşamanın kendilerine kısıtlama getireceği görüşünü ileri sürer. Oysa Kur’an ahlakı insanlara özgürlüğü, huzuru ve güveni getirir. Tam aksine din ahlakının yaşanmadığı ortamlar büyük sıkıntılar, zorluklar ve baskılarla doludur. Kur’an ise rahmettir; insanların birbirleri üzerindeki baskılarını kaldırır, toplumdaki kültür ve çıkarlara göre oluşmuş, dile getirilmeyen ama uygulanan kemikleşmiş kuralları kırar, gereksiz ve anlamsız prensipleri ortadan kaldırır.
Allah, Kuran’ı tebliğ eden elçinin, insanları ezen ağır yükleri ve zincirleri kaldırdığını, "... o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157) ayetiyle haber verir.
Allah Kulları İçin Hayır İster
Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)
Allah hangi kulu için ne dilerse o olur ve her olay, Allah’ın dilemesiyle meydana gelir. Şer ya da hayır; nasıl görünürse görünsün tüm olaylar hayır ve hikmet içerir.
İnsan zaman ve mekanla sınırlıdır bu yüzden olayların sonucunu takdir edemez. Tüm olayların gerçek bilgisi Allah Katındadır ve sonuçları takdir eden, zamanı mekanı ve olayları yaratan, Kendisi ise zaman ve mekandan münezzeh olan Yüce Allah’tır.
Allah Hidayete Erdirmek İster
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (En’am Suresi, 125)
Ne kendisi ne de karşısındaki kişi insana hidayet veremez. Hidayeti verecek olan yalnızca Allah’tır. İnsanın imanlı ve Kur’an’a uygun bir yaşama geçmek için tek yapacağı kararlı olmak ve bunun için samimi dua etmektir. Samimiyet, Allah’a güven ve teslimiyet, beraberinde Allah’ın rahmetini ve hidayetini getirecektir. Bu aşamada insan, şeytani ümitsizlik duygusundan kaçınmalı, Rabb’inin yardımıyla şeytanın telkinlerinden korunacağının bilincinde olmalıdır. Allah’ın, kalbini İslam’a açacağını ve kendisini en doğru yola ileteceğini umut etmelidir.
Allah Kullarını Arındırmak İster
... gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab Suresi, 33)
Samimi müminler Allah’tan korkan, Allah’ı büyük bir aşkla seven, Allah’ın sınırlarını koruyan ve O’nun koruması altında olan insanlardır. Yaşamları boyunca Allah’ın hükümlerine titizlikle uyar, O’na boyun eğer, beğendiği ahlakı sergilerler. Ancak insan yaratılışı gereği hata yapabilen bir varlıktır; müminler de zaman zaman hatalar yaparlar.
Mümin hata yaptığını farkettiği an Allah’tan bağışlanma diler, tevbe ederek Allah’a yönelir. Bu samimi tevbesi karşılığında, Allah onun nefsinin pisliklerini giderecek, onu günahlarından arındıracaktır. Çünkü Allah, iman eden kullarını tertemiz kılmak ister.
İnsan büyük günahlar işlemiş, Allah’ın sınırlarını çoğu zaman ihlal etmiş de olsa, Allah’ın rahmeti geniştir. İnsanı şirkten, kötülükten ve manevi kirlerden temizleyecek olan Yüce Allah, sonsuz merhamet sahibidir.
Allah Tevbeleri Kabul Etmek İster
Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 26)
’Cahil ve nankör’ olarak yaratılmış insan, bencil tutkuları yüzünden zaafa düşmeye açık olan nefsinin etkisiyle her an hata yapabilir, günah işleyebilir. Çünkü nefis, insanı sürekli olarak isyana sürüklemeye, ona vesvese vermeye ve telkinlerde bulunmaya çalışan şeytanın sözcüsüdür. Ancak Allah, kuluna bu olumsuzluklar nedeniyle işleyeceği hata ve günahları telafi yolunu gösterir: Tevbe etmek...
İnsan ne denli büyük hata yaparsa yapsın, dönüş yolu vardır. Allah, içten Kendisine yönelerek samimi tevbe eden kullarının tevbelerini kabul eder ve onları bağışlar. Kulları, aleyhlerinde olarak ölçüyü ne kadar kaçırmış da olsalar, Allah onlara şöyle buyurur: "... Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Zümer Suresi, 53)
Şeytan ve emrindeki nefsi, insanı, dünyevi tutkular peşinde sürüklemeye çalışsa da Allah sonsuz merhamet sahibidir; sürekli kuluna fırsatlar verir:
Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler. (Nisa Suresi, 27)
Allah İnkarcıları Azaplandırmak İster
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)
İnkar edenler ne kadar mal ve mülk sahibi de olsalar, ne denli üst düzey makama da yükselseler, ellerindeki hiçbir dünyevi meta onlara gerçek mutluluğu kazandıramaz. Manevi boşluklar maddi şeylerle doldurulabilir mi? Kur’an’ı yaşamanın getireceği gerçek güzellikler hakkında en ufak bilgileri olmayan bu kişilerin aksine müminler tümünü doğal olarak yaşarlar. Samimi iman, yalnızca Allah’a kulluk ve ibadet, insanı gerçek huzur ve mutluluğa ulaştırır.
Allah Kur’an’da, inkarcının elindeki güç ve dünyevi metanın, onu daha da azgınlaştıracağı sırrını verir. Gittikçe küfrü artan inkarcı, sahip olduklarıyla yükseleceğini zannederken aşağıların aşağısına, sonsuz azaba sürüklenir.
Göklerde ve Yerde Ne Varsa O’ndan İster
Yüce Allah göklerde ve yerde bulunan herşeyi sonsuz gücü ve ilmiyle sarıp kuşatır. Kullarına rızkı hesapsızca veren, gökten indirdiği suyla yerden nimetler sunan, şifa veren, güldüren, ağlatan, yükselten, alçaltan, bütün işleri evirip çeviren yalnızca O’dur. Allah nimet vermese ya da bir musibet dilese sığınılacak, yardım beklenilecek kimse yoktur. Hayır dilese bunu da kimse engelleyemez. Tek dost, tek veli, tek yardımcı, Kendisine ihtiyaç olunan ve yardım dilenilen sadece O’dur.
Göklerde ve yerde olan ne varsa O’ndan ister. O, her gün bir iştedir. (Rahman Suresi, 29)